Antik Yunanlılar bizim modern insan anlayışımızı kendi sonlarını seçen özgür, özerk etkili bir insan olarak mı anlardı?
Antik Yunanlılar, bilim, mantık, felsefe, edebiyat ve sanat dâhil çeşitli konularda günümüze kadar gelen çeşitli yazılarla bir bilgi hazinesi bıraktılar.
Ayrıca, entelektüel özgürlük ve demokrasinin doğduğu yer olarak kabul edilen Atina şehir devletinde Batı medeniyetinin gelişimini etkileyen fikirlerin oluşmasına yardımcı olan kalıcı miraslar da vardır. Fakat ekonomi üzerine yaptıkları tartışmalar genellikle azdır ve neredeyse sistematik değildir.
Aslında bunun başlıca nedeni, Antik Yunanlılara göre, ekonomi ile ilgili soruların insan yaşamı ve toplum için çok daha kritik diğer konulara tercih edilmemesidir.
Antik Yunan filozofları ve sosyal düşünürlere göre, ‘adalet’ ‘erdem’ ‘iyi’ ve ‘güzel’ ana konu sorularıydı. Bugün “ekonomik” sorular ve sorunlar olarak adlandırdığımız konular, ekonomik kurumların ve organizasyonun daha yüksek amaç ve hedeflere hizmet etmek için nasıl tasarlanabileceğini düşünmek için sınırlı bir köşeye çekilmişti.
Bireysellik Üzerine Yunan Bakış Açısı
Bunun bir uzantısı olan genel görüş, Antik Yunanlıların toplumdaki bireyle ilgili oldukları yönünde. Onlar için bir birey, bir insan olmasına karşın, içinde doğduğu topluma bağımlıydı. Yani toplum bireyi yetiştirerek ve biçimlendirerek medeni bir insana dönüştürdü.
Toplum birey üzerinde önceliğini ve üstünlüğünü aldı. Birey doğdu, yaşadı ve öldü. Toplum ve devlet bireylerin yaşamış olduklarına inandılar.
Özgür bir insan olarak daha modern bir anlayış, kendi amaçlarını seçen özerk temsilciler, istedikleri amaçlara ulaşmak için kendi şartlarını seçen ve kendisi için yaşayan insanlar, Antik Yunanlıların bakış açısına uzak bir kavramdı.
19. yüzyılın başlarında Avrupa’da bireysel özgürlüklerin önde gelen savunucularından biri Fransız sosyal filozof Benjamin Constant (1767-1830) oldu. 1819’da Paris’te ‘Antiklerin Özgürlüklerinin Modern Olanlar ile Karşılaştırılması’ üzerine ünlü bir konferans verdi.
Constant, Antik Yunanlılar arasında, örnek Atina’daki şehir devletlerindeki gibi, ‘özgürlüğün’ özgür vatandaşın şehir meselelerinin politik görüşmelerine katılma, konuşma, tartışma ve oy kullanmak dâhil haklara sahip olmak olarak anlaşıldığını söyledi. Ancak görüşmeler bitip oylama yapıldıktan sonra birey diğer vatandaşların çoğunluk kararıyla köle idi. Constant’ın açıklaması:
Antiklerin amacı politik iktidarın anavatan vatandaşları arasında paylaşılmasıydı, özgürlük dedikleri şey buydu. Fakat neredeyse her zaman kamu işlerine hâkim olan vatandaş, kendi özel ilişkilerinde bir köle idi.
“Vatandaş olarak ait olduğu toplumun takdirine göre, savaşa ve barışa bir birey olarak karar verdi, tüm hareketleri izlendi, sınırlandırıldı ve bastırıldı; kolektif kuruluşun üyesi olarak sorgulandı, kınandı, görevden alındı ve sürgün edildi; kolektif bir bedenin öznesi olarak, statüsünden yoksun bırakıldı, ayrıcalıklarından ayrıştırıldı, kovuldu ve öldürüldü.
Condorcet’in dediği gibi Antiklerin, bireysel haklar konusunda hiçbir fikirleri yoktu. Erkekler, konuşmak için dişli çarkları yasa tarafından düzenlenen makinelerdi. Birey bir şekilde milletin içinde yok oldu.”
Benjamin Constant ‘Antiklerin Özgürlük Anlayışı’ ve Modernlerin özgürlük anlayışı arasındaki farkı karşılaştırdı. Yani 19. yüzyılın ilk yıllarında kendi zamanında popüler olan özgürlük anlayışı ve idealini karşılaştırdı.
Constant’a göre özgürlük fikri, bireyin yalnız bırakılma hakkıydı. Birey kendi hayatını yönlendirmekte ve hedeflerini seçmekte, istediği hırs ve kariyer peşinde koşmakta özgürdü. Birey herhangi bir kişilerarası topluluk kurabilir veya kendi yoluna kendi gidebilirdi.
Benjamin Constant, politik özgürlüğün, özgürlüğün önemli bir parçası olduğunu savunur. Fakat ‘modernler’ için özgürlüğün esası, bireyin siyasi azınlıklar ve çoğunluklar tarafından hiçbir müdahale olmadan kendi istediği hayatı yaşama hakkıydı. Constant’ın açıklaması:
“Bir İngiliz, bir Fransız ve Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı, bugün ‘özgürlükten’ ne anlıyor? Her biri için özgürlük anlayışı yasalara tabi olmak, birilerinin keyfi iradesiyle hiçbir şekilde tutuklanmamak, gözaltına alınmamak, öldürülmemek ya da herhangi bir şekilde kötü muameleye maruz kalmamak hakkıdır. Herkesin fikirlerini ifade etme, mesleğini seçme, mülkiyetini elden çıkarma hatta bunu kötüye kullanma hakkı vardır. Herkesin diğer bireylerle ilişki kurma, hem onların görüşlerini ve yandaşlarının tercih ettiği dine sahip olmalarını tartışma ve kaprisleriyle günlerini harcama hakkı vardır.”
Kölelik, Onurlu İş Gücü ve Zayıflatılmış Teşvikler
Yunan toplumunun ve Antik Yunan ekonomisinin köle iş gücüne dayandığını hatırlatmak önemlidir. Bu iki durumla sonuçlandı:
Birincisi, el emeği, yaşam için ortak çalışma, parayla başa çıkma ve hizmet, mal alışverişi içeren her şey Yunan şehir devletinin kültürlü ve özgür vatandaşının altında kabul edildi. Şehir devletinin politik, felsefi ve sanatsal işlerine olan katılım ve ilgi, Yunan vatandaşını ilk ve en önemli görevinden uzaklaştırdı. Bu durum, ekonomik ilişkilere ve kurumlara ciddi düşünce için saygın bir alan oluşturmaya yardımcı olacak entelektüel bir iklime yol açmadı.
İkincisi, köle işgücünü kullanımı, düşünmenin ve özgür vatandaşın nasıl etkili bir biçimde çalışacağına dair amacını veya teşvikini azalttı. Bir köle yakalanıp satıldığı zaman daha yüksek ücret ve daha iyi çalışma koşullarını talep edemez, daha iyi iş fırsatları arayamazdı ve daha iyi sosyal veya pazar düzenlemeleri yoluyla iş gücünü daha etkili bir şekilde kullanmanın yollarını geliştirmek için çok az sebep vardı.
Yazan: Richard M. Ebeling
Çeviren: Elif Kaya
Kaynak: intellectualtakeout
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.