Amerikalı öğrenciler matematik ve bilimde gelişmiş milletler sıralandığında sürekli ortada ya da sonda yer alıyorlar. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ile birlikte rutin olarak bazı veriler yayınlıyor, bunlar Amerikalıların birçok eğitim performansı değerlendirmesinde ciddi anlamda geride kaldığını gösteriyor.
Eğitim reformu çağrılarına ve uluslararası ölçüde tekrar eden sönük performansa rağmen eğitim sisteminde hiçbir değişikliğe gidilmiyor. Pek çok özel okul ve devlet okulu hala bir zamanlar tarım toplumuna yardım eden aynı antika sistemler ve programlarla ile idare ediliyorlar. Bugün kullandığımız makineleşme ve seri üretim bandı metotları kötü yapılmış işçi klonları, dümdüz yetişkinler ve bilgisiz avamlar kusuyor.
Ancak çoktan bildiğimiz şeyi ne kadar ahkam kessek de değiştiremeyeceğiz. Amerikan eğitim sisteminin baştan sona tamamen yenilenmesi gerekiyor. Bunu yapmak için iyi niyetli ünlülerin projelerinden çok daha fazlası gerekecek.
Pek çok insan Doğu Asya’nın çalışma etiği ile ilgili çok çalışan, ezberi güçlü, dar bakış açılı miyop klişesini duymuştur. Çin, Singapur ve Japonya gibi bu ülkelerin çoğu hem matematik hem de bilimde birinci sıralarda yer alıyor.
Bazı bilginler bu yorucu ve beyni kurutucu modelin Amerikalılar’ın olmak istediği şey olması gerektiğini söylüyorlar. Daha çok çalış! Daha çok ders çalış! Daha az yaşa. Olgular ve sayılar yalan söylemez, bu ülkeler bizi geçiyor ama bunu yapmanın daha iyi ve sağlıklı bir yolu da olabilir.
Cevap Finlandiya: Entelektüel ve eğitimsel reform bakımından zengin, yıllar içinde eğitim sisteminde küçük ve büyük değişimlerle çağ atlatmış bir ülke. Birleşmiş Devletler’i geçtiler ve Doğu Asya ülkeleriyle de mesafeyi kapatıyorlar.
Kısık ışıklı odalarda robotik programlamalar mı yapıyorlar? Hayır. Devlet tarafından itilen standart testlerle stres mi oluyorlar? Asla. Sağduyu uygulamaları ve bütünsel öğretme ortamlarıyla mükemmeliyeti değil eşitliği amaçlamak Finlandiya’nın lider olmasının nedeni. İşte, Fin eğitim sisteminin Amerika ve dünyayı domine etmesinin 10 sebebi:
- Standart testler yok
Standart testler konuların karşılaştırılması için yapılan genel testlerdir. Optik kağıtlarda küçük yuvarlakları doldurmak ve konservelenmiş soruları cevaplamak nasılsa bir konudaki yeterliliği gösterme yoludur. Çoğunlukla olan şudur: öğrenciler sadece bir testi geçmek için çalışmayı öğrenir, öğretmenler de sadece öğrencilerin testleri geçmesi için öğretir. Böylece öğrenme ortadan kalkar.
Finlandiya standart testler yapmıyor. Bunun tek istisnası ise lise sondaki öğrenciler için gönüllü bir sınav olan Ulusal Yeterlik Sınavı. Finlandiya’daki bütün çocuklar öğretmenleri tarafından belirlenmiş notlandırma sisteminde bireysel olarak değerlendiriliyorlar. Bütün süreci izleme işi ise farklı okullarda grupları örnekleyen Eğitim Bakanlığı tarafından yapılıyor.
- Öğretmenler için hesap verme (zorunlu değil)
Öğrencilerin durumunda suç çoğu zaman öğretmenlere atılır, bazen doğrudur da ama Finlandiya’da öğretmenler için standartlar o kadar yukarıdadır ki çoğu zaman öğretmenleri sorumlu tutmak için bir sebep yoktur. Fin Eğitim Bakanlığı direktörü ve Fin Dersleri: Dünya, Finlandiya’daki Eğitim Değişikliğinden Ne Öğrenebilir? kitabının yazarı Pasi Sahlberg, öğretmen sorumluluğu için: “Fin dilinde ‘hesap verme’nin karşılığı yok. Hesap verme, sorumluluk ortadan kalktığında geriye kalan bir şey.” diyor.
Bütün öğretmenler mesleğe başlamadan önce mutlaka yüksek lisans yapmış olmak zorundalar. Öğretmen yetiştiren bölümler ülke çapında çok seçici ve oldukça sıkı okullar. Eğer bir öğretmen iyi performans göstermiyorsa bunun hakkında bir şey yapmak okul müdürünün sorumluluğunda.
Eskiden ustadan çırağa olan öğrenci – öğretmen dinamiği bir kaç bürokratik kontrol ve standart test ölçümlerine bırakılamaz. Bireysel bazda ele alınmalıdır.
- Yarışma değil iş birliği
Bir çok Amerikalı ve diğer ülkeler eğitim sistemini bir Darwinci yarışma olarak görürken Finler farklı görüyor. Sahlberg, Samuli Paronen adlı bir yazardan alıntı yapıyor: “Gerçek kazananlar yarışmaz.”
İronik olarak bu yaklaşım onları uluslararası yarışta birinci yaptı. Finlandiya’nın eğitim sistemi yapay ya da rastgele üstün başarılar hakkında endişelenmiyor. En iyi okullar ya da öğretmenler listeleri yok. Orada bir yarış ortamı yok, yerine işbirliği var.
- Temel olanları öncelikli hale getir
Pek çok okul test sonuçlarını yükseltmekle ve matematik ve fen alanındaki değerleriyle o kadar ilgili ki mutlu, uyum içinde ve sağlıklı öğrenci ve öğrenme ortamını neyin oluşturacağını unutuyorlar. Yıllar önce Fin okul sisteminin ciddi reformlara ihtiyacı vardı. Finlandiya’nın yeniden bir araya getirdiği yeni program, temel olanlara geri dönmeye odaklandı. Artık sistem en iyi notlara sahip olmakla ilgili değildi. Bunun yerine okul ortamını daha eşit bir hale getirmeye odaklandılar.
1980lerden beri Fin eğitimciler şu temelleri öncelikli hale getirmeye odaklanıyorlar:
- Eğitim, sosyal eşitsizliği dengelemek için bir araç olmalıdır.
- Bütün öğrencilere okul yemeği ücretsizdir.
- Sağlık hizmetlerine erişmede kolaylık
- Psikolojik danışmanlık
- Bireysel yönlendirme
Birey ile eşitliğin kolektif ortamında başlamak Finlandiya’nın yönüdür.
- Daha ileri bir yaşta okula başlamak
Finler çok ince detayları değiştirerek başladılar. Öğrenciler okula 7 yaşındayken başlıyorlar. Gelişme yıllarında özgür oluyorlar ve zorunlu bir eğitimin parçası olmadan çocuk olabiliyorlar.
Fin çocukları için zorunlu eğitim 9 yıl. 9.sınıf ya da 16 yaş sonrası tercihe bağlı.
Psikolojik bir hareket noktasından, bu özgürleştirici bir fikir. Klişe olsa da bazı öğrenciler gerçekten de hapishanedelermiş hissediyorlar. Finlandiya ise bu mecburi ideali ortadan kaldırıyor ve onun yerine çocuklarını gerçek dünyaya hazırlıyor.
- Geleneksel bir üniversite diplomasının ötesinde başka profesyonel seçenekler sunmak
Amerika’nın şu an ki yolunda eğitim çok durgun ve kesin. Öğrenciler K-12 sisteminde öğretmenden öğretmene atlıyor. Her sınıf bir sonraki için hazırlık, hepsi en yüksek nokta olan üniversitede bitiyor sonra üniversite de bantlı konveyörde sıradaki büyük şeye hazırlık. Pek çok öğrencinin üniversiteye gitmeye ihtiyacı yok ve bu öğrenciler anlamsız bir diploma alıyorlar ya da kendi amaçlarını bulmaya çalışırken altüst oluyor ve büyük bir borç altına giriyorlar.
Finlandiya bu problemi öğrencilere eğitimlerine devam etmeleri için eşit derecede avantajlı seçenekler sunarak çözüyor. Üniversite mezunu ya da meslek okulu mezunu ya da işçi sınıfı arasındaki karşıtlık çok daha az. Hepsi aynı derecede profesyonel ve tatmin edici olabilir.
Finlandiya’da üç yıllık Yüksek İkinci Okul var, bu okullar öğrencileri üniversite kabul sınavı olan Yeterlik Sınavı’na hazırlıyor. Bu genellikle ‘lise’deyken kazandıkları becerilerine göre oluyor.
Bir de mesleki eğitim var, bu da öğrencileri çeşitli kariyerler için hazırlayan üç yıllık bir program. Eğer isterlerse Yeterlik Sınavı’na girebilir ve üniversiteye başvurabilirler.
- Finler okul günleri için daha geç uyanıyor
Erken uyanmak, otobüs yakalamak, sabah katılımda bulunmak ve okul sonrası müfredat dışı programlar öğrenciler için büyük zaman kaybı. Bazı derslerin sabah 6 ile sabah 8 arası başladığını da düşünürsek elimizde sadece ilhamsız ergenler kalıyor.
Finlandiya’daki öğrenciler okula sabah 9:00 ile 9:45 arasında başlıyorlar. Araştırmalar gösteriyor ki erken başlamak öğrencilerin sağlıkları ve olgunlaşmaları için zararlı. Fin okulları geç başlayıp, öğleden sonra 2:00 ya da 2:45’te bitiyor. Uzun ders saatleri ve daha da uzun molaları var aralarda. Sistem öğrenciye bilgiyi itip kakmak, ezberlemek için değil, bütünsel bir öğrenme ortamı yaratmak için var.
- Aynı öğretmenlerden sürekli öğretim
Fin okullarında az öğretmen ve öğrenci var. Oditoryumda bir sürü kişiye öğretip onları bireysel olarak değerlendirmeyi bekleyemezsiniz. Finlandiya’daki öğrenciler genellikle öğretim hayatlarının 6 yılı boyunca aynı öğretmenden eğitim alıyorlar. Bu süre zarfında öğretmen bir mentor hatta bir aile bireyi haline gelebilir. Bu yıllarda ortak güven doğuyor ki iki tarafta birbirini tanısın ve saygı göstersin. İhtiyaçlar ve öğrenme şekilleri bireyden bireye değişiklik gösterir. Fin öğretmenler bundan sorumlu olabilirler çünkü öğrencinin kendine özgü ihtiyaçlarını anlamış oluyorlar. Doğru olarak bu ihtiyaçları gözlemleyebilir ve süreçleriyle ilgilenerek hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olabilirler. Bir sonraki öğretmene geçmek diye bir şey yok çünkü bir sonraki öğretmen diye bir şey yok.
- Daha rahat bir ortam
Finlandiya okullarında şunu yapıyor: az stres, az gereksiz tasnif ve çok özen. Öğrenciler genellikle günde bir-iki derse giriyorlar. Yemeklerini yemek, rekreasyonel aktivitelerinin tadını çıkarmak ve sadece rahatlamak için saatleri var. Çocukların güne yayılmış 15-20 dakikalık ayağa kalkıp esneyebilecekleri, temiz hava alabilecekleri ve streslerini azaltabilecekleri molaları var.
Bu tip ortamlara öğretmenlerin de ihtiyacı var aynı zamanda. Bütün okullarda öğretmen odaları var. Bu odalarda öğretmenler tembellik yapabilir, rahatlayabilir, güne hazırlanabilir ya da sadece sosyalleşebilirler. Öğretmenler de insan ve en iyi şekilde çalışabilmeleri için işlevli olmaları gerekiyor.
- Az ödev ve az dışarıda çalışma
OECD’ye göre Finlandiya’daki öğrenciler dünyadaki öğrenciler arasında en az ödeve ve dışarıda çalışmaya sahip öğrenciler. Okul ile ilgili sadece yarım saat çalışıyorlar okuldan sonra. Aynı zamanda Fin okullarında hiç özel öğretmen yok buna rağmen öğrenciyi strese boğan sistemlerden çok daha iyi performans sağlıyorlar.
Fin öğrenciler bir konuda en iyi olma stresi olmadan yapmaları gereken her şeyi okulda yapıyorlar. Notlar ve iş ile ilgili kaygılanmalarına gerek kalmadan eldeki tek doğru amaca yönelebiliyorlar – bir insan olarak öğrenme ve büyüme.
Yazar: Mike Colagrossi
Çevirmen: Janset Nas Kılınç
Kaynak: bigthink
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.