• 23 Ocak 2018
  • Aziz Ardıç
  • 0
Paylaş

Dil ile hakikat arasındaki ilişkinin nasıl kurgulandığı problemini Walter Benjamin bağlamında ele almak, bu kavramlar üzerinde daha önce dillendirilmiş tüm önermeleri bir kenara bırakıp, her şeyi yeniden düşünmemizi gerektirir. Kendisiyle tanışıklığı da olan Theodor W. Adorno’nun ifade ettiği gibi, Benjamin’i geleneksel kalıplara referansla anlamak belki de mümkün değildir (Adorno’dan akt. Kardeş: 2009). Bu yazıda, Walter Benjamin’in Kendi Başına Dil ve İnsan Dili Üzerine denemesini, Ertan Kardeşin ve Lale Dayıoğlu’nun da fikirlerini içeren bir şekilde inceleyeceğiz.

Walter Benjamin’e göre insan şeylerin bilgisine onların ‘ad’larına bakarak ulaşabilir. Çünkü şeyin tinsel özü insan dilinde ifade edilebildiği kadar yani onun kendini ilettiği kadar vardır. Söz gelimi, Uludağ’ın zirvelerinden birinde yer alan ve insanlar oraya baktığı zaman görünmez olan, gün boyu sabit oturan fakat arada bir günbatımlarında 360 derece dönen, elinde asa tutan aksakallı bir yaşlı adam, tinsel özünü bize iletemez. O, bir ideadır. Benjamin denemesinin başında ifade ettiği gibi tinsel özünü ileten idea değil, şeydir. Biz bu adam hakkında daha bir çok ayrıntı verebiliriz. Fakat gerçeğini değil de onun bize kendini ilettiği kadarını bilebileceğimiz için aksakallı dede hakkında onun tinsel özüne aykırı olmayacak şekilde istediğimiz ayrıntıyı veremeyiz. Üreteceğimiz her bilginin doğru ya da yanlışlığı, objektif şekilde yaklaşan biri dahi olsa, bilginin üretileceği şeyin tinsel özünü insana ilettiğiyle sınırlıdır. Bilgi ile hakikat Benjamin’de birbirinden ayrılır.

Ertan Kardeş’e göre de (2009) epistemoloji merkezli bir felsefe anlayışının kökenine dili yerleştiren Benjamin için ,dil salt mesaj ileten bir alet değildir. O, dil teorisi üzerinden tarih, toplum, sanat, felsefe ile ilişki kurmaya çalışır. Zaten Benjamin’in kendini “dil filozofu” olarak nitelemesiyle de, tüm düşüncesinin kavşağı olarak dil meselesini gördüğünü anlamak mümkündür. Benjamin için dil ne uzlaşımın bir ürünüdür ne de kelime ile şeyi özdeşleştiren görüşe aittir. Ancak dil şeylerden pay alır. Şeyler bizi konuşur ve biz onları adlandırırız. Şeylerin dili bizimle iletişime geçer. Yine Ertan Kardeş’e göre, Benjamin için hakikat, bilgi tarafından temsil edilemez; o ancak ve ancak kendini sunabilir, kendisini görünür kılar. Hakikat, kavramdan değil ancak varlıktan kaynaklanabilir. Benjamin bilgi ile hakikati ayırt eder; zira bilgi, özne – nesne ilişkisinde bir sahiplik ilişkisi olarak, araçsal bir akılsallığı anlatır. Oysa hakikatin kurucu ilişkisi bu değildir. Hakikat, her şeyden önce bir “muhatap” (interlocuteur) bağlamında düşünülebilir. Hakikat adına üretilen her önerme, muhatap ile olan ilgi ve alaka ile anlaşılabilir. Hakikatin özneler arası boyutu, bilgiyi klasik özne – nesne ilişkisi olarak düşünen geleneksel kavrayışça kapsanamaz. Benjamin, hakikati, özneler arası boyuttaki transandantal bir düzlemde ele alır. Buna göre, onun “teolojik” dediği tam olarak da bu transandantal düzleme tekabül eder. Hakikatin, ontolojik mekanı da burasıdır. Benjamin’ de hakikat, bilişsel geçerliliği aşar. Onun gözünde, hakikat şu anlama gelir: Dünyanın anlaşılır / düşünülür olması, onun okunabilirliği ve anlam ufkunun açıklığı… Son olarak Ertan Kardeş’in şu yorumlarına da yer vermemiz gerekir: “Onun tüm bu fikirler teorisini geliştirirken referans verdiği isim Platon’dur. Hakikatin “teoloji” olmaksızın düşünülmeyeceği tezini savunur. Teoloji, burada, biçimsel ve öznel olmayan bir tözsellik, insanın hakikati elinin altında bulunduramaması anlamında ele alınmaktadır. Hakikatin, Tanrı ile iletişime girdiği ancak, insanın onunla bu tarz bir dolayımsız iletişime geçemediği düşünülür.

Lale Dayıoğlu‘na göre ise (2007), Benjamin için hakikat dildedir, başka bir deyişle hakikati dilin bağrına yerleştirir; bir adım daha ileri gider, hakikat dilin bağrıdır ve dilin araçsallaşması yani sözcüklerin sadece iletişim amaçlı araçlara indirgenmesi sonucunda Benjamin, dilin hakikatten uzaklaşacağına inanır.

Kaynakça:

Benjamin, Walter. (2001). “Kendi Başına Dil ve İnsan Dili Üzerine”, Gürbilek, Nurdan (der.): Walter Benjamin Son Bakışta Aşk içinde, çev.: Haluk Barışcan, Metis, İstanbul, s.169-183.
Dayıoğlu, Lale. (2007). Walter Benjamin’in Dil Felsefesi Üzerine. Studien zur deutschen Sprache und Literatur, (19), 203-211.
Kardeş, Ertan. (2009). Walter Benjamin’in Felsefi Labirentine Bir Bakış. 1900’den Günümüze Büyük Düşünürler (486-532). İstanbul, Etik Yayınları.

Yazar: Aziz Ardıç

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.


Paylaş

Aziz Ardıç

İstanbul Üniversitesinde Antropoloji, Latin Dili ve Edebiyatı ve Felsefe alanlarında eğitim aldı. Lisans tezini insanın dil yetisi üzerine yazdı. Şu anda aynı üniversitenin Felsefe bölümünde yüksek lisans öğrencisi. Felsefenin dil, politika, bilim, matematik, epistemoloji, etik; Roma düşünce tarihi ve etnografya alanlarında akademik çalışmalar yayınlama ve ayrıca Latince kitaplar çevirme hedefleri var. Düşünsel anlamda en çok etkilendiği kişi Michel Foucault'dur. Aynı zamanda çeşitli STK'larda gönüllülük faaliyetleri yürütmekte, tiyatro asistanlığı yapmakta ve tarımla ilgilenmektedir.