Uyarı: Bu makale, Netflix Stranger Things dizisine ilişkin spoiler içerir.
Yeni popüler dizi ‘Stranger Things’ hepimizin beklediği 80’ler nostaljisinden çok daha fazlası. Hikaye, küçük bir kasabadaki bir dizi esrarengiz kaybolma vakasını çözmek için uğraşan bir grup çocuğu odağına alıyor. Fakat, bir süre sonra, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlıyorlar. Gerçekte çocuklar, ürkütücü olayların alternatif bir dünyayla etkileşimlerden kaynaklanıyor olabileceğini fark ediyorlar.
‘Stranger Things’de olduğu gibi, sinsi bir paralel dünya bizim boyutumuza sızmaya çalışıyor olmayabilir; uzmanlar, alternatif dünya fikrinin temelde, teorik fizikçilerin on yıllardır öngördüğü çoklu evren kavramlarını tekrarladığını söylüyorlar.
Araştırmacılara göre, iki paralel dünya fikri biraz farklı; hatta bu evrenler, birbirleriyle etkileşebilirler. Bu düşünce, yıllarca, kuantum mekaniğini, yerçekimini ve doğal dünyanın anlaşılamayan diğer yönlerini açıklamaya çalışan fizik teorilerinin dayanak noktasını oluşturdu.
“Bunun anlamı kesinlikle, canavarlarla dolu alternatif dünyalar olduğu değil; fakat yine de bu durum,“mutlaka fizik yasalarıyla çelişik’ olmak zorunda değil” diyor New York, Columbia Üniversitesi’nde teorik fizikçi ve yazar olan Brian Greene. Ve ekliyor: ’Bununla birlikte, birçok insan çoklu evren teorileri konusunda şüpheci olmalı çünkü varlıklarını destekleyen bir kanıt yok.’
Kurgudan da tuhaf
“Stranger Things”’de Hawkins, Indiana halkı, Upside Down adındaki ölümle, çürümeyle ve yeşil balçıklı bataklıklarla dolu bir evrene rahatsız edici bir yakınlıkta yaşıyorlar. Bir canavar, bu küçük pastoral kasabaya dünyanın çorak bir versiyonundan sızıyor ve Hawkins sakinleri de bir ağaç kovuğundan alternatif evrene seyahat edebiliyorlar ya da iki dünya arasında bir evdeki ışıkları açıp kapatarak haberleşebiliyorlar. Bir de, medyum güçleri, Sovyet casusları ve bir sürü 80’ler nostaljisi var.
Dizi, katıksız, ürpertici bir kurgu olmasına rağmen, hikayedeki paralel dünyalar fikri, kabul görmüş fizik teorierinden bir parça bile ilham almamış gibi görünüyor: Örneğin Hugh Everett’in kuantum teorisine yorum getirdiği ‘çoklu dünyalar’ teorisi. Gerçekte, bir bölümde, öğretmen Bay Clarke, Everett’in aklı zorlayan teorisine atıfta bile bulunuyor.
50’ler ve 60’larda yaşamış bir fizikçi olan Everett, kainatta biri bir şey ölçtüğünde – örneğin ayakabılarınıza bakıp üzerlerinde bir parça kir olup olmadığını fark ettiğinizde– oradan iki farklı gerçeklik çıktığını söylemişti.
“Evren kendisinin çok sayıda kopyasına ayrılıyor.” diyor Lubbock’daki Teksas Teknik Üniversitesi’nde fizikçi ve kuantum kimyageri olan Bill Poirier. “Bununla beraber,bizim dünyamız ve “Stranger Things” deki Upside Down’dan farklı olarak, bu genişleyen geçiş yollları birbirlerini asla etkileyemezler. Yanıp sönen hiçbir ışık bunun üstesinden gelemez“
Birçok etkileşimli dünya
Son zamanlarda, Poirier, bu teorinin farklı bir yorumunu önerdi. Birçok etkileşimli dünya teorisi, 2014’de Journal Physic Review X’de yayınlandı. Buradaki büyük farklılık, bu dünyaların birbirleriyle ‘konuşuyor’ olmalarıydı. Everett’in anlayışından farklı olarak, ayrılan evrenler yok. Buna göre, birinin, muhtemel alternatif bir evrende, bir şeytani “ikizi” olabilir. Fakat bir birey ikiye bölünemez. Dünyalar etkileşebildiği için de kasvetli ve uğursuz, Upside Down ve Hawkins Indiana’nın sıradan gerçekliği arasındaki katı farklıklar, Poirier’in teorisinde, insanların bir dünyadan ötekine asla seyahat edemeyeceği anlamına gelebilir.
“Neden öyle olduğunu anlamak için şunu gözünüzde canlandırın: bir dizi alternatif dünya, krep gibi istiflenmiş, bu krep kulesinde, birbirine benzeyen evrenler daha yakın ve büyük farklılıkları olanlar da birbirinden alabildiğince uzak. Çıplak gözle görülebilecek kadar büyük olan herhangi bir farklılık, evrenlerin birbirlerinden birinden diğerine seyahat edilemeyecek kadar uzak olduğu anlamına gelecektir,” diyor Poirier. Ve ekliyor: “Birkaç cisim birazcık yerinden kıpırdadı, nano düzeyde birbirlerinden uzaklaştılar: Bunlar birbirleriyle gerçekten iletişime geçebilecek ve etkileşebilecek dünyalar.”
Zar-dünyalar, İsviçre Peyniri ve kozmik somunlar
Teorik fizik alanı, neredeyse Everett’in çoklu-dünya teorisindeki genişleyen evrenler kadar çok paralel-evren teorisi üretti. Yine de, hepsi tek bir ölümcül kusurdan mustaripti: “Zamandaki bu noktada, kimse onların var olduğuna dair bir kanıt bulamadı” diyor Greene.
“Ben, dünyadaki herkesin yapması gerektiği gibi, bütün çoklu evren önermelerine şüpheli yaklaşıyorum. Örneğin bazı teoriler, bilinen fizikten doğal olarak doğuyor. Örneğin Big Bang teorisinin arkasındaki genelleştirilmiş matematik; 13.8 milyar yıl önceki evreni yaratan büyük şişkinlik dönemi, bir tane değil birçok Big Bang üretmek için kullanılabilir.”
“Birçok Big Bang, birçok uzak evren anlamına geliyor,” diyor Greene. Ve ekliyor: “Bir kalıp İsviçre peynirindeki gibi her delik ayrı bir evreni temsil ediyor, hepsi daha büyük kozmik bir genişlemeyle iç içe geçmişler. Zaman zaman bu evrenler çarpışabilir ve bizlerin kendi evrenimizde saptadığımız elektromanyetik radyasyonda kozmik bir iz oluşturabilirler. Sicim Kuramı‘nın bazı yorumlarından doğan başka bir teori, zar dünya modelleri’nde bizim evrenimiz, dev kozmik bir somun içindeki bir dilim ekmeğe benzetilir.”
“Diğer ekmek dilimleri, başka bir boyutta, bizim evrenimizin yanıbaşındaki diğer evrenlere yakın olacaklardır. Gerçekte, bir tür çoklu evrende yaşıyoruz. Bu saklı dünyaların izleri, İsviçre-Cenevre’de bulunan dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı Büyük Hadron Çarpıştırıcısında ortaya çıkabilir. Bu yeraltı tesisinde, proton çarpışmaları evrenimizi dönüştüren kalıntıları üretebilir.”
Yazar: Tia Ghose
Çeviri: Zeynep Şenel Gencer
Kaynak: Live Science