• 26 Ocak 2018
  • Ergin Aldemir
  • 0
Paylaş

Gottfried Leibniz; René Descartes ve Baruch Spinoza ile birlikte on yedinci yüzyıl rasyonalist felsefesinin önder filozoflarından birisi olarak kabul edilir. Bu üç filozof, rasyonalizmin temel ilke ve önermelerinde hemfikir görünseler de, on yedinci yüzyılın yaygın tartışması olan “töz”ün ne olduğuna dair fikirleriyle birbirlerinden kesin şekilde ayrılırlar. René Descartes, tözü “dualist” bir yaklaşımla tanımlayarak, “ruh” ve “beden” olarak iki tözün varlığından söz ederken, Spinoza için “töz” tektir, bu töz var olmak için kendisinden başka bir nedene ihtiyaç duymayan şey, diğer bir ifadeyle ise Tanrı’nın (Doğatanrı’nın) ta kendisidir. Leibniz ise hem Spinoza’dan hem de Descartes’tan ayrılarak “Monad” teorisi ile sonsuz sayıda tözden söz edecektir.

Öncelikle Leibniz’in kullandığı Monad kavramı; kendisinin de bahsedeceği gibi, Yunanca’da “birlik” ya da “bir olan” mânâsına gelen “monas” sözcüğünden türetilmektedir. Monadoloji eseri ise, Monad’ın tanımının yapılması ve temel niteliklerinin belirlenmesiyle başlar:

“Burada sözünü edeceğimiz Monad, bileşiklere giren, yalın/basit bir cevherden başka bir şey değildir; yalındır, yani kısımları yoktur” (Leibniz, Monadoloji, ss. 39).

Buradan da anlaşılacağı gibi Leibniz, Monad’ı cevher/töz olarak kavramaktadır. Bahsi geçen Monad’ın en temel ve ona tanımını veren niteliği ise yalın, yani kısımsız/parçasız olmasıdır. Kavramın türetildiği sözcük olan “monas” da zaten birliğin vurgusunu yapmaktadır. Bu temel tanımdan hareketle Gottfried Leibniz, Monadlara ait diğer temel nitelikleri de çıkarsamaktadır:

“Hiçbir kısmın/parçanın olmadığı yerde de ne uzam, ne şekil, ne de bölünebilme imkân dahilindedir. Ve bu Monadlar, Tabiatın hakikî Atomları ve tek kelimeyle şeylerin unsurlarıdır” (Leibniz, Monadoloji, ss. 39).

Yalın, bölünemez, uzamsız ve şekilsiz ve şeylerin temel unsurları olan Monadlar, Leibniz’in akıl yürütmesinin devamına göre, bir başlangıca ve bir sona da tabi olmayacaktır; onlar bir anda (Tanrı tarafından) yaratılma ile var olup, bir anda (yine Tanrı tarafından) iptal edilmeyle yok olurlar. Ve yaratılmış olan her bir Monad, kendi içine kapalı bir yapıda olacaktır; başka bir deyişle yaratılmış olan her bir Monad, yaratılmış olan başka bir Monadın etkisinden bağımsızdır ya da başka bir Monaddan gelecek değişime/başkalaşmaya kapalıdır. Lâkin yine de dışsal değişimlere kapalı olan Monadlar, birbirlerinden farklı nitelikler taşımalı ve belli türden değişimlere/başkalaşımlara tabi olmalıdır. Çünkü Leibniz’e göre doğada birbirleriyle tıpatıp aynı nitelikleri taşıyan ve aynı öze sahip iki farklı varlık düşünülemez/tasarlanamaz. Leibniz Monadlardaki bu tabiî değişimi/başkalaşımı ise şöyle açıklamaktadır:

“Dışsal bir neden Monadı içinden etkilemeyeceğinden, söylediklerimizden çıkacak sonuç, Monadların tabiî değişimlerinin içsel bir ilkeden ileri geldiğidir” (Leibniz, Monadoloji, ss. 41).

Buraya kadar özetlendiği hâliyle Monad, yalın, kısımları/parçaları olmayan, bölünebilirlik niteliğine sahip olmayan, bir başlangıcı ve bir sonu olmayan, bir anda (Tanrı tarafından) yaratılmayla var olup, bir anda (yine Tanrı tarafından) iptal edilme ile yok olan, uzamsız, şekilsiz, dışsal bir değişime kapalı ve içsel bir dinamik ile değişen/başkalaşan/devinen bir cevher/töz ve şeylerin temel unsuru olarak anlaşılmıştır. Tanrı tarafından yaratılmış olan her bir Monad aynı zamanda Leibniz için bir cevher/tözdür. Bu şekilde sonsuz sayıda Monad, yani sonsuz sayıda cevher/töz vardır. Spinoza’da bir (yalnızca Doğatanrı), Descartes’ta iki (ruh ve beden) tözden bahsederken, Leibniz’de sonsuz sayıda tözden bahsetmek de bu şekilde olasıdır.

Kaynakça:

LEIBNIZ, Gottfried, Monadoloji, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul: 2011.

Yazar: Ergin Aldemir

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.


Paylaş

Ergin Aldemir

1995 yılında Ankara'da doğdum. Ortaöğrenimimi elektronik ve bilgisayar üzerine tamamladıktan sonra 2013'te Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde Felsefe eğitimine başladım. Teknoloji ve Felsefe üzerine çalışmalar yürütüyorum.