• 26 Nisan 2023
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Yazılıkaya, Antik Hitit İmparatorluğu’nun başkentinde dini seremonilere merkezlik etmesiyle bilinen ve tarihi 3.200 yıl önceye kadar uzanan bir yapıdır. Ancak bir grup araştırmacıya göre bu yapı; bir çalışma takvimi, kutsal bir saat veya evrenin sembolik bir yansıması olarak da kullanılmış olabilir.

Türkçede “Yazılıkaya” adlandırması, bu antik kalıntı hakkında bizlere biraz olsun fikir veriyor. Olağanüstü alçak rölyef oymalarıyla bu geniş Bronz Çağı alanının on yıllardır üzerinde çalışılırken şimdilerde bir grup uzman, Yazılıkaya’nın işlevsel bir zaman ölçme aracı olarak kullanılmış olabileceğini öne sürüyor. Yani onu devasa bir üç boyutlu güneş saati olarak hayal edebiliriz! Araştırmacılar ayrıca bölgedeki kozmik sembolizmi inceledikleri bir makaleyi Journal of Skyscape Archeology’de yayımladılar.

Fransız arkeolog Charles Texier bu alanı 1834 yılında keşfetmişti ve Hitit Krallığı’nın çöküşünden birkaç on yıl öncesine denk gelen bir zaman diliminde (MÖ 1190 dolayları), taş ustalarının kaya masifinin iki doğal avlusuna yaklaşık 100 adet insan, hayvan ve efsanevi Kimera kabartması yaptığı anlaşılmıştı. Charles Texier’nin bu oymalara ilişkin çizimleri ise bu şekilde özgün bir sanatın İç Anadolu’dan çıkması pek de beklenmediğinden olsa gerek Kıta Avrupası’nın tahayyülünü ciddi biçimde etkilemişti.

İç Anadolu’da bulunan Yazılıkaya Hitit tapınağının önde gelen sahnesi – Charles Texier tarafından çizilmiştir.

Yeni Astronomik Görüşler

2019 yılında, kâr amacı gütmeyen uluslararası bir kuruluş olan Luwian Studies [Luvi Çalışmaları]’in başkanı Eberhard Zangger ve Basel Üniversitesinden ekip arkadaşı Rita Gautschy, özeti Popular-Archeology’de yayımlanan bir makale yazdılar. Makaleye göre 1990 yılında Juan Antonio Belmonte, B bölmesinde bulunan 12 aynı tip eril tanrı figürünün, bir güneş yılındaki 12 kamerî aya karşılık geldiğini öne sürmüştü. Dahası, Amerikan astronom Edwin C. Krupp “bir şeyin izini sürmeyi” amaçlayan “göksel unsurların belirtilerini” ve “kozmik anlatıyı” kabul etti.

Bu ipuçlarının ardından bilim insanları, Hitit dini ve Babil astronomisi üzerine çok sayıda bilimsel incelemeyi okuyup Hattuşaş’taki “33.000’den fazla belge ve fasikülü” keşfetti. “Bunlardan en az 50’si astronomik veya astrolojik konularla ilişkili” olup yaklaşık 3.000 yıl önce Hititler tarafından Mezopotamyalı astronom-rahiplerden alındığına inanılıyor.

Antik astronomik gözlemevindeki kabartma (Valery Rokhin/Adobe Stock)

Araştırmacılar, belirli bir oymanın bir ayın 30 gününü tasvir ettiğine inanıyorlar. Onlara göre eski insanlar, her ayın başında 30 tanrıdan ilkinin altına işaret koyuyordu ve sonrasında bunu geriye doğru hareket ettirmek suretiyle geçen zamanı takip ediyordu. Uzmanların astronomik araştırmalarını genişleterek yaptıkları gözlemlere göre ise Hitit yapıları, güneş gündönümünün ve ekinoks olaylarının farkına varılabilecek şekilde çevreye uygun olarak yerleştirilmiş ve hizalanmış bir durumda.

Gün Dönümü Duvarları Işık Kapıları

Eberhard Zangger, “Yazılıkaya’da inşa edilecek olan son yapının (IV) kuzey duvarının, kış gün dönümünde gün batımı ile aynı hizaya geldiğini kısa sürede fark ettik” diyor ve bu iddiayı “en az üç farklı yapım süreci sonunda dikilmiş tapınak yapılarının eğimli düzenine” dayandırıyor. Yani araştırmacılara göre en eski yapı, “yaz gün dönümüne” odaklıyken en yeni yapı ise “kış gün dönümüne” odaklı bir hâlde bulunuyor.

Kapıkule, güneş tanrıçası Arinna’nın kutsal alana girmesi için belirli bir giriş imkânı sağlarken yaz gün dönümü ise kral ile onun birinci derece aile üyelerini ve baş rahiplerini (ayrıca onların maiyetini), öğleden sonra ritüellere uygun olarak toplandıkları tapınak avlusunda bir araya getirirdi. Günbatımı sırasında, tanrıçanın ışınları kapıkuleden sızarak bilim insanlarının “tanrıçanın altın kaplamalı bir heykeli” olduğuna inandığı şeyin üzerini aydınlatırdı. Dahası, bilim insanlarının iddiasına göre ikinci bölmede sembolik olarak güneş tanrıçasıyla birleşen Büyük Kral’ın, üzerine ışık vuran bir büstü olmalıydı. Büyük Kral, Arinna’nın dünyevi güçlerinden doğurganlık ile büyümeyi almıştı çünkü kralların yazgısı toprağın ve halkın yazgısından farklı olamazdı.

Antik astronomik gözlemevinin B bölmesinde bulunan ve tanrı ile kralı tasvir eden taş oyması (trofotodesign/Adobe Stock)

Doğurganlığın Kutsal Dişil Güçleri

Bilim insanları, A bölmesinin batı tarafındaki tanrıların düzeni ile ilgili “akla uygun” açıklamalar bulmalarına rağmen “can alıcı dekorun işlevi ve bölmenin doğu tarafındaki kadın tanrıça kafilesi hakkında hiçbir ipuçlarının olmadığını” itiraf ediyorlar. Ayrıca bilim insanları hem “19 tanrıçadan” oluşan kafileyi hem de “8 dişi figürden oluşan alt bir kümeyi” kafileden ayıran doğal taş bir sütunu yakından incelediler. “Sekiz” ve “on dokuz” yıllarının, Antik Yunan gök bilimcileri tarafından sırayla octaeteris ve enneadecaeteris adlarıyla bilinen güneş yılları ve kamerî ayların döngüleriyle uyumlu olduğu, oradaki astronom ve astrologlar için zaten son derece bariz olacaktır.

19 güneş yılının (235 kamerî ay ve 6.940 gün) ardından Güneş ve Ay’ın gece gökyüzünde aynı takımyıldızda bir araya geldiğini bilen bilim insanlarının hesaplamalarına göre tanrıçalar güneş yıllarını sembolize ediyor. Sonuç olarak bilim insanları, “Yazılıkaya’nın Hitit rahiplerinin takvimlerini tuttukları yer olduğu anlaşılıyor” diyorlar. Onlara göre yılın en önemli tarımsal, kentsel ve törensel tarihlerinin belirlenmesi amacıyla günler, aylar ve yıllar basit hareketli işaretlerle kaydedilmişti (Tıpkı İngiltere’deki Stonehenge’de olduğu gibi). Böylelikle yeni yıl, gün dönümleri ve ekinokslar tamamıyla hesaplanabilmişti.

Bunların yanı sıra sayısız tanrılarından birini onurlandırmak için hiçbir fırsatı kaçırmayan Hititler için zamanı kaydetmek konusunda en önemli ilham kaynaklarından biri de festival tarihlerini doğru bir şekilde tespit edebilmekti. Zangger’e göre “rahipler yılda sayısı 165’e kadar varan festivaller için tarih belirleme zorluğu yaşıyorlardı.”

Yazılıkaya antik astronomik gözlemevi alanı. (Nejdetduzen/Adobe Stock)

Daha Derine Eşelemek

Şimdi ise Zangger, Gautschy ve çalışma arkadaşları, Hitit kompleksinin ayrıca evrenin bir yansıması olduğunu öne sürüyorlar. Journal of Skyscape Archaeology’deki makalelerinde yazdıklarına göre “kutsal alan bütünüyle sabit seviyeleri (yer, gök, yeraltı) ve yenilenme ile yeniden doğuşun döngüsel süreçlerini (gündüz/gece, kamerî aşamalar, yaz/kış) içeren kozmosun bir temsili niteliğinde.”

Zangger, New Scientist’e Hititlerin “yaratılışın nasıl meydana geldiğine dair belirli bir tahayyülleri olduğunu” bildirdi. Hititlere göre dünya kaos içinde başlamıştı ve yukarıda bahsedilen sabit seviyelerde tertip edilmişti. Söylediğine göre dolay kutupsal yani ufuk çizgisinin altına hiç batmayan yıldızlar, Hititler için özel bir önem taşımaktaydı ve Yazılıkaya’da seçkin bir tanrı grubu tarafından temsil ediliyordu.

Hitit Uygarlığı’nın antik başkenti Hattuşaş’taki Yazılıkaya antik kaya tapınağından bir kabartma (Pecold/Adobe Stock)

Ayrıca Hititleri de etkilemiş olabileceği kuvvetle muhtemel bir kültür olan “Mısırlıların da buna benzer tahayyülleri” olduğunu öne süren Zangger, diğer oymaların da Hititlerin yeryüzü ve yeraltı dünyasına dair görüşleri ile bağlantılı olabileceğini belirtti.

Son olarak Zangger, Hititlerin “yaşamın tekrarlayan yenilenmesi” konusundaki ve doğanın döngüsel görünümüne dair görüşlerinin Yazılıkaya’daki takvim benzeri oymalarda yansıtıldığına inanmaktadır.

©® Düşünbil (2023)

Yazar: Ashley Cowie
Çeviren: Barışcan Uyanık
Çeviri Editörü: Selin Melikler
Kaynak: ancient-origins.net


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com