Görsel: Daniel Dalopo
Paylaş

Filozoflar, insan haklarının zaman ve mekanı aşan bir fikir olduğunu iddia etseler de, eleştirmenler Stoacılıktan günümüze kadar bu fikrin tarihinin toplumsal ve siyasal devrimle ilişkili değişim süreçlerini akla getirdiğini sıklıkla belirtmiştir. Büyüyen bir eleştirmen kitlesi için ise, insan haklarının tüm tanımları, insanlığın doğal bir özelliği olmaktan çok, dönemseldir.

Günümüzde insan hakları rejimi, küreselleşen kapitalizmin merkezi özellikleri olan bireycilik, serbest piyasa, özel mülkiyet, asgari devlet yönetimi ve deregülasyonu yansıtmakta. Sivil ve siyasi haklar, bu özelliklerin sürdürülmesinde temel değerleri sağlıyor. Küresel insan hakları rejimi ekonomik, sosyal ve kültürel hakları içermekle birlikte, bu haklar, ancak bir ülke yeterli ekonomik kalkınma seviyesine ulaşması durumunda yerine getirilmek istenen bir amaç statüsüne indirgeniyor. Ekonomik, sosyal ve kültürel hakları, sivil ve siyasi haklar ile eşit temelde ele almak ise, servet yaratmanın tüm engellerinden kurtulması gereken bireyin liberal fikrine meydan okuyor. Yoksulluk, açlık ve toplumsal çözülme ekonomik küreselleşmenin bir sonucu olabilir, ancak bundan liberal, serbest piyasa haklarını kullananlar sorumlu tutulamaz.

Birçok eleştirmene göre, uluslararası hukuk ve insan hakları kuruluşlarının geliştirilmesi, insan haklarının tümü için koruma sağlarken; küreselleşme, bu hakların korunması için geçmişe oranla daha güvenli bir sosyo-ekonomik ortam sağlamamaktadır. Bunun nedeni, küreselleşmenin, devlet içi ve devletler arası mevcut eşitsizlikleri daha da arttırıp, sermayeyi emek pahasına ödüllendirirken, kazanandan çok kaybeden yaratarak fakirden zengine servet aktarımını yapılandırmasıdır. Genellikle insan haklarının ihlalinden devlet liderlerinin sorumlu olduğu varsayılmaktadır. Ancak, günümüzde uluslararası hukukun kabul edilmiş sınırları içerisinde faaliyet gösteren ulus aşırı şirketler, finansal kurumlar ve uluslararası örgütlerin eylemleri töhmet altında kalmış durumdadır. Yoksulluk ve açlığın sebebi, bu küreselleşmiş kapitalizm yapılarında bulunmaktadır.

Bunların bir sonucu olarak küreselleşmenin ekonomik boyutları, insan haklarının korunması da dahil olmak üzere üretim, finans ve ticareti diğer her şeyin üzerinde tutan yeni bir tutuculuk üzerine kurulmuştur. Yeni değer sistemlerinin (ethos) yayılması, derinliği ve gücü, en başta ekonomik yeniden yapılanma, ticaret ve mali serbestleşmede bulunan insan hakları ihlallerinin sebeplerini maskelemektedir. Var olan uluslararası kurumlar, ekonomik küreselleşmenin olumlu avantajlarını teşvik etmek ve meşrulaştırmak için kurulmuşlardır fakat bu eylemlerin getirdiği olumsuz etkilere pek az dikkat çekmektedirler. Örneğin, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’nün kuruluş belgeleri, insan haklarına yalnızca atıfta bulunmaktadır. BM İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Alt Komisyonu tarafından hazırlanan bir rapor, DTÖ kurallarının adil olmamakla kalmayıp, söz sahibi olmayan veya pazarlık gücü bulunmayan yoksullara karşı önyargılı olduğunu ileri sürmektedir.

Dolayısıyla, DTÖ ile Dünya Bankası ve IMF gibi küresel ekonominin merkezinde yer alan diğer kuruluşlar tarafından alınan tedbirler, küresel insan hakları kurumlarının, uluslararası insan hakları hukukunun ve sosyo-ekonomik hakların ilerici savunucularının çabalarını baltalamaktadır. Ayrıca bu, ticaret serbestisi ile insan hakları arasındaki ilişkinin çoğunlukla gözden kaçırılmasının da sebebidir. Nadiren de olsa, sivil ve siyasi haklarla bağlantı kurulduğunda, küresel pazarların çıkarları üstün gelmektedir.

Küresel yönetişim kurumları, istikrarı bozan devrim mayasının tehlikesini en aza indirmek için, ikiz takip politikasını formüle etti; yoksul yardımı ve ayaklanma kontrolü. Bunlardan ilki, kitlesel yoksulluğun küresel ekonomideki bütünleşmeye yönelik hareketi aksatacak gıda, barınak ve sağlık hizmetleri sağlayan insani müdahale biçiminde görülür. Bu yöntem toplumsal huzursuzluk tehlikesini bastırmak için başarısız olursa, ayaklanma kontrol takibi hem ulusal hem de uluslararası düzeyde polis ve askeri eylem şeklinde harekete geçirilir. Birleşmiş Milletler ve birçok sivil toplum örgütünün çalışmalarının çoğu bu takiplerden birine veya her ikisine adanmıştır.
Yoksulluk, açlık, aşırı nüfus, salgınlar, çocuk işçiliği, terörizm ve şehir zorbalığı, idare edilmesi zor gereksizlerin [Robert Cox’un “gereksiz işçiler” fikrine atıf] etiketlendiği tehditlerden sadece birkaçıdır. Tam istihdam ile rahat bir yaşama sahip olanlar için, modernleşen dünya düzeninin talihsiz sonuçlarının, ilerleme yolunu gölgelemesine izin verilmemelidir. Hoşgörü, liberalizmin merkezi bir ilkesi olarak teşvik edilse de, sınırları vardır. Liberalizme karşı protesto için sivil ve siyasi hakların kullanılması, bu sınırın ötesine geçmektedir.

Kimileri yoksulluk, açlık ve insan hakları ihlallerinin ancak küresel ekonomik düzen bağlamında kenardan bir bakış olarak anlaşılabileceği argümanını savunabilir. 2008 Uluslararası Af Örgütü raporu, uluslararası, bölgesel ve yerel seviyedeki yasal ve organizasyonel gelişmelerin insan hakları korunması konusunda ilerleme kaydedildiğini iddia edenlere destek sağlayacak bazı kanıtlar sağlamasına rağmen; eşitsizlik, adaletsizlik ve cezasız kalma konuları günümüzün dünya düzeninde niteliklerini korumaya devam ediyor. Ulusal ve uluslararası liderler söylemlerini sürdürürken, insan haklarına ilişkin beyannamelerin ve uluslararası hukukun altına imzalarını atmaya tereddüt etmeseler de, daha dar siyasi ve ekonomik çıkarlar, küresel gündeme hükmetmeye devam ediyor. Af Örgütü, küreselleşme çağında insan hakları fikrinin popülaritesinin, eyleme geçme taahhüdü ile uyuşmadığnı savunuyor. Özetle, Evrensel Beyanname, yerine getirilmemiş bir vaat olarak kalıyor.

Yazar: Tony Evans
Çevirmen: Melike Kalkan
Kaynak: OUP Blog

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com