• 18 Eylül 2018
  • Tuğçe Çifci
  • 0
Paylaş

İnsan dünyaya fırlatılmıştır.Heidegger’in bu sözünden de anlayacağımız ve hepimizin de bildiği gibi dünyaya gelmek bizim seçimimiz değildir. Ancak bundan sonraki aşamada etkimiz oldukça büyüktür diyebiliriz. Hayat; doğumdan ölüme kadar devam eden süreç. Bu süreci de büyük oranda biz yönlendiriyoruz. Dış etmenler tabii ki etkin ancak seçimlerimizi biz belirliyoruz. Bu yüzden hayatın sorumluluğunu almayı öğrenmek zorundayız. Hayat, yaptığımız seçimlerin toplamıdır.

Siz, öncelikle hayatın tanımını yapmakla başlayabilirsiniz. Size göre nedir hayat? Seçimlerimiz, vazgeçişlerimiz mi? Sahip olduklarımız, bize sahip olanlar, kazancımız, evimiz, arabamız, önümüzdeki waffle, bardağımızdaki içki. Pişmanlıklarımız, hatalarımız mı? Sevdiklerimiz, onlarla bir hayat kurmak istediklerimiz mi, onlarsız yaşamayı düşünemediklerimiz mi? Hangisi daha çok hayat ve hangisi sizin hayat tanımınızı kapsıyor?

Schopenhauer’un Hayatın Anlamı adlı eserine bakıldığında onun hayat tanımı, hayatın anlamı, insanın yeryüzündeki amacı gibi konular oldukça pesimist bir tutumla aktarılır. “Bilinçsizliğin gecesinden hayata uyandığında irade kendisini sonsuz ve sınırsız bir dünyada, hepsi mücadele eden, hepsi acı çeken, biteviye yanılıp sükutu hayale uğrayan sayısız fert arasında bir fert olarak bulur” der Schopenhauer. Ona göre, her tatmin edilmiş arzu bir yenisini doğurur. Bu yüzden de insan her zaman acı çeker. Çünkü o sürekli bir yönelim hâlindedir, bir şeylere yönelir, arzu eder, bunu elde ettikten sonra ise yeni bir istem ortaya çıkar. “Varsayalım insansoyu kaldırılıp her şeyin kendiliğinden gelişip olgunlaştığı, sütlerin balların yerden kaynadığı, yiyeceklerin dallarından koparılmayı beklediği, herkesin gönlünden geçirdiğini hiç vakit kaybetmeksizin önünde bulduğu ve elde etmekte hiç zorlanmadığı bir Utopia ülkesine götürüldü. O zaman ne yaparlardı bu insanlar? Ya can sıkıntısından ölürlerdi ya da kendilerini asarlardı ya da olmadı birbirlerine düşer, kavga dövüş birbirlerini boğup öldürürlerdi, böylece kendilerini şimdi tabiatın onlara yazdığından daha büyük bir acı ve ıstıraba uğratırlardı. Dolayısıyla böyle bir insansoyu için, başka bir tablo, başka bir hayat uygun değildir” diyor Schopenhauer. Tüm bu istemelerimizin temel özelliği, yaşama istemi olmasıdır. Bu, bir yaşama istemi, ayakta kalma istemi, dolayısıyla da ölüme karşı bir istem. Daha temel bir ifadeyle bir çoğalma istemidir. Bütün varoluşların gayesi ölüme karşı dik durmak, ölümsüzleşebilme arzusu, ölüm korkusudur. Ölüm korkusu doğuştan vardır. Yaşamak istemek, istemek acı çekmektir. Schopenhauer’a göre biz acı çekiyoruz. Ve bu acı öyle bir acı ki bunun sonu yok. Biz var olduğumuz sürece devam edecek bir acı. Çünkü acı istemelerimizden geliyor. İstemelerimizin doyumsuzluğundan. Peki nedir o zaman ona göre hayatın amacı? Tüm bu acı içinde insan olan ben’in ne yapması gerekiyor? Ona göre hayatın anlam kazanabilmesi için, insanın bireysel ışığını fark etmesi gerekir. Schopenhauer, “ölmeden önce ölmeyi öğrenin” cümlesiyle çoğu şeyi açıklar. İstemimizi kontrol altına almayı öğrenmeliyiz. Mümkün olduğunca az şeyle yetinebilmeyi… Çektiğimiz en son acı da böylelikle açgözlülükten değil, kontrolden kaynaklanan bir acı olacaktır.

Schopenhauer’un hayata dair düşündüklerine kısaca değindikten sonra, kendimize dönelim. Ve tekrarlayalım. Size göre nedir hayatın anlamı? Bu soruya eminim üzerinde herkesin uzlaşacağı tek bir yanıt yoktur. Çünkü hayat bireyin perspektifinden gözlemlenir. Ve kişilerdeki farklılık sayılamayacak kadar büyüktür. Terry Eagleton da Hayatın Anlamı adlı eserinde konuya farklı şekilde bakmamızı sağlıyor. Onun da değindiği gibi, kimi için sevgidir hayatın anlamı, kimi için bilgi, kimi için hiçbir şey. Kimileri cevabı bulduğunu söyler, kimileri bulunan cevabın kötü şeyler doğuracağını. İşte bütün bu nüanslar aslında hayatı oluşturur. Çünkü hayat kendini  bazen bir film sahnesinde, bir kitap dizesinde, sevgilinin gülüşünde, bazen de sebepsizce akan gözyaşında kendisini gösterir. Çünkü hayat, bana göre burada yazılanlardan hiçbirisi değildir.

Hayat; ne hissettiğindir!

Kaynakça
EAGLETON, T. (2015). Hayatın Anlamı. (K. Tunca, Çev.) Ayrıntı Yayınları.
SCHOPENHAUER, A. (2017). Hayatın Anlamı. (A. Aydoğan, Çev.) Say Yayınları.

Yazar: Tuğçe Çifci

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. 


Paylaş

Tuğçe Çifci

Okumaya ve yazmaya olan tutkum, üniversitede'de beni felsefe okumaya yönlendirdi. Ve artık yazdıklarımı paylaşmalıyım diye düşündüm. Buradayım