Felsefe tarihi söz konusu olduğunda; “felsefe tarihinde neden hiç kadın filozof yoktur?” gibi bir soruya muhatap kalmanız çok olasıdır. Ama bu soru şöyle sorulduğunda cevaplanmaya değer hâle gelir: “Felsefe tarihinde kadın filozoflar var mıdır?” Ve bu sorunun cevabı ise “vardır,” olarak verilmelidir. Antik Grek’ten günümüze kadar birçok kadın filozof var olmuştur ve var olmaya da devam etmektedir. Bu kadın filozoflardan birkaçını örnek vermek gerekirse:
Antik Grek felsefesinde Sokrates’in ismi fazlaca telaffuz edilir fakat onun diyaloglarında (örneğin Şölen diyalogunda) bahsettiği ve Sokrates’in “akıl hocası” olarak düşünebileceğimiz Mantinealı Diotima’dan haberdar olan azdır. Diotima’nın yaşamına dair bilgi neredeyse yoktur ve hatta onun varlığını Sokrates’ten dolayı biliriz. Bazı tarihsel teorilere göre Diotima diye bir kadın aslında yoktur ve o, Sokrates’in yarattığı bir karakterdir. Ama aynı tarihsel teorilerin bazıları da Sokrates’in hiç var olmayıp; onun, Platon tarafından yaratılan bir karakter olduğunu da söyleyebilir. Bu nedenle Sokrates’in bahsettiği Diotima’nın var olduğuna inanmak şimdilik daha akla yatkındır. Yine Antik Grek’ten bir örnek olarak Miletli Aspasia ismi söylenebilir fakat onun yaşamına dair de elimizde çok fazla veri bulunmamaktadır.
Birkaç yüzyıl ötede ise varlığından şüphe duyulmayacak olan bir kadın filozof, İskenderiyeli Hypatia vardır. Bir Yunan filozofu olan Hypatia, Platon sonrası felsefenin en önemli aktarıcılarından birisi olarak sayılabilir. Felsefe dışında matematik ve astronomi alanında da çalışan Hypatia’nın, milattan sonra 300’lü ve 400’lü yıllarda yaşadığı bilinmektedir. Ortaçağ felsefesinde kadın filozof aramak biraz zorlama bir iş olabilir, çünkü Ortaçağ’ın katı toplumsal yaşamı ve din eksenli felsefe tartışmaları düşünüldüğünde, kadın bir filozofun bu ortamda sivrilmesi oldukça zor olabilir. Yine de Bingenli Hildegard (1098-1179), Christine de Pisan (1364-1430) gibi isimler bu dönemin kadın yazar ve filozofları olarak sayılabilirler.
Daha modern döneme geldiğimizde ise, birçok kadın filozofla karşılaşırız. On yedinci yüzyılda Mary Astell, on sekizinci yüzyılda Mary Wollstonecraft, Johanna Charlotte Unzer, on dokuzuncu yüzyılda Sophie Germain, Harriet Taylor Mill gibi isimlerden bahsedilebilir. Yirminci yüzyıla geldiğimizde ise Simone de Beauvoir, Hannah Arendt, Virginia Woolf gibi dönem felsefesini çok derinden etkilemiş kadın filozoflarla karşılaşabiliriz. Simone de Beauvoir’nın ismi her ne kadar Sartre’dan bağımsız anılmasa da, Beauvoir yirminci yüzyılın kendi başına en etkin filozoflarındandır. Hannah Arendt de tıpkı Beauvoir gibi bir erkek filozofun (Heidegger’in) ismiyle anılır fakat siyaset felsefesi alanındaki çalışmaları onu apayrı bir yere koymak için yeterlidir. Virgina Woolf ise birçoğuna göre bir edebiyatçı olarak anılır fakat tıpkı Kafka gibi, Dostoyevski gibi Woolf’ün de bir yazar olduğu kadar bir filozof da olduğundan bahsetmemiz mümkündür.
Sonuç olarak, tarih içerisinde birçok kadın filozoftan bahsetmemiz mümkündür. Yukarıda bahsedilen filozoflar sadece bir örnek teşkil eder, bu örneklerin haricinde de bilhassa modern dönemde birçok kadın filozof bulunmaktadır. Felsefe tarihinden bahsederken sürekli olarak erkek filozoflara atıf yapmamız, kadın filozofların var olmayışından ya da sinik oluşundan değil; bizim, tarihi bir “erkek tarihi” olarak algılayıp okumamızdan kaynaklanır.
Bazı Okumalar:
Virginia Woolf, Kendine Ait Bir Oda.
Simone de Beauvoir, İkinci Cins.
Simone de Beauvoir, Mandarinler.
Hannah Arendt, Kötülüğün Sıradanlığı.
Mary Wollstonecraft, Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi.
Yazar: Ergin Aldemir
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.