• 19 Temmuz 2018
  • Ayşe Bilge Demir
  • 0
Paylaş

Dostluk, iki kişi arasında bir çıkarı amaçlamayan ve sevgi bağı ile kurulan bir dinamiktir. Ortak yaşam deneyimlerine ve/veya ortak yaşam kavrayışlarına dayanır. Yani bir kişiyle dost olmak ortak deneyim alanı içerisinde bulunmaya da işaret edebilir, böyle bir alan olmaksızın dünyaya dair benzer kavrayışlara sahip olmak bakımından ortaklaşmaya da. Modern dünyada insanlar farklı toplumsal çerçeveler içerisinde kimliklerinin farklı yönleriyle bulunurlar. Goffman’ın belirttiği gibi, günlük yaşamda benliği bir maskeye sokarak sunarız. Bu bizim ikiyüzlü, yalancı insanlar olduğumuz anlamına gelmez. Tam aksine, bu durum dostluğun da imkânını yaratacak bir güç içerir. Nitekim dostlarımızı kendi bütünlükleri içerisinde sevsek dahi, onlarla dost olmamızı sağlayan şey bu tekil görüntülerdir.

Aristoteles üç çeşit dostluk tanımlarken, bunların amaçları bakımından farklılaştığına işaret eder. Bunlar çıkara dayalı, hazza dayalı ve İyi’ye dayalı dostluktur. Çıkara dayalı ve hazza dayalı dostluk, karşımızdaki kişiyi araçsallaştıran bir sevgi ilişkisine işaret eder. İyi’ye dayalı dostlukta ise kişi karşısındakini o kişi olduğu için sever. Peki, bir insanı kendisi olduğu için sevmek ne demektir? Bunun her şeyden önce çıkarı ve hazzı aşan bir faaliyet olduğu söylenebilir. Yani sevgi ilişkisi, bir şeyleri amaçlayarak kurulmaz. Aristoteles insanı iyilik ile özdeşleştirince bu tarz bir dostluğun zorunlulukla çıkacağını söyler. Yani iyi bir insan ile kendiliğinden dost olunur. Bu bakımdan ona göre, kötüler dost olamaz.

Aristoteles’in İyi’ye dayalı dostluğu ideal bir kanatta dursa da bize şu soruyu sorma imkânı verir: Çıkardan, hazdan bağımsız bir dostluk ilişkisi mümkün müdür?

Birisiyle dost olmamızı sağlayan farklı sebepler vardır. Fakat her şeyden önce kendi varlığımızı arttırmak adına bir girişim değil midir bu? Dostumun beni olduğumdan daha öteye taşımasını isterim. Ya da en azından olduğum yerden düşmeme engel olmasını. Elbette bazen kendi konumumu tehlikeye atmak pahasına dostumu gözettiğim durumlar vardır. Fakat burada da söz konusu olan şey benim bu dostluğa ihtiyacım olması değil midir? Ya da dostumu gözetmeyi farklı bir cepheye, ilişkimizi gözetmeyi farklı bir cepheye koyarak bakacak olursak; bir daha dostumu görememek, ilişkilenememek pahasına fakat dürüst olmak istediğim için ona acımasız bir açıklamada bulunabilirim. Bu durumda gene dürüstlük ilkesine olan kendi bağlılığımı kurtarmak istiyor değil miyimdir? Dolayısıyla dostluk diğerkâmca, kendi iyiliğim pahasına karşımdakini gözettiğim bir şey değildir. Daha ziyade kendimi gözetirken aslında karşımdakini de gözettiğim, çıkarlarımın ve arzularımın ortaklaştığı kişiyle sürdürdüğüm bir ilişkidir. Fakat bu, gene de bir sevgi ilişkisidir. Çıkarlarımın ve arzularımın ortaklaştığı herkesle dost olamam. Karşımdaki kişiden hoşlanmam, onun varlığına ilgi duymam gerekir. Yani dostlukta kişiler ortaklıkları üzerinden birbirine bağlansalar da, sevgiyi kuran şey onun ben-olmayan, öteki olmasıdır. Onun farklı olmasıdır. Bu yüzden bu farklılığa izin verilmesi, kabul edilmesi ve hatta teşvik edilmesi gerekir.

Dostlukların ayakta kalması, farklılığa ilişkin tutumlarına bağlıdır. Bizim dostumuzu kavrayışımız, zorunlu olarak, bir yerden, bir konumdan,  yani ancak olduğumuz noktadan ve görme kapasitelerimiz içerisinde gerçekleşir. Fakat bir birey olmak bundan fazlası demektir. Bizim karşımızdaki görüntü, o kişinin tamamına ilişkin olamaz. Modern hayatın çok yönlülüğü içerisinde bir kişi dostları olmasıyla yetinemez, sevgilileri, ailesi, öğrencileri, öğretmenleri vs. gibi bir sürü kişiyle farklı türden ilişkiler kurar. Bu ilişkiler de bireyin karakterine yönelik etkiler taşır. Bu yüzden dostumuz farklılaşabilir, biz farklılaşabiliriz. Artık aynı dostluk kavramına sahip olmayabiliriz. Benim için dost olmak, her eylemimin dostluk adına kabul edilmesi anlamına gelirken, ötekisi için dostlukta dahi yapılmaması gereken eylemler olduğu anlamına gelebilir. Böyle bir durumda ya biten şeyin bitmesine izin vermek ya da her şeye rağmen dostluğu yeniden inşa etmek seçenekleri karşımıza çıkar. Hangisinin tercih edileceği ise ilişkinin dinamiğine bağlıdır. İlişkinin dinamiğini meydana getiren bireylerin kararına bağlıdır. Fakat kabul etmek gerekir ki sürecek olan aynı dostluk değildir, yeni ve belki de daha kuvvetli bir dostluktur.

Kaynaklar
Aristoteles, Nikamakhos’a Etik.
Sandra M.Lynch, Dostluk Üzerine.
Goffman, Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu.

Yazar: Ayşe Bilge Demir

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. 


Paylaş

Ayşe Bilge Demir

1993 yılında Gaziantep’te doğdu. 2016 yılında Ege Üniversitesi Felsefe bölümünde lisans eğitimini tamamladı. 2017’den bu yana Ankara Üniversitesi Sistematik Felsefe ve Mantık Anabilim dalında yüksek lisans eğitimi alıyor. Nietzsche’de şiddet üzerine yazacağı tezle ilgileniyor. Bu dönem toplumsal cinsiyet, insan hakları, etik- estetik devinimler hakkında okuyor. Her dönem Philip K. Dick okuyor. Başlıca ilgi alanları fizyoloji, psikoloji, politika, sanat tarihi, astronomi.