• 21 Aralık 2017
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Sartre Ödülü’nü, Londra’nın Times Literary Supplement‘in J.C. imzalı, gerçekten eğlenceli son sayfası “NB”den öğrendim. Adını 1964’te Nobel’i reddeden yazardan alan ödülün ünü, hızla büyüyor veya herhalde büyüyor olmalı. J.C.’nin 23 Kasım 2012 sayısında yazdığı gibi, “Jean-Paul Sartre Ödülü’nün reddedilen ödüller için verildiği [söylentisi] o kadar yayıldı ki Avrupa ve Amerika’nın her yerinde yazarlar Sartre’a aday gösterilmek umuduyla başka ödülleri geri çeviriyorlar.” Alçakgönüllü bir gururla ekliyor: “Sartre Ödülü ise şimdiye kadar hiç reddedilmedi.”

Sartre Ödülü’ne aday gösterilen son birkaç kişi arasına giren Lawrence Ferlinghetti, PEN Macaristan Merkezinin vereceği elli bin euroluk şiir ödülünü geri çevirmiş. Geri çevirdiği ödüle yapılan mali desteğin bir kısmını baskıcı Macar hükümeti sağlıyor. Ferlinghetti nazik bir şekilde ödülle verilen paranın “yazılarıyla konuşma özgürlüğünü destekleyen Macar yazarların eserlerinin yayımlanması” için fon oluşturulmasında kullanılmasını önerdi.

Mo Yan, Nobel Ödülü parasının bir kısmını, konuşma özgürlüğünü savunan yazılar yazan Çinli yazarların eserlerinin yayımlanması için bir fon oluşturmak üzere kullansaydı ne güzel olurdu diye düşünmeden edemedim. Ama bu pek olası görünmüyor.

Sartre’ın ödülü reddetme nedeni, Şeref Nişanına (Ordre national de la Légion d’honneur) ve bu tür diğer kuruluşlara katılmayı reddetmesiyle tutarlı olup huysuz ve denilenin tam tersini yapmaya meyilli varoluşçunun özelliğiydi. “İmzamı Jean-Paul Sartre diye atmamla, Nobel Ödüllü Jean-Paul Sartre olarak atmam aynı şey değil. Bir yazar, kendinin kurumlaştırılmasına izin vermemelidir.” demişti. Sartre elbette çoktan kurum olmuştu ama kişisel özerkliğine değer veriyordu. (Bu değeri Maoizm ile nasıl bağdaştırdığını ise anlayamam.) Kurumların ona sahip olmasına izin vermedi ama isyanlara katıldı ve 1968 Mayıs’ında grevleri destekleyen sokak gösterilerinde sivil itaatsizlikten tutuklandı. Cumhurbaşkanı de Gaulle, muhteşem Fransız yorumuyla “Voltaire tutuklanmaz,” diyerek Sartre’ı hemen bağışladı.

Keşke Ödül Reddine Verilen Sartre Ödülü’ne, benim gerçek kahramanlarımdan birinin adı verilerek, Boris Pasternak Ödülü denebilseymiş. Fakat uygun olmazdı zira Pasternak 1958 Nobeli’ni tam olarak isteyerek reddetmedi. Reddetmek zorunda kaldı. Eğer ödülü kabul etmek üzere yola çıkmaya çalışsaydı Sovyet hükümeti hemen ve büyük bir şevkle onu tutuklar ve Sibirya’da bir çalışma kampında sonsuz sessizliğe yollardı.

Ben de bir kez ödül reddettim. Benim Sartre’dan daha az gerekçem olsa da gerekçelerim bütünüyle onunkilerle ilişkisiz değildi. Soğuk Savaş’ın en soğuk, en çılgın günlerindeydi; küçük Esseff gezegeni bile kendi içinde siyasi olarak bölünmüştü. Kısa romanım Rüzgârgülü Amerika Bilim Kurgu Yazarları tarafından Nebula Ödülü’ne değer görülmüştü. Hemen hemen aynı zamanlarda aynı kuruluş, Polonyalı romancı Stanislaw Lem‘i onur üyeliğinden mahrum bırakmıştı. Soğuk Savaş destekçilerinden oluşan epey büyük bir üye grubu, demir perdenin arkasında yaşayan ve Amerikan bilim kurgusuna saygısı olmayan bir adamın, Komünist bir hain olduğunu, SFWA’da yerinin olmadığını düşünüyordu. Lem’i üyelikten mahrum bırakacak teknik bir ayrıntı öne sürdüler ve bunu uygulama konusunda ısrarcı oldular. Lem zor, kibirli, bazen de çekilmez bir adamdı ama cesurdu ve birinci sınıf bir yazardı; Sovyet rejimi sırasında Polonya’da mümkün görünenden daha bağımsız şekilde yazıyordu. SFWA’nın ona karşı kaba ve aşağılık hakaretinin adaletsizliğine kızmıştım. Üyelikten çıktım ve siyasi tahammülsüzlük ile ilgili bir öykü için daha yeni siyasi tahammülsüzlük sergileyen bir gruptan ödül kabul etmenin yüzsüzlük olacağını düşünerek onlar kazananları açıklamadan hemen önce Nebula yarışmasından çekildim. SFWA beni arayarak çekilmemeye ikna etmeye çalıştı çünkü öyküm ödülü kazanmıştı. Yapamazdım. Böylece, yüce ahlaki gerekçelerle asil bir duruş sergileyen herhangi bir kimseyi bekleyen mükemmel ironiyle, bana verilen ödül, ikinci olan, Soğuk Savaş destekçilerinin eski lideri Isaac Asimov‘a gitti.

Benim küçük reddim ile Sartre’ın büyük reddi arasında, “bir kurumdan ödül kabul etmek demek, o kurumun parçası haline gelmek, kurum şeklinde cisimleşmek demektir” mantığından dolayı bir ilişki var. Sartre bu genel ilkeye göre ödülü reddederken ben özel bir protesto ile hareket ettim. Yine de Sartre’ın kendisinden başka bir şey gibi tanımlanmaya müsaade etme konusundaki güvensizliğini anlıyorum. Nobel’in bir yazarın alnına yapıştırdığı büyük BAŞARI damgasının, kendi yüzünü gizleyeceğini düşünmüştü. “Nobel ödüllü” olması, Sartre kimliğinin otoritesini azaltırdı.

Ki bu da elbette ticari en çok satanlar ve ödül makinesinin tam olarak istediği şey: İsmin, ürün olması. Garantili satılabilir başarı damgası. Nobel Ödüllü Bilmem Kim. Çok satan yazar Falanca. New York Times çok satanlar listesinde otuz hafta kalan Kimse Kim. Jane D. Pulitzerli… John Q. MacArthurdehası…

Bunun nedeni, ödülleri başlatan insanların ödülden bekledikleri etki veya anlam değil, ödülün kullanılma şeklidir. Bir yazarı onurlandırma yolu olarak ödülün gerçek bir değeri vardır ancak ödüllerin kurumsal kapitalizm tarafından pazarlama hilesi veya zaman zaman ödül verenlerce politik numara olarak kullanılması, ödülün değerine gölge düşürür. Ve ödül ne kadar prestijli olursa ve değeri ne kadar yükseltilirse üzerine düşen gölge o kadar büyük olur.

Yine de Sartre’dan çok daha çetin ceviz bir Marksist olan José Saramago‘nun Nobel Ödülü’nü reddetmemeyi uygun görmüş olmasına seviniyorum. Saramago, başarı dâhil hiçbir şeyin kendisini zayıflatamayacağını, hiçbir kurumun onu kuruma dönüştüremeyeceğini biliyordu. Yüzü sonuna kadar kendi yüzü olarak kaldı. Ve komitenin garip seçimleri ve görmezden gelmelerine rağmen, Nobel Edebiyat Ödülü oldukça büyük bir değere sahip ki bunun nedeni tam olarak, Pasternak, Szymborska ya da Saramago gibi yazarlarla özdeşlemiş olması. En azından bu yazarların yüzlerinden yansıyan bir parıltı taşıyor.

Buna karşın bence Ödül Reddine Verilen Sartre Ödülü de değerli ve yerinde bir ödül; dahası, kötüye kullanımla leke sürülmesi pek olası olmayan bir ödül olarak görülmeli. Keşke gerçekten aşağılık olan birileri bana bir ödül verse de ben de Sartre Ödülü için yarışa girebilsem.

Yazan: Ursula K. Le Guin
Çeviren: Burçin İçdem
Kaynak: The Paris Review

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com