Antik bir Hint belgesi olan “Bakhshali elyazması”nın karbon yöntemi kullanılarak tarihinin belirlenmesiyle, içinde sıfır rakamı bulunan ilk yazılı belgenin önceden inanılandan yaklaşık 500 yıl öncesine, yani milattan sonra üçüncü ve dördüncü asırlara ait olduğu ortaya çıkarıldı. Haberler, ileri teknoloji medeniyetimizin temelindeki sıfırlar (ve birlerin) altyapısı ile pratikte ilgili değilse de, bize bu buluşa ne kadar borçlu olduğumuzu hatırlatıyor. Fakat bu borç kime ait? Ve geri nasıl ödenmeli?
Aşırı milliyetçi siyasetçiler (sahip oldukları daha tartışmalı Pisagor teoremi gibi) Hindistan’ın rolünü daha yüksek sesle ilan edebilirler, ancak sıfırın tarihi devam eden araştırmaların öznesi olmaya yetecek kadar belirsizliğini koruyor. Babiller sıfırı bir yer tutucu olarak kullandılar, bu fikir sonradan bağımsız bir şekilde Mayalar tarafından da geliştirildi. Çinliler, tarihin bir noktasında, sıfırı çubuk sayma sistemlerindeki boş yer olarak belirlediler. Bazıları, Yunanların da bu fikir üzerine düşündüklerini fakat boşluk kavramını Aristoteles çerçevesinde çok korkutucu bulduklarını ve Hintlere devrettiklerini iddia ediyorlar. Hintler genellikle sıfırı bağımsız bir rakam olarak ilk kez formüle etmeleriyle bilinirler -ikili kod ve matematiksel hesaplamalarda kullanmanın ana yolu. Burada açık olan, bu tarihin Avrupalı olmayan medeniyetlerin hâkimiyetinde olmasıdır. Gerçekten bir alternatif sağ kâbusu.
Besbelli, o tarihlerde yürürlükte olan bir fikri mülkiyet hakkı yoktu. Bir patent ofisi olsaydı, mahkemelerin günümüzde yaptığı gibi, matematiksel gelişmelerin yeni bir şey yaratmak yerine var olan bilgiyi ortaya çıkardığı ve bu yüzden patentlenemeyeceği şeklinde karar verebilirdi. Matematiğin keşif mi yoksa icat mı edildiği muamması Platon kadar eskidir. Açıkça, sıfır bu ikilemi ortaya koyar: Boşluk kavramı zaman kadar eskidir ama onu bir sembolle donanımlandıran da bir insan buluşudur.
Bu buluşun farkında olarak ve tüm uygulanabilirliğini göz ardı ederek birilerinin, bir şekilde sıfıra nasıl bir paha belirleneceğini bulduğunu varsayalım. Üretilecek telif ücretleri sarsıcı olurdu -sadece sizin kişisel kullanımınız için olan bir bölüm hayal edin! Çoğunun gelişmiş ülkelere gideceği önemli miktardaki gelirin yeniden dağıtılmasına sebep olurdu.
Hiç kimse sıfır buluşunun özel sahibi olduğunu iddia edemeyeceğinden oluşacak zorluklardan biri de ödemelerin bölünmesi olacaktır. “Matematik Tarihi” sınıfımdan sıfırın kökenlerine dayanan sorunun bir aynısı ile gelmelerini istedim ve tesadüfen tam da karbon tarihi haberleri çıktığı sırada konuyu ele almıştık. Pek de şaşırtıcı olmayarak, Hindistan oyların %42’sini alarak en iyi skoru elde etti; öğrencilerin oyları komşu ülkelerle bölüştürmelerine rağmen – sonuçta elyazması günümüzdeki Pakistan’ın sınırları içinde bulundu. (Şimdiden Hint bakanların protestolarındaki bağırışları duyabiliyorum.)
Babil %18 ile sonuçlandı; ülkenin bugünkü konumu ile bu pay Irak’a tahsis edilirse savaş yılları için bir tazminat olabilir. Ardından Yunanistan geldi, şaşırtıcı bir %15 ile –belki de sınıfım, diğer bütün matematiksel katkıları yüzünden ülkenin mahrum kaldığını düşündü. Mayalar %14 oranını elde ettiler; bu da Meksika’nın bu payı sayesinde servet içinde yüzeceği ve duvar için haykıran (hem de ödeyen) olabileceği anlamına geliyor. Sınıfımın en sola yakın grubu ise “kapitalizmi desteklememek için” parayı bölüştürmeyeceğini açıkladı.
Elbette, bu çalışma birçok nedenden ötürü bir saf kurguydu; “tazminat” sözü üzerine kurulduğundan herhangi bir telafi şeması, varış yolunda geçersiz olurdu. Fakat yine de sıfıra ebeveynlik eden kültürler ve insanlar olduğunun altını çizmiş oldu ki onların torunları şimdi onlar kadar iyi yapamayabilirler. Mali bir telafi olmasa da en azından borçlu olunanlara geliştirilen bazı etik sorumluluklar var mıdır?
Eğer öyleyse öncelikli mesuliyet, makul olarak, kaynağın en büyük kullanıcıları olan teknoloji şirketlerine düşer. Şu anda ganimet hedefleri Hindistan; Google, Facebook ve Microsoft ile birlikte herkes, bu devasa nüfusu çevrimiçi hale getirmek için rekabet ediyor. Bu dev şirketler, kırsal alanlarda bağlantıyı sağlayarak ekonomiyi canlandıracak ve ülkeyi dönüştürecek planlarla ücretsiz bağlantı sunarak zaten fedakâr olduklarına işaret edebilirler – ve hemen çeşitli reklamlar ve çevrimiçi ürünleri için yüz milyonlarca potansiyel müşteriyi kadrolarına ekleyecekler. Örneğin, Microsoft’un Hindistan’ın gelecekteki bulut sistemlerine, siber güvenliğine ve e-ticarete yoğun bir şekilde yatırım yapması bir tesadüf olabilir mi?
Bir düşünün. Şirketler, o bölgede geliştirilen sıfır ve birden oluşan kaynakları kullanacaklar (sonuç olarak Araplar da rakamları Hindistan’dan aldılar), onları yeni hizmet ve ürünler şeklinde paketleyecekler ve onlara geri satacaklar. Hindistan bu tarz bir ironiyi önceden de yaşamıştı. İngiliz İmparatorluğu onların ham pamuğunu aldı ve onlara tamamlanmış kıyafetler olarak geri sattı, yerel tekstil sanayisini yok etti ve Hindistan’ın dünyadaki gayrı safi yurtiçi hasılasındaki payını %23’ten %3’e düşürmesinde katkıda bulundu.
Neyse ki tarih tekerrür etmiyor. Tamamlanan çevrimiçi ürünler, yabancı yatırım temelli olsalar dahi çoğunlukla Hindistan’da üretilecekler. Üstelik ülke artık daha da akıllı: Bu yeni siber sömürgeye kolayca yenik düşmeyecektir. Geçen yıl, daha geniş bir “ağ tarafsızlığı” kararı altında hükümet, Facebook’un sadece şirketin seçtiği internet sitelerine ücretsiz Wi-Fi sunan “Ücretsiz Temeller” planını yasakladı (Facebook ise yılmadan yeni bir alternatif pazarlıyor). Bu yıl ayrıca, eski televizyon bantları yoluyla bağlantı sunan Microsoft’un teklifini de reddetti. Onun yerine bantlar, Hint cep telefonu operatörlerinin baskısı altında açık artırmaya çıkarılacak.
Hindistan teknoloji şirketlerinin üstün gelip gelmeyeceği görülecektir. Açık olan şu ki tüm bu sıfırlar ve birleri kontrol altına almak için güçlü bir pazar rekabeti devam ediyor. Liberal öğrenci grubumun kabul etmemesine rağmen sonuçta sıfır, kapitalist güçleri destekliyor.
Aslında sıfır, insan emeğinin birçoğu için gereklidir; mirasımızın temel bir parçası haline geldi ve her türlü tazminat hesabı için de değişmez görünüyor. Bakhshali elyazması da sıfırın her zaman tek bir elde olmadığını gösteriyor. Aksine sıfır, belki de kendi kültürümüzden çok farklı olan kültürlerin, zamanında çöken ama hükmetmek için tekrar yükselebilecek insanlar ve bölgelerin düşünsel bir ürünüydü.
Yazar: Manil Suri
Çeviren: Şeyma Gül
Kaynak: New York Times
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.