Düşünbil Portal

Beyin bilinci nasıl yaratır?

Paylaş

Beynin bilinci yaratıp yaratamadığı hala çok tartışılan bir konu. Bu soruya ilk olarak Quora’da  yer verildi. Cevabı ise, bilişsel nörolog, veri bilimcisi ve yazılım girişimcisi Paul King veriyor.

Bu konu, süregelen araştırmaların başlıca konularından biri ve bazı ipuçları ortaya çıkmaya başladıysa bile, beynin bunu nasıl yaptığı henüz anlaşılabilmiş değil.
Özellikle felsefe alanındaki kimi insanlar, sinir biliminde kabul gören inanışın bu olmasına rağmen beynin bilinci yarattığı konusunda ikna olmuş değiller.
Şu sıralar popüler olan teoriler bir araya getirilerek ortaya koyulan fikre göre, nöronlardan doğup topluma iletilen beynin bilinci yaratma sürecinin aşağıdaki evreleri içerdiği düşünülüyor:

1. Sinirsel devreler, istatistik veri girdi ve çıktılarını organize ederler

Beyin, duyusal girdileri işler ve süreğen bir bağlamda hareketli bir çıktı üretir; temel olarak istatistik işleme ve öngörü mekanizması olarak işlev görür.

nöral bağlantı2. Hafıza, dünyanın dinamik bir modelini inşa eder 

Beynin nasıl çalıştığına dair bir bakış açısı da onun, dünyanın interaktif dinamik bir modelini duyulardan elde edilen istatistik bilgilere dayanarak ürettiği yönündedir. Bu model, çevrenin bilgisini, fiziksel bedenin kendisinin bir tasvirini (beden imgesi; ellerinizin sizin olduğunu, bir başkasının olmadığını bilmeniz gibi), sosyal dünyadaki diğer varlıkların tasvirini (ebeveynler, arkadaşlar, toplum, hayvanlar) ve çoğunlukla kendinin tasvirini içerir. Bir kimsenin kendinin tasviri, kendisinin (algısal deneyimlerin sözde sahibi) tekrar kendine yansıyan sosyal modellemenin paralelindedir; bu, aynı zamanda, beden imgesiyle (“temsilci” algısı) temsil edilen gözlemlenen davranıştan sorumlu unsur olabilir.

3. Bilgi integrasyonu, uyumlu algıyı birleştirir 

“Bilinç alanı”nın bir yönü de, deneyler öyle olmadığını gösterse bile, birleşik, tamamlanmış, uyumlu ve kendinin farkında olması. Bu durum, beynin bölümleri arasında bilgi değişimi yapan ve algıyı tek bir uyumlu bakış açısıyla birleştiren kapsamlı geri bildirim patikaları sayesinde olası hale gelebilir ve beynin, bedenin kimliği tasvirini amaca yönelik gönüllü eylemin tutarlı bir modeli haline getirir.

4. Anısal bellek, kişisel anlatı üzerinden kimlik yaratır 

Özellikle, insanlarda kısa süreli bellek, deneyimlediğimiz olayların nedensel modeller ve açıklamalarla birlikte epizodik bir kaydını tutar. Anısal bellek, birçok zaman cetvelinde çok katmanlı anlatı olarak düzenlenir. Kişisel tarihimize dair bilgilerimiz kim olduğumuza dair kimliğimizi şekillendirir ki bu bilgi aynı zamanda, varlık/ mevcudiyet anlayışımızı da destekler. Bu da, farkında olmak, algıları deneyimleme ve eylemlere sebep olma anlamına gelir ki bu da “ben kavramımızdır”.

5. Sosyal yapı, bir gerçeklik ve temsilci modelini pekiştirir 

Toplum ve insan kültürü bu “karşılıklı olarak gelişen” kim olduğumuz, diğer insanların kim olduğu, onların bizim kim olduğumuzu düşündüğü, bizim onların bizim hakkımızda ne düşündüğünü düşündüğümüz vb. modellerini sağlamlaştırır: Kişisel ve sosyal kimliklerimizin hem kendi beyinlerimizde ve hem de ailemizin, topluluğumuzun ve sosyal ilişkilerimizin beyinlerince dağıtılan ve birçok düzeyde tekrarlanan yerleşik temsilleri vardır.

6. Dil, sosyal gerçekliği kodlar ve kültürel inançların aktarımını destekler 

Bütün bunlar, yeni yapılandırılmış sosyal kavramsal çerçeveyi, dili kullanarak beraberinde getirir. Dil, kültürel olarak, kendiliğinden gelişen bir dizisel kodlama düzeniyle (kelimeler ve gramer) aktarılan kavramsal bir sistemdir. Dil, toplumun bireyler arasında senkronize sürdürülen müşterek bir inanç sistemi dahilinde işlemesine olanak sağlar. Bu inanç sistemi, bilinçli deneyimlerimize dayanak sağlayan, kişisel sorumluluk, maksatlı eylem, gerçek bilgi ve diğer merkezi inanç çerçevelerini kapsar.Sonuç olarak beyin, “biz”i içeren bir dünya modelini üretme ve bunu sürdürmede rol oynar ve aynı zamanda bilinçli deneyimler edindiğimize inanan “biz”i de içine alır. Modern insan topluluklarında bu, çocuklukta kültürel aktarımla, insan diliyle, anısal bellekle ve kişisel kimlikle edindiğimiz paylaşılan gerçeklik ve inanç sistemlerince daha da desteklenir.

Yazar: Quora Contributor
Çeviri: Zeynep Şenel Gencer
Kaynak: Medical Daily


Paylaş
Exit mobile version