• 8 Kasım 2017
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Neyse, gündemi karıştırmak gibi olmasın ama bu tartışmalara bir son verilmeli artık. Gerçi işler iyi gidiyor, uzun zamandır herkes TEOG’la yatıp TEOG’la kalkıyor. Bundan daha güzel ne olabilir? Halk eğitim aşkıyla yanıp tutuşmuş meğer! Ama baksanıza bizi bize bırakıyorlar mı? İş çığırından iyice çıktı. Daha fazla beklersek yarın bir gün, Merkel’i, Trump’ı Putin’i de bu işe burnunu sokacak gibi. Herkes fırsat kolluyor baksanıza! Bunlar zaten öteden beri fırsatçı. Bunlar var ya bunlar; eğitimimizdeki başarıları baltalamak için, demokratik usullerle kamuoyunun görüşüne açtığımız ‘TEOG Sınavı’nı, kalkıp Birleşmiş Milletler’de görüşmeye bile açarlar. Bunlardan her şey beklenir! Tüm dünya işi gücü bırakmış ‘Acaba Türkiye’nin ayağını nasıl kaydırırım’ın peşinde. Yok efendim, yeni sistemi oluşturmadan pat diye TEOG’u kaldırmışız. Yok efendim bir ay geçmiş, yeni bir sınav sistemi bulamamışız. Yok efendim denemedik sınav sistemi bırakmamışız. Yok efendim fellik fellik yeni bir sınav sistemi arayışına çıkmışız. Eğitim dibe vurmuş (…) Daha neler neler! Başarılarımızı gördükçe hepsinin kıskançlıktan dibi düşecek! Siyasetçi olarak doğrudan eğitim sistemimize müdahale edemedikleri için, kalkmışlar Andreas Schleicher denen zirzopu üstümüze gönderiyorlar. Niye? Halkımızın “Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz, Arnavut, Gürcü…” demeden TEOG etrafında kenetlendiğini görünce tutuştular çünkü. Amaç ne? Ne? Eğitim grafiğindeki yükselişimizin önüne geçmek! Geçebilirler mi? Hayır canım ne münasebet! Yırtarız grafikleri, istatistiklere sığmaz taşarız! Baktılar ki öyle Andreas’le, Schleicher’le, PİSA’yla, börekle olmuyor, doğrudan siyasi yaptırımlara başladılar. ABD vizeleri neden askıya aldı sanıyorsunuz? Neden? Güya biz yeni sınav sistemi arayışına çıkmışız da, kendi eğitim sistemlerini alıp Türkiye’ye getirmeyelim diye! Akıllarınca giriş-çıkışları kapatarak bunun önüne geçmek. Bunu da doğrudan yapamadıkları için “konsolosluk görevlisi” yalanını uyduruyorlar. Güler misin, ağlar mısın? Ya kardeşim, biz TEOG’u kaldırıp, henüz daha yerine bir sınav sistemi koymadık diye, elimizde sınav sistemi yok mu sanıyorsunuz? Var mı? Elbette var! Hem de bir yıl önce hazırlanmış, dünyada eşi benzeri görülmeyen, tamamen bize ait, yüzde yüz yerli üretim, milli değerlerimize uygun, yepyeni, gıcır gıcır bir sınav sistemimiz var! Valla mı? Valla! Hem de 2500 kişi üzerinde denendi ve mükemmel bir sonuç alındı. Hem de bir yıl önce.  E o zaman niye bekliyoruz, hemen uygulamaya koyalım hocam! Bak orta son sınıflar ortada kaldı, beklemekten helak oldular! Öyle olur mu bu işler? Olmaz mı? Olmaz! Dünyada hiç denenmemiş bir sınav sisteminin patenti filan alınmadan pat diye uygulamaya konulur mu? Bu Avrupa, Amerika bu zamana kadar her şeyi bizden çaldıkları gibi, yıllardır eğitim sistemimizde getirdiğimiz yenilikleri de çalıyorlar. Alışmışlar, biz yoğurt çalalım, onlar kaymağını yesin! Baksana şu Finlandiya’ya; çekilmişler İskandinav Yarımadası’nın bir köşesine, bizden çalıp çalıp “Finlandiya Eğitim Modeli” diye dünyaya satıyorlar. Sattıkları da bir şeye benzese! Bizim yıllar önce kullanıp attığımız modası geçmiş bir şey. Okullarda resim yap, şarkı söyle, roman oku, enstrüman çal, elişi yap, taş-toprakla, börtü böcekle uğraş, oyun oyna… Hepsi bu! Bizde 60-70 yıl önce “köy enstitüsü” adı altında yapılanlar. Tam köylü işi. Faydası olsa biz atmazdık. Biz onları çoktan geçtik çoktan! Bizimkiler o oyunları şimdi yerlerinden kalkmadan tabletlerde oynuyorlar haberleri yok! Bizdeki bazı batı zihniyetli, kendini aydın sanan entel tipler de gidip gidip oralardan eğitim modeli devşirmenin peşinde. Ya kardeşim biraz da içeriye bak içeriye! Neler yapılıyor bu ülkede bir gör! Bu ülkenin sınav deneyimi nerelerden nerelere getirdi bizi, azıcık yüzünü memleketine çevir! Kanun hükmünde kararname ile Yerçekimi Kanunu’nu bile ortadan kaldırma seviyesine geldik. Uçuyoruz baksana! Kör müsün? Anlat hocam heyecanlandırma n’olur. TEOG yerine yerli bir model gelecek mi? Dünyada parmakla gösterilebilecek miyiz? Tüm çocuklar “oley” diyebilecek mi? Aynen dediklerin adım adım gelecek. Tabii ki MEB, yeni hazırladığı kendi sınav modelini, ortaöğretime geçişte uygulamaktan imtina etmezse! Ya da dış mihraklar filan işe karışıp işleri karıştırmazlarsa. Gördüğünüz gibi YÖK acele edip eski bir sistemi tutup yeniden getirdi ve şimdiden bitmez tükenmez tartışmaların da kapısı aralanmış oldu. Acemilik işte. Ortaöğretime geçişte bari bu yanlışa düşmememiz gerekir. Tartışmaların bir daha hiç yaşanmaması gerekir. Hepimizin gönlünden geçen; tüm çocuklar başarılı olsun, herkes istediği liseyi kazansın, hiçbir çocuk sınav stresi yaşamasın, seçenekler arasında kararsız kalmasın, kalem-kağıt kaygıları olmasın, düşünceleri kutucukların dışına taşmasın, ödev kaygısı yaşanmasın, fen lisesi diye kafayı sıyırmasın, boyundan büyük işlere kalkışmasın!..Bu değil mi? Aynen! Heyecan arttı hocam! Artsın! Yeter ki çocukların “sınav” denince adrenalinleri artmasın artık! Adrenalinle falan kaybedecek zamanımız yok bizim. Adrenalin batsın! Adrenalin en tehlikeli şey. Hele o yaşta! İsteğimiz çocukların sınavı bir kediyi köpeği sever gibi sevmesi. Sınavı o derece sevimli kılacağımıza inanıyorum ben. Peki nasıl olacak bu iş? Var mı dünyada böyle bir sistem hocam? Bak hala “dünya” diyor ya! Dedik ya kardeşim Var! Var! Var! Hem de Türkiye’de var! Biz icat ettik. Öyle her şeyi dışarıda aramayın artık ya! Herkesin başarılı olduğu bir sınav sistemi Türkiye’de denendi, uygulandı dedik ya! Yerli dedik ya! Tam organik. Hormonsuz. Eğer “Öfff ne bu böyle ya? Kanunlar, yönetmelikler, yönergeler, genelgeler, tarihler sayılar.. Konuyu şiyir gibi anlatanlar varken, ay ben dayanamam böyle sıkıcı resmi yazılara!” demeyecekseniz anlatayım. Sonra şiir de okuyacağım söz! İki gözüm önüme aksın demem hocam! Çocuklar per-perişan evde. Psikolojileri bozuldu. “TEOG n’oldu?” deyip duruyorlar!

Peki!

Yıl, geçen yıl. Tarih:02.12.2016.

Maarif müfettişleri kendi aralarında: “Bundan 20 yıl önce 3000’in üstünde müfettiş varken, bugün sayımız 2500’ün altına düştü arkadaşlar. Oysa Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kurum sayısı üçe katlandı. Bu koşullarda verimli bir denetim yapılamayacağı gibi, bu sayı ile soruşturmalar bile yetiştirilemez. En az 7500 müfettiş gerekir. Bakanlığa durumumuzu iletelim. Nesli tükenmekte olan canlılar grubuna girdik durduk yerde. Biz kelaynak değiliz! Bir çözüm bulunsun!” diye tartışırlarken; “02/12/2016 tarih ve 6764 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yayımlanarak yürürlüğe girmez mi? Hocam çok karışık ve uzunmuş ismi, pek anlamadım. “Kelaynak” dediniz ya, ondan başkasını anlamadım yeminlen. Her neyse de, o kadar kanun var, bu kanunun özelliği ne ki? Ne var bu dediğiniz şeyin içinde hocam? Özeti ne?  

Bu kanun değişikliğinin müfettişleri ilgilendiren kısmında özet olarak şu var:

İllerdeki maarif müfettişleri başkanlıklarının kapatılması, mevcut müfettişlerden 450’sinin ve mesleği müfettiş olmayan şube müdürlerinden de 50’sinin “mülakat yolu” ile seçilerek “Bakanlık Maarif Müfettişi” olarak atanması, tüm yurttaki eğitim kurumlarının denetiminin, özenle seçilecek olan bu 500 Bakanlık Maarif Müfettişi ile yapılması, diğerlerinin denetim ve soruşturma yetkisinin kaldırılması. Özeti bu!.. Hocam kafam iyice karıştı bağışlayın. Ee hani 2500 kişi ile yürümüyordu bu işler, en az 7500 müfettiş gerekiyordu,  500’le nasıl yürüyecek peki? Ayrıca bu ‘Maarif Müfettişi’ ne demek? Kelaynak değillerse nedir, ne iş yapar bunlar? Son sorudan başlayayım: Maarif müfettişi Eski Türkçede “eğitim denetmeni” demektir. Öğrenin artık şu yeni Türkçeyi kardeşim! Hani Hababam Sınıfı’ndaki Müfettiş Hüseyin Şevki Topuz ne iş yaparsa o işi yaparlar(dı). Dı? Evet dı! Dı’lı geçmiş zaman. Artık yapamazlar. Daha doğrusu çoğunluğu yapamaz. Çünkü seçim ve atamalar yapıldı bile. Seçilenler seçildi, görevlerine bile başladılar. Seçilemeyenler n’oldu peki? Önceleri “eğitim uzmanı” adı altında turşusunu kurmayı düşündüler bunların. Ancak sonra baktılar ki çoğunluğu 50 yaşın üstünde. Turşuya gelmeyecek derecede kart. Sonrasında bir güzel ayıklayıp temizledikten sonra, içi boşaltılıp İl Milli Eğitim Müdürlüklerine bağlı bir vaziyette emekli olana kadar kurumaya bırakıldılar. Yani telef edilmedi. Devir tasarruf devri biliyorsun. Valla helal olsun hocam şu bakanlığımıza! Ne güzel düşünmüş! Kışın çok iyi olur hocam patlıcan, biber, bamya kurusu. Islayıp ıslayıp yemekte kullanırsın. Biz çok yaparız evde. Ama biz resmî binalarında değil, evimizin damda, çardakta falan kuruturuz genelde. İpe dizmeden önce biz de ayıklayıp temizleriz. Sonra, aynı bakanlığın yaptığı gibi içini boşaltırız. Çekirdeklerini ayıklarız. Çekirdeklerden tekrar filiz verir boşaltmazsan. Valla şaştım kaldım hocam. Bakanlığın on parmağında on marifet, kurutma işini de biliyormuş, ilginç! Gelelim birinci soruna: Şu an yaşadığın şaşkınlığı müfettişler daha çok yaşadı. Hesapladılar, böldüler, çıkardılar, çarptılar, topladılar, sağlamasını yaptılar ama hesabı bir türlü denk getiremediler. Full-time çalışıp üzerine hafta sonunu da koysalar, 500 değil en az 5000 müfettiş ancak kurtarır. “Acaba yeni bir matematik formülü var mı?” diyerek, en modern matematik kitaplarının son baskılarını karıştırdılar. Yok! Ama formülü yanlış kitaplarda aradıklarının farkında bile değillerdi. Formül, matematik kitaplarında değil, tarih kitaplarındaydı. Nasıl yani, anlamadım hocam? O zaman şimdi biraz gerilere gidelim anlamadıysan. Taa 1071’e… Hocam çok uzak olmadı mı? TEOG’a dönebilecek miyiz oralardan geri? Benim için TEOG önemli de! Döneriz döneriz merak etme! Şimdi soruyorum:1071’de n’oldu? İlk TEOG sistemi mi? Yuh! Hayır kardeşim başlatma TEOG’undan! 1071’de Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen Malazgirt Savaşı yapmadılar mı? Haa evet, doğru ya! Unutmuşum. Unutmayacaksın, bu savaş çok çok önemli! Çünkü bu savaş Anadolu’nun kapılarının açıldığı savaştır. Kapı menteşesinin icadı gibi bir şeydir. Peki bu muharebede Bizans ordusu ile Selçuklu ordusundaki asker sayıları neydi? Valla bilmiyorum hocam, hangisi yendiyse onunki daha fazladır mantıken! Benim bu savaşla ilgili Alparslan’ın atının kuyruğunu bağladığı aklımda kaldı ilkokuldan sadece. Savaş meydanıdır, çar çamur, atın kuyruğu kirlenmesin diye düşünmüştüm o yaşlarda. Hani hükümdarlar genelde beyaz ata binerler ya! Beyaz atlı prensler gibi. Yani beyaz at da hâliyle çabuk kirlenir. Kim kuyruk yıkayacak savaş meydanında? O yüzden yani! Sen iyice karıştırmışsın işleri! Ayrıca ordu sayısı hakkında da hiç bilgin yok. Tahminin de yanlış! Bizans ordusu iki yüz eli bin, Selçuklu ordusu elli bin idi! Yani 1’e 5… Alparslan’ınki de iyi cesaret valla hocam. Tabii ki! Cesaret olmadan hiçbir işte muvaffak olunamaz. Sonuç? Sonuç, üç beş saatte Bizans ordusu darmaduman! Off, hocam tüylerim diken diken oldu Allah seni inandırsın! Bak! Neyse gelelim MEB’in ince hesabına! Gelelim. TEOG’a daha çabuk gelelim yalnız hocam. Zaman daralıyor! Tamam tamam! Şimdi böl bakalım 250.000’i 100’e! Niye? Ya bir böl sen! Tamam dur telefonumdan hesap mak… Makineye gerek yok, iki sıfır sil! Pardon, ilkokulda öğretmişti öğretmen, bunu da unutmuşum. Tamam, 2500. Şimdi de 50.000’i böl. Kaça? 100’e yine. 500 çıktı. Şimdi anladın mı hesaptaki inceliği ve estetiği? Yok valla hiçbir şey anlamadım? Böyle sizin karşınızda sürekli mahcup oluyorum bu arada, o da bende ş’apıyor hocam! Tamam, heyecana gerek yok. Bak şimdi şöyle kağıt üzerinde göstereyim:

Bizans ordusu: 250.000/100=2.500 (Mevcut maarif müfettişi).

Selçuklu ordusu:50.000/100=500 (Seçilecek bakanlık maarif müfettişi).
Demek ki neymiş? 2.500 müfettiş Bizanslı, aralarından seçilen 500’ü Selçuklu! Gibi! Tam olarak o anlama gelmese de 1’e 5 oranı aynı. Bu sana ilginç gelmedi mi? Aynen hocam, 2500 sayısı sanki eğitim bozguna uğrasın diye tasarlanmış gibi. Bizanslı müfettişler gibi. 2500 sayısı ülkemiz adına tehlike arz edebilir. Bakanlık bu yüzden mi 500’e çekti sayılarını sizce hocam? Selçuklu ordusu gibi az ve öz olsun diye? Hah, işte bu! 500 kişi yerine göre 2500 kişiden daha başarılı işler yapabilir! Nicelik değil, nitelik önemli. Yeter ki seçimi yaparken Malazgirt’i unutmayalım, Malazgirt anlayışından taviz vermeyelim. Demek ki neymiş? Bunu da söyleyebilir miyim hocam? Söyle bakalım! Seçilen 500 müfettiş, Muş Malazgirt nüfusuna kayıtlı! Yok canım, öyle iş olur mu? Abarttın sen de iyice! Malazgirt nüfusuna kayıtlı olmasa da Malazgirt ruhunu bin yıldır hala içinde dipdiri tutabiliyor mu? 1071’i, 2071’e taşıyacak güç, kudret, azim ve kararlılık var mı? Kriter bu! Hocam tüyler! Ne tüyü? Bak yine diken diken oldu. Aferin, içindeki vatan aşkındandır. Herkeste olmaz o. Yalnız hocam sizin bu hesap Devlet Bahçeli’nin 40’lı bir matematik problemi vardı, izlemediyseniz izleyin youtubeda var, ona benzedi biraz! Bu arada neden 100’e böldüğümüzü de anlamış değilim. O zaman söyle bakalım: Bizim kaç büyük hedefimiz var? Valla sizi bilmem ama benim tek bir hedefim var hocam. Önceleri çoktu hedefim. Gençtim o zamanlar tabii. Çalışır, kazanır, çora çocuğa iyi bir gelecek sağlarım sanıyordum. Yatım, katım olur sanıyordum. Ama artık gerçekleri daha iyi görüyorum hocam. Asgari ücretle çocukların okul masraflarını karşılayabilirsem ne mutlu bana. O yüzden tek bir hedefim var artık. Çocukları okutmak. İş güç sahibi yapmak. Başka da bir hedefim kalmadı açıkçası. Ama bu TEOG işi çok kafamı kurcalıyor. Bilmiyorum bunu söylemek suç olur mu? Aramızda kalsın, değişmese iyi olurdu filan diyorum kendi kendime. Hani çocukların dersleri çok iyiydi de o yüzden. Denemelerde “full”e yakın net bırakıyorlardı. Büyük de bu yıl girecek aksi gibi.  Hocam rica etsem, şu Malazgirt işlerini, müfettiş mülakatını filan bıraksak da TEOG’a dönsek nasıl olur? Benim için hayati bir mesele! Hayatta olmaz! Tüm bu anlatacaklarım yeni sistemin altyapısını oluşturuyor. Tek bir şey atlarsak olmaz. Evet sana sorduğum “hedef” sorusunun cevabını veriyorum: Bizim millet olarak üç büyük hedefimiz var. Bunları sakın aklından çıkarma.  Bir:2023, İki:2053, Üç:2071. Hocam tıpkı asgari ücret artışı gibi oldu valla. Bizim maaşlar da böyle gıdım gıdım… Ya senin aklın fikrin para, çor çocuk! Başka derdi yok mu senin? 100’e neden böldük dedin, sorduğun soruyu unuttun! Hocam siz de cevaplamayı unuttunuz ama! Unutur muyum!? Sana buldurmaya çalışıyorum ama maalesef, sende öyle yüksek hedef falan kalmamış! Dedim ya hocam TEOG’tan başka düşüncem yok. Çocuk bir fen lisesine girsin, davul zurna bayram edeceğim. Hah işte oldu! Bak buldurdum en sonunda. Neyi? Bayram dedin! Eee? Cumhuriyetimizin 100. yılında hep birlikte bayram etmeyecek miyiz? Tabii ki bayram edeceğiz hocam. Ben bayramları çok severim. Hele hele Cumhuriyet Bayramı’nın ayrı bir yeri var benim hayatımda. İlk ve son şiirimi ilkokulda Cumhuriyet Bayramı’nda okudum ben! Ondan sonra hiçbir öğretmen şiir okutmadı bana. Aslında güzel okurum ama matematik, fen falan önemli dersler kötü olunca, Türkçe ve edebiyattan da yenik sayıldım. Okuyayım o şiiri isterseniz tekrar şimdi. Yok kalsın kalsın! Sonra okursun. İşte bunun için 100’e böldük! Hedefimiz 2023, Cumhuriyetimizin 100. yılı! Neyse hocam, gene bağlantı kuramadım ama sorun değil, mutlaka bir bildiğiniz vardır. Sonuçta benim gibi yarı cahil değilsiniz, onca mürekkep yalamışlığınız var! Estağfurullah! Ya hocam bu arada bir hususu merak ettim, bir soru da ben sorabilir miyim size? Buyur! Bu sınavlar konusunda oldukça derin bir bilgiye sahipsiniz. Konuyu 1071’e kadar taşıyabiliyorsunuz mesela. İsteseniz Cilalı Taş Devri’ne de taşıyabilirsiniz. Öyle birikimlisiniz yani! Biz TEOG hakkında televizyonda anlatılanların hiçbirini anlamıyoruz. Bak siz ne güzel anlatıyorsunuz! Malazgirt falan diyorsunuz. Burada anlatacaklarınızı bir televizyon kanalında anlatsanız da, herkes yararlansa olmaz mı? Hem ben de evde çocuklarla birlikte izlerdim ne güzel. Anlattıklarınız Muhteşem Yüzyıl’dan daha güzel valla! Ama dinlemek farklı, izlemek farklı. İzleyince daha çok kafada kalıyor. Şimdi eve giderken anlattıklarınızın yarısını unuturum ben. Hem bir eğitimciyi televizyonda izlemek, öğrencilere de iyi gelirdi diye düşünüyorum. Televizyonlardan çok teklif geldi ama ben gitmedim. Biz eğitimciyiz. Öyle medyatik olmayı sevmeyiz. Hepimiz öyleyiz. Tüm eğitimciler. Onun için hiçbirimiz televizyonlara çıkmayız. Yalnız hocam özür dileyerek tekrar hatırlatayım bağışlayın: Biz bu TEOG sorununun çözümüne gelemeyeceğiz sanırım. Daha Malazgirt Meydan Muharebesi’nden çıkamadık. Ben müsaade istesem? Hayatta bırakmam! (Bir eğitimci olarak TEOG hakkında beni dinleyen birini yakalamışım, bırakır mıyım?) Neyse, sen sıkıldın sanırım. Araları geçiyorum o zaman. Malazgirt’ten hoop Ankara’ya atlayalım. 29 Ekim 1923’e mi hocam? Hayır, 02.12.2016’ya. Yani 6764 Sayılı Kanun’un yayımlandığı tarihe ve bu kanunun önemine.. Bu kanun Amasya Tamimi kadar önemlidir. Bu kanun, eğitimimizde bir devrim niteliğindedir. Bu kanunla, ülke genelinde yapılacak tüm sınavların gelenek ve göreneklerimize uygun hale getirilmesinin temelleri atılmıştır. Temel eğitimden ortaöğretime geçişin, ortaöğretimden yükseköğretime geçişin nasıl olacağı da bu kanunla şekillenmiştir. Bu kanunun yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonrası, ideal bir sınav sisteminin nasıl olacağı 2500 kişilik bir örneklem üzerinde denenerek bilimselliği kanıtlanmış; yepyeni bir geçiş sistemi oluşturulmuştur. Hayırlı olsun! Hocam gene tüylerimi diken diken ettiniz. Sağ olasınız! MEB sağ olsun! Şimdi bu sınavın nasıl yapıldığını, içeriğini ve sonuçlarını adım adım anlatacağım. Hocam siz de yoruldunuz, anlatmayın isterseniz, ben aşağı yukarı olayı anladım. Müfettişlere uygulanan sınavın aynısının TEOG’a uyarlanması. İşin özü bu değil mi? Siz doğrudan TEOG’un nasıl yapılacağını ya da yapılması gerektiğini anlatın geçin. Ben de kalkayım ondan sonra. Hayır, anlatmadan katiyen olmaz! Sonra “nereden çıktı böyle bir sınav sistemi?” tartışmaları başlamasın. Uyduruldu filan denmesin. Sabret ve sözümü kesme artık! Pardon hocam!

Yazar: Muhammet Akyıldız

Not: Yazı beş bölümden oluşmaktadır ve bu kısım üçüncü bölümdür. İlk iki bölümün linkleri: https://dusunbil.com/temel-egitimden-ortaogretime-nasil-gecmeli-i/ ve https://dusunbil.com/temel-egitimden-ortaogretime-nasil-gecmeli-ii/

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com