O yılki işinizin bittiğini ve neşelenip gevşememek için hiçbir sebep olmadığını fark ettiğinizde oluşan hissi sevmez misiniz? Bu sabah o hisle uyandım. Haftanın sonunda Vietnam yolcusuyum ve uçağa doğru çekildiğimi hissedebiliyorum.
Bu tatil sezonunda her ne maceraya atılıyorsanız, iyi yolculuklar dostlarım ve filozof arkadaşlarım! Daha fazla düşünsel macerada tekrar görüşeceğiz.
Sizleri, felsefi bir kararlar listesiyle baş başa bırakıyorum. Onları bu blogdaki bazı favori gönderilerimden seçtim. Tatile onları da götüreceğim. Tutulacak sözler.
- Yaşama ‘evet’ diyeceğim.
‘Nietzsche’nin üç dönüşümünü tamamlamak için aslan, çocuk haline gelmelidir. Nietzsche’ye göre olgunluk, oyundaki bir çocuk olarak sahip olunan ciddiyeti yeniden keşfetmektir.
Çocuksu bir ruh; mutluluk, sağlık ve iyilik için gereklidir. “Çocuk”, der Nietzsche, “masumiyet ve unutuştur, yeni bir başlangıç, bir oyun, kendiliğinden dönen bir tekerlek ve kutsal bir evet demektir”. “Yapacağım”diyen kişi “Yapmalısın” yasasına aykırı olarak değerlerini onaylamaktan vazgeçip, bunun yerine değerlerini “yaradılış oyunu için: ruh şimdi kendi iradesini ister,…kendi dünyasını” onaylar. Yaşam artık başka güçleri yenmeye çalışan tepkisel bir çaba değildir. Yaşam, kişinin kendi güçlerinin değerini bilmesi – sürekli bir saf onaylama eylemidir. Çocuksu ruh, yaşamın hazzını ve ebedi yaradılışın masumiyetini bilir’.
Kaynak: Nietzsche’nin Üç Dönüşümü (Şubat 2010)
- Daha paylaşımcı olacağım
‘Aşk, insanları yeni bir ihtimaller denizine ve birlikte ne olabileceklerine dair ortak bir bakışa götüren yıkıcı bir olaydır. Badiou’nun görüşünün bu yönünü son derece ilginç buluyorum. İnsanlar aşkı bulduklarında, yaşamın onlara birlikteyken yalnız olduklarından daha çok şey sunduğunu fark ederler. Birlikteyken daha fazlasını yapabileceklerini ve dolayısıyla büyük bir sorumluluk ve riskle karşılaşabileceklerini fark ederler. Bu ortak olasılığa layık olabilecekler mi? Bunu anlamak için hangi seviyede fedakarlık ve güven gereklidir? Aşk, der Badiou, kendimizi – birlikte – yeniden keşfetmemizi gerektirir. Birlikte inşa etme projesi –ayakta tutmak için daima çaba göstermemiz gereken bir türden olaydır’.
Kaynak: Yaşamı Değiştiren Aşk: Badiou ve Olasılığın Doğuşu (Ocak 2013)
- Diğerlerinin yanında olacağım
Gerçek bağlılık, anlamlı bir iştir. Dolaylı olarak, başkasına imkan vermeye çalışarak, onlarla bir dünyayı paylaşmanın değerini kabul ediyorum. Biri bu tür bir onay sunduğunda, her iki kişi için dünyayı aydınlatır. Ansızın, ortak bir zaman ve mekanda birbirimizin yanındayızdır. Ben senin yanında olduğumda ve ikimiz de bunu kabul ettiğimizde, daha derindeki kimliklerimiz, ve birlikte ortaya çıkarabileceğimiz şeyler, belirginleşir. Aynı mekanda birlikte yaşayan isimsiz bireyler olmanın ötesine geçeriz. Dünyada-tamamen-aydınlanmış-varlıklar-haline geliriz: bir buluş aşamasındaki araştırmacılar; şampiyon olmayı arzulayan sporcular; iş yapmanın daha iyi bir yolunu arayan girişimciler; vedalaşırken sarılan aşıklar’.
Kaynak: Benimle Ol: Akilli Telefon Çağında Heidegger (Aralık 2013)
- Verici olacağım, alıcı değil.
‘Kabilelerinize ve halklarınıza ne sunabilirsiniz? İş yerinizi, orada çalışan insanları ve o yerde devam eden yaratıcı projeleri düşünün. Bu insanları ve etkinlikleri güçlendirebilecek ne gibi eşsiz katkılar sağlayabilirsiniz?
Orada durmayın. Etrafınızdaki dünyaya bakın. Küresel bir dönüşüm ve değişim çağına giriyoruz. Herkes bu törene katılmalı. Sizin geleceğe armağanınız ne?
Sadece lider olmayın. Şef olun. Kabilelerinizi tanıyın ve verici olun’.
Kaynak: 21. Yüz Yılda Verici Olmak: Facebook Ana Sayfası Kültürel Bir Değişimi Nasıl Tetikledi (Eylül 2013)
- Kontrol edebileceğim şeylere odaklanacağım, edemeyeceklerime değil.
‘Gerçek oto-kontrol eşit derecede odak, güdü ve alçakgönüllülükten oluşur. Hata yapmamak için, hayattan sorumlu olma arzunuzu dizginlemelisiniz. Kibrinizi mantıkla yumuşatmalısınız. Dünyayı fethetme durumuna gelmeden önce, kendi evinizin efendisi olmalısınız’.
Kaynak: Odise ve Tepegöz: Hakimiyet, Alçakgönüllülük ve Kader (Haziran 2013)
- Anlam bulucu olacağım.
‘Hayatta anlam bulucu olabileceğimizi unutuyoruz. Bu veya şu mesleki kimlik olmaya kendimizi kaptırıyoruz. Kendimizi mesleklerimiz ve rollerimizle tanımlıyoruz. Mesleki rollerde anlam bulabilecek olsak ve hatta bulsak bile, bu rollerin ihtimaller kapsamımızın tümünü tanımlamadığını asla unutmamalıyız. Günlük olaylarda beklenmedik fırsatları görmek ve yaşamlarımızı yeni istikametlere çevirmek için, ara sıra kendimizi engellemeye hazırlıklı olmalıyız’.
Kaynak: Anlam Bulucu Olun: Sartre ve Varoluşsal Özgürlük (Haziran 2013)
- Olumsuz duyguları yaratıcı güce dönüştüreceğim.
‘Öfke bir yetenek olabilir. Eğer, benim gibi, iş yapma hevesiyle mücadele ediyorsanız, bu hevesi derine gömmeyin – kullanın. Yaratıcı etkinliğe dönüştürün. Kelimelere dökebilirsiniz. Öfkenizi içselleştirmek yerine, dışa vuran bir kitap veya hikaye ya da en azından bir blog gönderisi (bu fikrin nereden geldiğini tahmin edene ödül yok) yazın. Bir gruba katılın ve öfkenizi tartışarak çözüme kavuşturun. Bir protesto hareketine katılarak öfkenizi sokaklara dökün, ancak duygusal sermayedeki aslan payının bir topluluk ve dayanışma ağı kurmaya gittiğinden emin olun. Yaratıcı eylem, her türden duygusal enerjiyi harcamanın en iyi yoludur’.
Kaynak: Canavara Sarılın: Öfkenize Sahip Çıkın ve Onu Kullanın (Eylül 2012)
- Her şeyi sorgulayacağım.
‘Şüpheci bir şekilde yaşamayı öğrenmek deneyim gerektirir, ama buna değer. Şüpheyle düşünmeyi öğrenerek, hayatta gerçek anlamı, geçerliliği ve değeri olan şeyleri daha iyi tanımlamakla kalmayız; aynı zamanda anlamdan, geçerlilikten ve değerden yoksun olan şeyleri de tanımlayabiliriz ve böylelikle bu şeyleri bir kenara bırakıp önemli olan şeylere dikkat kesilerek zihnimizi toparlarız.
Zihni toparlamak tam manasıyla, bilgisayarınızı programlamak kadar değerlidir. Toparlama, zihinsel bant genişliğinizi tıkayan tüm anlamsız, ilgisiz ve saçma düşünceleri dert etmekten vazgeçmenize yardım eder. Düşünmenize imkan verir. Sizi özgürlüğünüze tekrar kavuşturur’.
Kaynak: Şüpheci Düşünme: Agrippa’nın Beş Yöntemi (Kasım 2013)
- Bolluğun değerini bileceğim.
Sinek kuşunun eşleşme döngüsünden Pasifik Okyanusu’nun gelgit düzenine; kasırganın şiddetli çarkından buzul çağında dağların parçalanmasına kadar her şey akar ve gelişen, kaynaşan, değişen, bulaşan ve dönüşen bitişik akımlar haline gelir. Her şey güneşten gelen radyasyon akımıyla beslenir. Ellerinizi güneşe doğru tutun. Güneşin, vücudunuzun moleküler akımını canlandırdığını hissedin’.
Kaynak: Dünya Dolu: Dar ve Geniş Düşünme (Temmuz 2013)
- Asla vazgeçmeyeceğim.
Sartre, gerçekliğin; nasıl yaşanacağına dair – filozof, yazar, komünist, vs. olarak – temel bir seçim yapmayı gerektirdiğini savunur. Bunun sadece bir seçim olduğunu ve yaşamda yapabileceğimiz başka seçimler de olduğunu kabul etmemiz gerektiği bu konuda bir uyarıdır. Camus, bana kalırsa, en nihayetinde daha kesin bir iddiayı: varoluşsal gerçekliğin, planlarımızın ve projelerimizin genellikle ümitsiz ve boşuna olduğunu kabullenmemizi gerektirdiğini savunuyordu. Bu, Camus’a göre, varoluşsal isyandır – yaşamın saçmalığını kabul edip devam etmek’.
“‘İsyan…insanla, insanın kendi bilinmezliği arasındaki sürekli bir yüzleşmedir…[O] beraberinde gelmesi gereken pişmanlık olmaksızın, ezici bir kaderin kesinliğidir’.
Kaynak: Camus, Saçmalık ve Isyan (Mayıs 2010)
Yazar: Tim Rayner
Çevirmen: Ayça Sofu
Kaynak: philosophyforchange
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.