Bu yazıyı yazmamdaki amaç insanın varoluşuna neden olan ve toplum içerisindeki bireyin konumunu belirleyen olguları ortaya sermektir. İnsan dediğimiz canlı hangi zeminde bir zihne sahip oluyor sorusunu Lacan’ın söylemleri ile aşağıda ele almaya çalışacağım.
“Bilinç-dışı ötekinin söylemidir.” Peki, öteki kimdir? Lacan’a göre dört söylem vardır. 1969’da seminer’in XVII. kitabında bu dört söylem etraflıca incelenir. İlk söylem “Efendi Söylemi”dir. Lacan, Hegel’in Efendi-Köle diyalektiğine atıf yaparak Efendi Söylemi’ni ortaya atar. Efendi söyleminde belli bir gösteren, özneyi bir başka gösteren için temsil eder.[1] Özne bulunduğu konumu ötekinin konumuna göre belirler ve bu durum öznede bir boşluk yaratır. Kölenin simgesel dünyasını efendinin söylemi şekillendirir. “Bir efendi sonuna kadar tüketir; kendini ufak tefek faydacı kaygılarla kısıtlamaz…” [2]
İkinci söylem olarak üniversite söylemi araya girer ve öteki, özneyi de içine alacak biçimde söylemini genişletir. Üniversite söyleminde birey “bilgi” yükleme yolu ile özneleştirilir. Zizek’in değimiyle: “Evcilleşmemiş’ bir nesneden (toplumsallaşmamış çocuktan), bilgi yüklemesi yoluyla bir özne üretiriz.” Bilgi ile özne haline getirilen birey bastırılmış bir yaşam sürer. Bilgi “gerçek” bilgiye ulaşılmasını engeller. “Ötekine yansız bilgi aşılamak olan bütün çabalarımızın ardında (ona öğretilenin aracılığıyla) ötekine egemen olma eğilimi barınır.” “…Efendinin amaçlarına hileyle ulaşabilmek için üniversitenin söylemi bilgiden yararlanılır: “bu benimsenmeli” [SXVII 24] herhangi bir bilgi değil. [3] Üniversite söylemi efendi söyleminin evrim geçirmiş halidir; baskı aygıtları ile değil ideolojik aygırlar ile özneler üretilir. Özne ötekinin söylemi ile kendi zihnide kendisinden uzaklaşır ve böylelikle “kendine düşman” ama ‘toplum’a faydalı bireyler yetiştirilir.
Üçüncü söylem olan “Histerik söylem”i bu yazıda irdelemeyeceğim. Dördüncü söylem olarak Analitik Söylem karşımıza çıkıyor. “Analitik söylem efendi söyleminin tersidir.” der Zizek. Analitik söylem ile birey içindeki ötekini çıkarıp onunla konuşur. Bastırılmış olanın hacmi genişler ve üzerindeki ağırlığı yukarı doğru iter. Birey varoluş koşulları ile yüz yüze kalır ve kendisi ile öteki arasındaki yarığın farkına varır. “Kendine düşman” birey kendini seven bireye dönüşür. Kendisini üretilen bir özne olma potansiyeli ile yüzleşir.
Üniversite söylemi diğer adıyla Akademik Söylem bilgi yolu ile bireyi özne haline getirir ve efendi söyleminin faklı bir biçimini uygular. Efendi ve üniversite söyleminin temel özelliği bir efendiye ihtiyaç duymasıdır. Üniversite söyleminde ise efendi, yeni bir efendidir. Ama sonuç olarak istenilen şey ötekinin varlığıdır ve birey ötekinin varlığına göre konum almak istemektedir. Zihinde öteki var olursa ancak birey kendi varlığını duyumsayabilmektedir. Efendi söyleminde baskı aygıtları kullanılırken üniversite söyleminde daha çok ideolojik aygıtlar kullanılmaktadır. Lacan 68 olayları için o günün gençlerine şunu demiştir: “Yeni bir efendi isteyen histeriklersiniz hepiniz. Ve istediğinize ulaşacaksınız.” Lacan’ a göre Fransız Devrimi ‘Efendi Söylemi’nden üniversite söylemine geçişi temsil etmektedir.
[1] Slavoj Zizek, Yamuk Bakmak, Metis Yaınları
[2] Slavoj Zizek, Tehlikeli Rüyalar Görme Yılı, Encore Yayınevi, 2013
[3] Jean-Pierre Clero, Lacan Sözlüğü, Say Yayınları, 2011
Yazan: Olcay Yılmaz