Yeni araştırmaya göre bir şeyin sanat olduğunun söylenmesi, otomatik olarak ona verdiğimiz tepkiyi hem nöral hem de davranışsal seviyede değiştiriyor.
Herkes için, dağınık bir yatak bir sanat çalışması değilken, yargılarımız onun hakkında yapılan konuşmalardan etkilenmektedir. Bir nörobilim araştırması, 1790 yılında yayımlanan Alman filozof Immanuel Kant’ın Yargı Yetisinin Eleştirisi eserinde ileri sürdüğü 200 yıllık sanat teorisine destek veriyor.
DailyMail’de yer alan habere göre, Rotterdam’daki Erasmus Üniversitesi’nden bilim insanları, 24 kişilik bir öğrenci grubuna, beyin aktiviteleri elektroensefalogram(EEG) yöntemiyle ölçülürken bir resim serisi gösterildi.
Gösterilen resimlerin yarısı “hoş” kabul edilirken, kalan yarısı ise “nahoş” olduğu belirtildi. Katılımcılara daha sonra resimlerin ya sanat çalışması olduğu veya gerçek hayattan fotoğraflar olduğu söylendi. Testin sonunda beğenilebilirk ve çekicilik kriterlerine göre her bir imajı değerlendirmeleri istendi. Araştırma takımı, katılımcıların resme baktıktan sonra 0.6-0.9 saniye sonra beyin korteksindeki elektromanyetik seviyelerini ölçtü.
Ölçümler gösterdi ki, uyarıcı genliğin, bunun bir sanat çalışması olduğu söylenmesiyle kıyaslandığında, resmin bir gerçek yaşam tasviri olmasının çok daha yüksek olduğunu gösterdi. Sanat eserlerinin, gerçek resimlerden çok daha beğenilebilir olduğu sonucu ortaya çıktı.
Araştırmanın lideri Erasmus Üniversitesi’nden Noah van Dongen, “Bu çalışma, bunun bir sanat çalışması olduğuna dair beklentimiz olduğu zaman, beynimizin, gerçek olduğu beklentisinde olduğundan çok daha farklı çalıştığını göstermektedir. Bu gerçekle ilgili değildir dendiğinde, duygusal tepkimiz , nöral seviyede bastırılmış gibi görünüyor. ” diyor. “Bu sadece içerdiği şey yerine, imajın şeklini, rengini ve kompozisyonu dikkatle inceleyebilmek veya takdir edebilmek için kendimizin imaja olan “mesafesinin” ne şekilde olduğundan kaynaklanıyor olabilir. Çalışma, Kant’ın iki yüzyıl önce öne sürdüğü, bir sanat çalışmasını takdir edebilmek için onun benliğimize olan duygusal mesafesine ihtiyaç duyarız diyen estetik teorisinin bir göstergesi niteliğindedir.”
İkinci deneyse ise, araştırmacılar teste üçüncü bir faktöre eklediler. Sanatsal çalışma veya gerçek olaylarla ile birlikte, resim bir sinema veya belgesel sahnesinden de olabileceği durumu eklendi. Çalışma gösterdi ki, üçüncü faktör eklendikten sonra duygusal tepkinin nörolojik etkisinin tamamen yok olduğu görüldü.
Bu durum için ise van Dongen, ” Modifiye edilmiş deneyin sonuçları, “bağlamın” etkisinin zannedildiğinden çok daha karmaşık olduğunu göstermektedir. Çok fazla veya çok belirsiz bilgi, nörolojik etkiyi azaltmış olabilir.” diyor.
Araştırmanın bir parçası Brain and Cognition(Beyin ve Biliş) adlı dergide yayımlandı.
Kaynak: sözcü gazetesi