Paylaş

İktidar, söylem ve kontrol arasında organik bir korelasyon vardır. Her söylem, örneğin siyasî söylem sistemetik olarak kodlanmıştır. Bir iktidar biçimi olarak söylem günlük hayatın içine karışmıştır. İktidarın günlük yaşamın içinde olduğunu açıklayan, söylem, iktidar ve kontrol üzerinde çalışan Michel Foucault iktidar her yerdedir söylemi ile iktidarın günlük yaşamda rutinleşmiş olduğundan bahsetmektedir. Bu rutinleşmişin bir biçimi ise atasözleri ve modern deyimlerimizdir.

İktidar kavramı tanım olarak düşünüldüğünde sistemleşmiş bir kurum tarafından uygulanması gereken bir kontrol ve güç (power) aracı olarak anlaşılmaktadır. Ancak “Çimlere Basmayınız” veya “Sarı Çizginin Arkasında Durunuz” gibi uyarılar ile, modern zamanlarda her gün karşılaşağımız bir ilişki biçimdir iktidar. İktidar sadace devlet değildir der Foucault (Foucault, 2010). İktidar tüm sosyal deneyimlerde ve en küçük seviyedeki sosyal ilişkilerde bulunmaktadır. Öğretmen ve sınıf arasındaki ilişki bir iktidar ilişkisidir. Öğretmen bilgiyi elinde bulunduran ve söylem geliştirendir. Öğretmenin sınıf üzerinde kurduğu söylemlerinden biri şudur örneğin: ben ders anlatmasam bile maaşımı alırım, olan size olur!”. Bu söylem, gücü elinde elinde bulunduran ve sınıfa göre yüksek bir yerde oturan öğretmenin öğrenciden üstün olduğunu öğrencide içselleştirmesidir.

Öğrenci ne kadar sessiz dursa, tımarhanede yatan bir hasta ne kadar “normal” davranırsa, şehirlerde yaşayan insanlar ne kadar “rutin” olursa onlar için o kadar güvenlidir. İktidar söylemleri insanlara güvenli bir sığınak oluşturur ve bizi güvende hissettirir. Deliliğin Tarihi’nde Foucault’nun bahsettiği Büyük Kapatma normal insanları güvende tutma amacıyla yapılmıştır. Foucault’nun büyük kapatma olarak bahsettiği olay 15. yüzyıldan itaberen başlamaktadır. İlk olarak cüzzamlı hastaların şehre uzak adalara bırakılarak ölüme terk edilmesi ile başlayan kapatmalar normal insanları, normal olmayan insanlardan koruma amacıyla başlatılmıştır. Ardından Sanayi Devrimi’ne ön ayak olan çalışmanın kutsal sayıldığı dönemlerde çalışmayan insanlar anormal olmuştur. Dilenciler, deliler, fahişeler yani modernleşme ile ortaya çıkan normal, çalışan bireylerin dışında kalan herkes manastırlara ve yeni yeni yapılmaya başlanmış tımarhanelere kapıtılmaya başlanmıştır.

Bu iktidar biçimleri farklı süreçlerde kendine ait farklı söylemler oluşturmuştur. Bu söylemler dönemin güçlülerinin çıkarlarınadır ancak geri kalan insanların yararınaymış gibi gösterilmiştir. Bireyler sürekli izlenildiklerini bildikleri için istendik davranışlar sergilemeye çalışırlar. Yani bireyler kendi gözetimini genel bir gözetiminin parçasıymış gibi içselleştirirler. Kısacası, bu disiplinin tekniğinin amacı insanları normalleştirmek, itaakâr uydular hâline getirmektir. Ve bu durumun Ortaçağ’ın karanlık zindanlarında uğradığı zulümden hiçbir farkı yoktur, der Foucault. Foucault modern iktidar biçimlerinin bir yanılsama olduğunu söylemektedir (Foucault, 2010).

Böylece bu söylemleri günlük hayatın rutini hâline getirmek “çimlere basmayın” kadar içimize işlemiş duruma gelmiştir ve ötesini berisini düşünmez hâle getirilmişizdir. Çünkü fazla düşünmenin bir sonuç vermeyeceğine dair birçok atasözümüz bulunmaktadır. Çimlere basmamak için özen göstermemiz istenirken şundan bir on sene önce her yerin çim olduğunu düşünmek ve çimlere basmadan yürünemeyek kadar yeşillik olduğunu sorgulamak ise pek ses getirmeyecek kadar bastırılımıştır. Çünkü güç (power)  bizim güvenliğimizi bizden daha iyi düşüneceğine dair bizi inandırmıştır ve kimsenin bize herhangi bir zor kullanmasına gerek yoktur.

İktidar kavramını biraz da toplumsal atasözlerimiz ile değerlendirebiliriz. Çünkü iktidarın söylem biçimlerinden biri de atasözleridir. Geçmişte bir ustaya çırak olarak bırakılan çocuk için “eti senin kemiği benim” denirdi. Bu söylem gücün kulanılarak bedenin nasıl şekillendirildiğini örnekler. Çalışma disiplininin bu söylem ile günlük hayata karıştırılması Foucault’nun iktidar her yerdedir söylemini desteklemektedir. Cinselliğin Tarihi kitabında Foucault biyoiktidarın cinsellik alanını kontrol ettiğinden bahsetmiştir. “Kızını dövmeyen dizini döver” tarzı bir atasözü ile günlük hayatta karşımıza çıkmaktadır iktidar. Dolayısıyla bu sözler kültürün süzülmüş hâli olarak günümüze kadar gelen söylemlerdir. Bu söylemler günlük pratiklerin insan bedeni üzerindeki disipline edici güce gönderme yapar (Foucault, 2010).

Modern popüler sözlerimizden biri olan “Felsefe yapma!” ise sosyal bilimlerin toplumsal karşılığını oldukça iyi anlatmaktadır. Kolay elde edilen bilgilerin güvenli edilgen sığınaklarına çekilmek bireylerin tek başına yaratmış olduğu bir durum değildir. Bu durum binlerce toplumsal pratiğin süzülmesi ile oluşturulmuş iktidar söylemleridir. “Ne fazla önde, ne fazla geride duracaksın!” söylemi ise iktidarın farklı bir biçimlenişidir. Akıllı olmanın modern toplumumuzda çok çalışmak veya sorumluluk almak değil de daha az çalışarak daha çok kazanma olarak anlaşılmasıdır. Bu anlaşılma ise yine bireysel kolaycılıklar veya tembellikler değil toplumsal biçimleniştir. Böylece Foucault politik iktidarlarla beden arasındaki ilişki ve cinselliği kullanarak iktidarların tarihsel süreç içinde bireylerin bedenleri üzerinden onların bedenlerini eğiterek nasıl bir sosyal olarak üretici hâle getirildiklerini ortaya koymaya çalışır.

İktidarlar bilgi yoluyla yeni faaliyet alanları ve tipleri yaratırlar, itaatkâr bedenler yeni üretilen söylemler aracılığı ile üretilen bilgi kurumsal ve örgütsel pratikle, rutinler ve kimlikler üzerinden şekillendirilir. Bu bağlamda iktidar mekanizmaları insandan bağımsızdır. İnsanlar sadece iktidar tarafından üretilen işleyiş kanalları görevini yapar, der Foucault. Bu bağlamda Foucault öznenin öldüğünü söylemiştir (Foucault, 2010).

Kaynaklar:
Foucault, M. (2010). Cinselliğin Tarihi. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Foucault, M. (2010). Hapishanelerin Doğuşu. Ankara: İmge Yayınevi.

Yazar: Ali Eren Demir

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. 


Paylaş