Esrik ve kitonik [1] üremenin gizemlerinin tanrıçası olan Kibele, eski Anadolu’nun en önemli ana tanrıçası ve Frigya’nın şimdiye kadar bilinen tek tanrıçasıydı. “Hayvanların Sahibesi”, “Büyük Ana”, “Dağın Anası” olarak adlandırılan Kibele’nin ilk önce Küçük Asya’daki (günümüz Türkiye’si) Yunanlar tarafından benimsendiği, daha sonrasında Yunanistan’ın yer aldığı anakaraya yayıldığı, burayı da Roma’nın takip ettiği anlaşılmaktadır.
Frigya’da, arkeologların Kibele’yi temsil ettiğine inandıkları çok sayıda aşırı kilolu ve oturan kadın heykeli bulunmasına rağmen Kibele kültü ve tapınımına ilişkin hiçbir kayıt elde edilememiştir. Ana Tanrıça olmanın bir karşılığı olarak sık sık doğum yaparken tasvir edilmektedir.
Dağın Anası
Kibele’ye dair Frig kalıntıları, kaya oymaları biçimindeki arkeolojik verilerden ve Eskişehir’de yer alan Pessinus [2]’ta bulunan kült alanından elde edilen kazılardan oluşmaktadır. Kibele’ye verilen “dağın anası” adı, Anadolu’daki tanrıçaların sık sık belirli dağlarla ilişkilendirilmesinden dolayı gerçek Anadolu kökenlerini yansıtır. Daha sonra Yunanlar ve Romalılar Kibele kültüne ilişkin daha iyi dokümanlar hazırlasalar da büyük bir kısmı hâlâ gizemini sürdürüyor.
Kibele, Antik Yunan’daki ana tanrıçaların bileşenlerine sahiptir: Gaia, Rhea ve Demeter. Bu tanrıçaların her biri kendi özellikleriyle dikkat çekmekte. Uranüs ile birleşen Gaia; tanrıları ve kozmosun çeşit çeşit alanlarını doğurmakla vazifeli Antik Yunan ana tanrıçasıdır. Rhea; Minos ve Miken [3] geleneklerinde antik kökleri bulunan Olimposluların anası olarak evrende benzer bir rol üstlenir. Demeter ise mevsimlerin geçişinden ve dünyanın bereketinden sorumlu olan, Olimposlular arasındaki ana tanrıçadır.
Kibele’nin Eşi Attis
Kibele, Attis adında Frigyalı bir çobanla birlikteydi. Her ne kadar Attis’in karakterinde Frig kökenlerinin izini sürsek de onların aralarındaki ilişki, Antik Yunan ve Roma’da da kabul edilmiştir. Kibele’nin genç eşi Attis, tanrıçadan daha aşağıda olsa dahi, ilahi görülmüştü. Attis’in Kibele’yle mi geldiği yoksa ondan sonra mı geldiği, Yunan ve Roma kaynaklarında fazlaca tartışılmaktadır.
Roma İmparatorluğu devrinde, Attis’in bir kralı hadım ettiği ve bu nedenden kendisinin de hadım edilerek bir çam ağacının altında ölümüne terk edildiği efsanesi yayılmıştır. Takipçileri onu gömdüler ve sonrasında onun onuruna kendilerini hadım ettiler. Bu takipçiler, Kibele’nin Galli olarak adlandırılan rahipler kültüne büründüler.
Attis’in tam olarak kim olduğu, Kibele ile ilişkisinin durumu kadar tartışmalıdır. Akademisyen Roller’a göre “Attis” Anadolu’da oldukça yaygın bir isimdi ve rahiplik faaliyetleriyle bağdaştırılabiliyordu. Attis’in yalnızca Yunanlar arasında tanrısal bir mevki kazanmış olması ve Anadolu inancı içerisinde yer alan bir çoban olması da mümkündür. Attis’in Kibele’nin eşi değil de (adından ve Kibele’ye nazaran daha düşük bir statü sahibi olduğundan anlaşılacağı üzere) onun hizmetçisi ya da bir rahip olması da muhtemeldir.
Ulu Ana
Kibele, Roma’da daha çok Magna Mater ya da “Ulu Ana” olarak anılmaktaydı. Romalılar, Kibele’yi İkinci Pön Savaşı [4] esnasında, savaşın muhtemel olumsuz koşullarının etkisiyle bir kurtarıcı olarak kabul etti. Roma, Sibylline [5] kâhininin ön görüsü üzerine Kibele’yi yabancı tanrıçalardan biri olarak resmî anlamda tanıdı. Romalılar Kartaca [6]’yı yerle bir ederken Cumhuriyet, bu durumu yerinde bir hareket olarak onayladı.
Romalılar aynı zamanda Kibele’nin Antik Truva kentinin ana tanrıçası olduğuna inanıyordu. Romalılar, Romulus ve Remus’un doğumundan önceki savaştan kurtulanlarla birlikte Roma’nın bulunduğu yere yerleşmiş olan Truva prensi Aeneas’ı kendi ataları olarak benimsediler. Kibele’nin Aeneas’a gemi yapım malzemeleri tedarik ettiği düşünülmektedir. Bu yüzden Kibele’nin Roma panteonuna [7] kabulü, geçmişin ve bugünün birleşmesi olarak görülmekteydi.
Dipnotlar:
- Yunanca “dünyanın altında” anlamına gelen “kitonik”; tanrılara özellikle de yer altı tanrısına ait olmak demektir. (ç.n.)
- Ballıhisar’da bulunan Pessinus, Kibele’nin bulunduğu en önemli tapınma yerlerinden biri olarak bilinmektedir. (ç.n.)
- Miken Uygarlığı (MÖ 1600-1100) şehir örgütlenmesi ve sanat eserleriyle Antik Yunan’daki ilk gelişmiş uygarlıktır. (ç.n.)
- Roma ve Kartaca devletleri arasında meydana gelen İkinci Pön Savaşı (diğer adlarıyla Hanibal Savaşı ve Kartaca Savaşı), MÖ 218-MÖ 201 yılları arasında Akdeniz’de gerçekleşmiştir. (ç.n.)
- Sibylline: Antik Roma Krallık Dönemi’nde (MÖ 753-509), Libri Sibyllini isimli kehanet kitaplarının, bir kadın tarafından Roma’ya getirildiği ve bu kitaplar sayesinde Roma halkının birçok afet, felaket ve savaşla başa çıkabildiğine inanılır. (ç.n.)
- Kartaca: MÖ 814 yılında, Tunus yarımadasında kurulmuş olan bir Fenike kolonisidir. (ç.n.)
- Panteon, “tüm tanrıların tapınağı” anlamına gelir. Bu yapı, ilk olarak Antik Roma’nın tüm tanrıları için tapınak olarak inşa edilmiştir. (ç.n.)
Kaynakça
Walter Burkert, Greek Religion, Harvard: Harvard University Press:, 1982.
Martin Henig, A Handbook of Roman Art: A Comprehensive Survey of All of the Roman World, New York: Cornell University Press, 1983.
Nigel Rodgers, Life in Ancient Rome People and Places, London: Hermes House, 2006.
Lynn Roller, In Search of God the Mother: The Cult of Anatolian Cybele, California: University of California Press, 1999.
©® Düşünbil (2023)
Yazar: Riley Winters
Çeviren: Mehmet Emre
Çeviri Editörü: Selin Melikler
Kaynak: ancient-origins.net