Düşün dünyasının tanımlanması en zor kavramlarından biri olan mutluluk çoğu zaman öznel iyi oluş olarak karşımıza çıkmaktadır. Kavramlara dair çok uzun süredir yapılagelen bu tarz anlam tartışmaları insanlığın yaşamda önemsediği meselelerdendir.
İktisat bilimi faydayı, mutluluk ve öznel iyi oluşu kullanarak açıklamıştır. Fayda, bireyler tarafından üretilen mal ve hizmetlerden elde edilerek sağlanır. Günümüzde mutluluk ve dolayısıyla fayda gelişmişliğin ve kalkınmanın önemli bir refah ölçütü olarak karşımıza çıkar. Refahın bireylerin yaşam kalitesini hangi yönde etkilediği giderek önem kazanmaktadır. Peki, bir iktisatçıya göre mutluluk ne demektir?
Mutluluk Nedir?
Mutluluk ve anlamı düşünce tarihinin en eski tartışma konularından biridir. İyi olma durumunu, mutluluğunu, yaşam memnuniyetini her zaman keşfetme çabasında olan insan için bu kavramın tanımı birçok düşünür tarafından farklı biçimlerde yapılmıştır.
Aristoteles’e göre bir insanın sahip olduğu mutluluk diğer varlıklarınki gibi değildir ve bir deneyim sonucunda kazanılmaz. İnsanda mutluluk, faaliyetlerinin amacıdır. Bu faaliyetlerin ve tercihlerin bir iyiyi arzuladığı görülür. Bu iyi mutluluktur. Mutluluğa bizi erdemli eylemlerimiz götürür (Ocak, 2011: 89) . Çünkü insan bu eylemlerinde ve seçimlerinde iyiye ulaşma çabası ile hareket eder.
Üretken ve çalışmaya değer veren bir insan için mutluluk, onun kendi hayatına kattığı değerin ölçüsüdür. İnsanın mutluluğuna sebep olan birçok unsur vardır. Bu unsurlar insanın yaşamı algılayışına göre farklılıklar göstermektedir. İşte bu farklılıklar mutluluğun tek bir tanımının yapılamamasına neden olmuştur.
Mutluluk, Fayda ve Refah Ekonomisi
Refah ekonomisi faydacılık (utilitarianism) düşüncesine dayanmaktadır. Faydacılık veya yararcılık, genel iktisadi bir öğreti olarak “iyiye”, yani mutluluğa eşit olarak görülür. Mutluluk, piyasa düzeninde bireysel motivasyon kaynağı olarak kabul edilir. Faydasını rasyonalize etme güdüsünde olan birey eylemlerini mutluluk elde etme yönünde sürdürecektir. Hem yararcılık hem de piyasa teorisine dayalı refah iktisadı; rasyonalite kavramı çerçevesinde olayları analiz etmektedir.
Bir iktisat düşünürü olarak J.S.Mill’le başlayan yeni fikir akımları ve iktisadın faydacı kavramlarla analiz tekniklerinin yaygınlaşması ile faydacılık, 19.yüzyıl’ın sonlarında William Stenley Jevons, Henry Sidgwick, Francis Edgeworth, A. Marshall ve A.C. Pigou tarafından gerçekleşen marjinalist devrim yoluyla zirvesine ulaşmıştır.
Faydacılığın temel hedefi, toplumda üretilen mal ve hizmetlerin toplam faydayı maksimize edecek biçimde dağıtılmasıdır. Bu yönde hareket eden birey kendisine en faydalı olanın ne olduğunu kolayca tespit eder ve bu doğrultuda seçimde bulunduğu şey hiç tartışmasız, kendisine en fazla fayda sağlayacak mal veya hizmet tercihi olarak kabul eder.
Mutluluk, Fayda ve Öznel İyi Oluş
Mutluluk ve öznel iyi oluş kavramları anlam itibariyle tamamen örtüşmese de zaman zaman birbiri yerine kullanılmaktadır çünkü iki kavram da bireyin olumlu olma halini tanımlar.
Amartya Sen özellikle refah ekonomisi ve fayda kavramları üzerine çalışmalar yapmıştır. Sen’e göre temel olarak analizlerde bireyler arası karşılaştırmaya ve bireysel faydaya yönelik kardinal yaklaşıma yer vermeyen pareto etkinliğinin “iyi bir toplum” için yeterli bir koşul olduğu söylenemez. Özellikle karar alma sürecinde görülen anormallikleri vurgulayan çalışmalarda ise standart iktisat teorisinin dayandığı objektivist yaklaşım teorik ve deneysel açıdan ciddi biçimde sorgulanmaktadır. Bu çalışmalarda objektivist yaklaşımın insan iyi oluşunu anlamaya yönelik bir katkıda bulunmaması nedeniyle faydaya yönelik sübjektif (öznel) yaklaşım savunulmaktadır.
İnsanlar öznel iyi oluşlarını değişen şartlarla ve etrafındaki diğer insanlarla karşılaştırabilirler. Bu karşılaştırma geçmişteki deneyimler ile gelecekteki beklentilere yönelik olabilir. Öznel iyi oluş sürece dair ve birçok birey için nihai hedef olması itibariyle de içinde fayda kavramını da barındırmaktadır.
Öznel iyi oluş kavramı, duygusal bileşen ve bilişsel bileşen olmak üzere iki ana bileşenden oluşmaktadır. Duygusal bileşen (affective component) sıklıkla karşılaşılan olumsuz duygulanımdan (öfke, stres, suçluluk, üzüntü gibi duyguları içerir) oluşurken, bilişsel bileşen (cognitive component) ise yaşam doyumundan oluşmaktadır (Çirkin, 2015: 20). Eğer bireyin olumlu duyguları fazla ise öznel iyi oluşu yüksek olarak kabul edilir. Olumlu duygular ve doyuma ilişkin bilişsel yargılar evlilik ve iş gibi çeşitli yaşam alanlarıyla ilgili olabilmekte ve bunların toplamı genel yaşam doyumunu yansıtmaktadır (Dost, 2008: 104).
İyi oluş ile ilgili yapılan çalışmalarda kavramın psikolojik iyi oluş, yaşam doyumu ve yaşam kalitesi gibi kavramlardan oluştuğu görülmektedir. Öznel iyi oluş hali bireyin yaşamına ilişkin öznel yargıları kapsamaktadır. Bu durum yaşam kalitesi kavramının öznel iyi oluş içindeki önemini karşımıza çıkarmaktadır.
Kaynakça:
Çirkin Z. ve Göksel T. (2016), “Mutluluk ve Gelir”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt:71, 375-400.
Dost T. M., Öznel İyi oluş Ölçeğinin Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik Araştırması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 3, 23, 103-111.
Marans, R. (2003), “Understanding Environmental Quality Through Quality of Life Studies: The 2001 DAS and Its Use of Subjective and Objective Indicators”, Landscape and Urban Planning, 65, 1-2, 73-83.
Ocak, H. (2015), (2015, Bahar). Bir Ahlak Felsefesi Problemi Olarak Erdem Kavramına Yüklenen Anlamın İlkçağ’ dan Ortaçağ’a Evrimi. Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 79-101.
Yazar: Ayten Nahide Korkmaz
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.