• 26 Mayıs 2017
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Tek bir insan dünya üzerindeki zihinleri değiştirebilir mi? Tek bir insan basit bir okul sınıfından devrim başlatabilir mi? Peter Weir, Ölü Ozanlar Derneği’ni yönettiğinde bu fikre inanmıştı. Bu film dramatik, ilham veren genç bir öğretmen ve öğrencilerinin hayatlarını anlattığı kadar, birçok psikolojik sorunu örneklendiren bir film olma özelliği de taşıyor. Bu sorunlar arasında uydumculuk, rol yapma, itaat etme (Milgram’ın çalışmaları) ve kimlik karmaşası da yer alıyor.

Film, 1959 yılında, genç bir ingilizce öğretmeni olan John Keating (Robin Williams)’in kendi mezun olduğu, saygın bir erkek hazırlık okulu olan Welton Akademisi’nde bir grup genç erkek öğrenciyi eğitmeye çalışmasını konu alıyor. Öğrencileri arasında hepsi akademi içerisinde birçok alanda başarıya ulaşmış Neil Perry (Robert Sean Leonard), Todd Anderson (Ethan Hawke), Knox Overstreet (Josh Charles), Charlie Dalton (Gale Hansen), Richard Cameron (Dylan Kussman), Steven Meeks (Allelon Ruggiero) ve Gerard Pitts (James Waterston) gibi isimler yer alıyor. Okulun katı politikaları öğrencileri etkilemeye başladığında Keating yada öğrencilerin onu çağırdıkları adıyla “Kaptan”, çocuklara nasıl özgürce düşünebileceklerini öğretmeye çalışıyor ve zihinlerini yeni ufuklara açık hale getirmeye başlıyor. Keating bu genç adamlara, zihinlerine tek bir cümle yerleştirerek kendi hayatlarını yaşama cesareti kazandırmaya çabalıyor: Carpe Diem ( günü yaşa ). Öğrenciler gerçek amaçlarını bulmaya çalışırlarken, Keating’in Ölü Ozanlar Derneği denilen bir gruba üye olduğunu keşfediyorlar. Bu grubun Welton’da artık varolmadığını öğreniyorlar. Keating bu klübün, öğrencilerin toplanıp dalga geçmeden sanatsal biçimde şiir okudukları ve ürettikleri bir topluluk olduğunu açıklıyor. Bu topluluğun devam etmemesinin nedeni, soyutlaştırılmış zihin düşüncesine alışılmışın dışında bir cesaret kazandırmaya çalışması olarak belirtiliyor. Neil grubun geri kalanına “Kaptan”ın gizli desteği önderliğinde Ölü Ozanlar Derneği’ni tekrar toparlamayı öneriyor.

Yeni Ölü Ozanlar Derneği’nin oluşturulması kararlaştırılıyor. Grup üyeleri toplantılarını gerçekleştirebilmek için okul sınırlarının dışında yer alan bir mağaraya düzenli olarak yolculuk etmeye başlıyorlar. Grubun amacı basit bir topluluk olmaktan öteye gidiyor ve birbirini destekleyen bir birliğe dönüşüyor. Kamp ateşi başında gülerek, eğlenerek şiir okuyorlar ve fikirlerini paylaşıyorlar. Keating, tüm sınıfın önünde yaptırdığı egzersizler ile Todd’un toplum önünde fikirlerini paylaşma korkusunun üstesinden gelmesine yardımcı olmaya çalışıyor. Bir diğer öğrenci Knox, Chris isimli bir kızla tanışıp ona aşık oluyor. Ona tüm kalbiyle bir aşk şiiri yazıp okumak için kızın okuluna giderken Neil ise gerçek arzusunun aktör olmak olduğunu keşfediyor. Yaşadığı ikilem ise babası (Kurtwood Smith)’nın onaylamayacağını bilmesi. Babasının haberi olmadan Neil, Henley Hall oyunundaki başrol için seçmelere katılıyor. Babası bu durumu öğrenince Neil’ı oyundan çekilmesi için zorluyor. Neil karar vermekte zorlanınca durum hakkında Keating’den yardım istiyor ve Keating ona  gidip babasıyla konuşmasını ve aktörlük konusunda gerçekte hissettiklerini açıklamasını öneriyor. Neil babasıyla konuşmaya cesaret edemiyor ve gizlice babasının isteklerine karşı gelecek şekilde hareket ediyor. Genç aktörün babası oyuna geliyor ve bitişinde kızgınlıkla oğlunu alıp eve götürüyor.

Neil’a askeri okula yazılacağını, böylece Harvard’a girmesini engelleyecek tüm etmenlerin kaybolacağını belirtiyor. Neil’ın babası Perry, oğlunun hayatı üzerindeki tüm planları anlatıyor. Babasının kendi hayatı üzerindeki planlarını kabullenemeyen ve babasına hissettiklerini anlatamayan Neil intihar ediyor. Bu gelişmeyi kabullenemeyen ve hazırlıksız yakalanan Neil’ın ailesi ölümü üzerine bir soruşturma açılmasını talep ediyorlar. Okul yetkilileri anında bu durumun sorumlusu olarak Neil’ı tutkusu üzerine gitmeye zorlayan ve Ölü Ozanlar Derneği’ni destekleyen Keating’i gösteriyorlar. Sonuç olarak Keating kovuluyor. Kişisel eşyalarını toplamak üzere müdür Gale Nolan (Norman Lloyd)’ın İngilizce dersi verdiği sınıfa girince Todd, Keating’e destek vermek için ayağa kalkıyor. Sınıfın büyük çoğunluğu son bir kez “Kaptan”larına destek vermek ve saygılarını göstermek için ayağa kalkıyorlar.

Bu filmde Keating ve öğrencileri birçok psikolojik soruna, uydumculuk, rol yapma, itaat çalışmaları (Milgram) ve kimlik sorunlarına değiniyorlar ve adeta bu sorunları bedenselleştiriyorlar. Keating tüm sınıfını dışarıya çıkartıyor ve burada üç kişiye bir daire çizecek şekilde yürümelerini söylüyor. Hepsi başlarda kendi tarzlarında yürürlerken bir süre sonra uyumlu bir şekilde topluca yürümeye başlıyorlar. Diğer çocuklar alkışlamaya başlıyorlar. Keating onlara uydumculuğun tehlikelerini açıklıyor veya grubun standartlarına paralel biçimde kişisel tavırlarını nasıl uyumlu hale getirebileceklerini, hepsinin bireyselliklerini korumaları gerektiğini ve kendilerini kendi tarzlarını kullanarak göstermeleri gerektiğini belirtiyor. Milgram’ın itaat deneylerinde olduğu gibi karakterler otoritenin isteklerini ve emirlerini yerine getirir hale geliyorlar. Neil bu durumu babası ile olan ilişkisi üzerinden gösteriyor. Korkusu yüzünden, babasının emirlerine sorgulamadan uyuyor ve söylemek istediklerini hiç bir zaman söylemiyor. Bütün duygularını içinde saklamayı öğreniyor ve babasının ona verdiği tüm plan ve emirleri dinliyor. Bu durum onun intiharı ile sonuçlanıyor. Neil ve benzer diğer çocuklar, onlara biçilen rollerden etkileniyorlar veya öyle bir senaryonun içerisinde bulunan kişinin nasıl davranması gerektiğine dair anlatılan normları kabulleniyorlar ve rol yapma sorununun birer kurbanı oluyorlar. Onlara okulun birincil amaçları olması gerektiği, model öğrenciler ve “Welton Çocukları” olmaları gerektiği anlatılıyor. Bu, tüm çocukların içine düştükleri ve oynamak zorunda oldukları rol haline geliyor. Keating hayatlarına girdikleri zaman çocuklar istedikleri herşey olabileceklerine inanmaya başlıyorlar. Neil’ın intiharı da kimlik karmaşasının getirdiği bir sonuç veya ergenlik döneminde yaşanılan sabit bir birey olma duygusunu yakalama çabasının sonucu denebilir. Neil duygusal, fiziksel ve entellektüel olarak kim olduğunu arıyordu. Babası araya girip ona kimliğini verdiğinde, Neil son derece kötü bir biçimde tepki verip kendini öldürdü. Neil avukat olmak istemiyordu, aktör olmak istiyordu ve bu duruma olabildiğince  sert bir tepki verdi. Film araştırıldığında daha fazla psikolojik sorun bulunabilir ama bunlar en göze çarpanları denilebilir.

Film, bu psikolojik sorunların gösterilmesinde son derece keskin ve net denilebilir. Bazı noktalarda, sorunun açıkça örneklendirilerek anlatıldığı bile oluyor (uydumculuk).

Sadece psikolojik sorunu göstermekle kalmıyor aynı zamanda sonrasında yaşananlara, izleyicinin gösterilen tüm psikolojik yönlerden bakmasını sağlıyor. Anlatılmaya çalışılan sorunun anlaşılmasında aktörlerin mimikleri ve beden hareketleri çok yardımcı oluyor. Aktörler bu kadar iyi olmasaydı, film belki de sorunların etkilerini bu kadar başarılı gösteremeyebilirdi. Film her yönüyle psikolojik sorunları o kadar düzenli gösteriyor ki izleyici yakalaması gereken tüm anlamı almayı başarıyor.

Ölü Ozanlar Derneği muazzam bir film ve farklı psikolojik konseptleri anlamamız için yardımcı bir yapım. Film sadece psikoloji ile ilgili bilgiler vermekle kalmıyor, aynı zamanda İngilizce, Tarih ve 1950’ler ve günümüzde yaşanan sosyal sorunlar üzerine de açıklamalar yapmaya çalışıyor. Bu film kişinin hayatı istediği gibi yaşaması ve başkalarının kontrolünde olmaması üzerine ilham veren bir yapım. Hayat tutkuyla dolu olmalı korku ile değil. Kim işini tekrar sevebilir? Risk almak korkutucu olmamalı, korkusuzca tüm kalbinizle kabullenmeli ve kişiliğinizin gelişmesine izin vermelisiniz. Keating’in öğrencilerini cesaretlendirdiği gibi herkes “carpe diem” – günü yaşa – sözünden cesaret almalı.

Yazar: Lindsey Stimpson & Clark Harmon
Çevirmen:  Gökhan Çuhacı
Kaynak: harmonstimpson.wordpress

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com