• 9 Ocak 2018
  • Aziz Ardıç
  • 0
Paylaş

Bu yazıda Walter Benjamin’in Theologico-Political olarak kaleme aldığı fragmanındaki mesianik ve profan düzen karşılaştırmasını ele almaya çalışacağız. Mesiyanik ve profan nedir ve birbirleriyle hangi bağlamda ilişkilidir sorusunu Walter Benjamin’in kısa fakat etkili bu yazısında bize cevap verebilir. Profan, kutsal olmayan anlamındadır ve zaman zaman kutsal olana saygısızlık eden anlamında kullanılsa da Walter Benjamin’in bu yazıda bahsettiği profan düzen, dini ya da kutsallık taşımayan anlamında kullanıyor görülmektedir. Mesiyanik kelimesi ise profan kelimesine oranla daha karışıktır. Mesih kelimesinden türetilmiş bu kelime en yalın haliyle Mesih ile ilgili veya ona ait olan anlamındadır. Daha fazla açmamız gerekirse de dünyayı değiştirme ve barış getirme gücüne sahip bir liderin geleceğine inanan dini düşüncelerin totalidir. Bu kavramların derin açılımını ve ilişkisini Benjamin ile ele alacağız.

Walter Benjamin’e göre hiçbir tarihsellik kendisini mesiyanik bir unsurla ilişkilendiremez. Tanrının egemenliği de tarihsel dinamikte bir ereksellik taşımaz ve hedef olarak kurgulanamaz. Tanrının egemenliği bir amaç değil fakat son olarak düşünülebilir. Çünkü zaten tarih dediğimiz şey onunla tamamlanır. Profan düzen Kutsal Krallık tarafından inşa edilemez ve bu nedenle teokrasinin siyasi bir özelliği ve imkanı yoktur. Teokrasi yalnız ve yalnız dini bir anlam taşır. Ayrıca profan düzen mutluluk düşüncesiyle inşa edilmeliydi. Ancak profan düzende bulunanların eylemleri ‘profan’ olmak yoluyla Mesih krallığının gelişini hızlandırır. Walter Benjamin sanırız burada ahrit (sonlar) hayamim (ha: –dı, yam: gün, im: -ler) (İngilizce’deki haliyle: last of days) inancının söylemlerinin derin okumasını yapmaktadır. İbrani dinlerde kıyametten önceki yakın zamanda dinsizlerin egemenliği dünyada olacaktır.  Profan düzen bu anlamda sessiz mesiyanik düzenin kendisi olmasa da onun belirleyici bir kategorisi niteliğindedir. Bu düşünceden yola çıkarsak mutluluğun tümü dünyevi olarak kodlandığından kişinin “iyi” bir kadere sahip olması mesiyanik düzende onun düşüşünü gösterir. Ölümsüzlüğü sunan tinsel bütünlüğün sağlanması, yine dünyevi geçici varlığın kendisine tekabül eder. Mesiyanik düzen aslında zamansal olarak da bütündür çünkü doğanın kendisi bütün ölümler ve sonsuzluk kavramını içermesiyle bir mesianiktir. Benjamin, yöntemsel olarak nihilizm şeklinde adlandırılması gereken –dönemin güncel- dünya siyasetinde, insanın görevinin çaba göstermek olduğunu düşünür ve insan doğası açısından bunu bir ödev olarak kurgulamaktadır.

Politik olarak tavırlarımızın arkasındaki motivasyonun ne olabileceği basit bir soru değildir. Politik olan, yaşamın diğer kategorileriyle çok rahat ilişkilendirilse de bu durumun esansiyel (özsel) özelliği taşıyıp taşımadığı konusundaki kuşkular herkes için ortadan kalkmış değildir. Daha önemlisi politik olmayan bir yaşantının insan türünün elinde olup olmadığı konusunda da şüphe etmek yerindedir. Walter Benjamin burada teoloji ile politika arasındaki bağı görmemiz için yardım etmeye çalışır. Fakat iktidarın giysisi olan politika, sadece teolojik olarak değil aynı zamanda sınıfsal, cinsel, örgütsel, pratik ve estetik olarak da bu giysiyi süsleyebilir ya da ayrıntılayabilir. Politik eylemin maksimi (temel ilkesi), teolojik olarak bize kalıcı bir örüntü vermiyor gibi. Kaldı ki teolojik her türlü eylemin –ki bunlar ibadet kategorisinin dışında da olabilir, örneğin bir cihatçının kendini patlatması- siyasi eylemden ırak olduğu ön koşulu da sorgulanmaya epey açık görünür. Hangi eylemin teokratik bir buyruk olduğu konusunda da tüm tartışmalarımız sonuçsuz kalacaktır. Çünkü kişinin ne ve kim olduğu şeklindeki iki kritik sorunun birbirinden ayrıştırılması gerektirir ve bunun metodu da henüz ortaya konulmuş değildir.

Durum her ne olursa olsun Walter Benjamin politikanın gücünün ve öneminin farkındadır. Politik eylemin ortadan kalkmasındansa (belki de mümkün görmedi) maksimini şekillendirme ve değiştirmeyi hedefler. Ki onun yaşamını düşündüğümüzde bu değişim karşılaşılması epey olağan olan bir durumdur. Bunu denerken teolojik bir anlatım tarzı seçmesi ve teokratik ile politik arasında bir bağ araması da kendi seçimidir. Sonuç ne olursa olsun, onun derin okumaları bize olması gerekeni öğretmiyor; aksine, görünenin nasıl da göründüğü gibi olmadığı ve nasıl da eylemlerimizi şekillendirdiği konusunda şüphe duymamıza neden oluyor.

Sonuç olarak, evrende iki düzenin varlığının –profan düzen ve mesiyanik düzen- ön koşuluyla bu düzenler arasındaki kapsayıcılık ve içkinlik konusu politik ve teokratik alanda kendini cevaplayabilir. Profan düzen mutluluk ya da kendini gerçekleştirme üzerine kurgulanmış laik modern eylemleri kapsar. Bu eylemlerin artışı ve devamı mesiyanik düzen dediğimiz düzenin mutlak son olarak gerçekleşmesine zemin hazırlar. Politik eylemin veya dünya siyasetinin gerekliliğini buradan vurmak ve eleştirmek kolaydır. Bu bağlamın gerçekliği ve ciddiyeti ise kuşkuludur. Metaforlar ve riskler dünyasında, insan profan düzende aradığı mutlulukla yetinmekte fakat bu mutluluğun tinsel bir doyuruculuğu olmadığını da giderek fark etmektedir. Belki de Benjamin, insanın tinsel açlık hissinin yıkıcılığını ve bu hissin uç noktasında modern profan düzenin dahi karşısında duramayacağını bir metaforlar dizgesiyle anlatmak istemiştir.

Yazar: Aziz Ardıç

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.


Paylaş

Aziz Ardıç

İstanbul Üniversitesinde Antropoloji, Latin Dili ve Edebiyatı ve Felsefe alanlarında eğitim aldı. Lisans tezini insanın dil yetisi üzerine yazdı. Şu anda aynı üniversitenin Felsefe bölümünde yüksek lisans öğrencisi. Felsefenin dil, politika, bilim, matematik, epistemoloji, etik; Roma düşünce tarihi ve etnografya alanlarında akademik çalışmalar yayınlama ve ayrıca Latince kitaplar çevirme hedefleri var. Düşünsel anlamda en çok etkilendiği kişi Michel Foucault'dur. Aynı zamanda çeşitli STK'larda gönüllülük faaliyetleri yürütmekte, tiyatro asistanlığı yapmakta ve tarımla ilgilenmektedir.