Site icon Düşünbil Portal

Zizek: “Küreselleşmek, etrafımıza görünmez duvarlar örüyor”

Slavoj Žižek

Slavoj Žižek (1949- )

Paylaş

O, Avrupa’yı eleştirmekten hiç çekinmeyen biri… Ekonomiyle ilgili fikirleri konusunda çoğu kişi onun devrim yaptığını düşünüyor. Slavoj Žižek, lafını esirgemeyen bir fikir adamı… Kendisi Global Conversation’ın iki hafta önceki konuğu… Euronews ekibi, onunla Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da görüştü.

euronews: Slavoj Žižek… Size göre günümüzdeki mülteci krizinin en büyük nedeni küreselleşme… Neden böyle düşünüyorsunuz?

Slavoj Žižek: Sanırım küreselleşmenin bir diğer boyutu, etrafa görünmez duvarlar örmesi… Burada, Slovenya’da bile işsiz, güvenli ortamlarda çalışamayan işçiler var. Bir yerde, işçilerin yarısından çoğunun güvenlik tedbirlerinden yoksun olarak çalıştığını okudum. Fakir ülkelerde ve varoşlarda yaşayan insanlar toplumdan dışlanmış durumda… Yani bu eskiden bildiğimiz zengin fakir ayrımı yok… Şu anda kendini güvende hisseden, belirli sivil haklarına sahip olan insanlarla bu imkanlara sahip olmayanlar arasında belirsiz bir ayrım var. Genel kararlar alırken daha fazla uluslar ötesi güce ihtiyacımız var. Bu düzen içerisinde doğayı ve mülteci sorununu çözemiyoruz.

euronews: Ancak Avrupa Birliği’nin bu uluslar ötesi sorunları çözmesi gerekiyor. Ama başarısız oldular. Bunu yapamadılar…

Slavoj Žižek: Evet. Bu durum Avrupa Birliği için bir trajedi… Avrupa ne istediğini bilmiyor. Aslında şu anda iki farklı Avrupa’dan söz edebiliriz. Bunlardan ilki Brüksel merkezli devlet temeli olan Avrupa… Bu taraf için sadece küresel pazar önemli… Belirli bir idealleri yok… İkincisiyse mülteci karşıtı popülist Avrupa… Bence bu durum Avrupa için büyük tehdit. Ben bu büyük insan göçünden korkmuyorum. Ben asıl şu anda Avrupa’yı savunan bu insanlardan korkuyorum. Örneğin Marine Le Pen, Fransa’da iktidarda olsa bile, Avrupa yine bildiğimiz Avrupa kalacak… Hepimiz bu kıtayı seviyoruz. Avrupa hala özgürlükçü, sosyal güvenlik ve kadın hakları değerlerine sahip çıktığı için ayakta kalacak.

euronews: Şu anda daha da yoksullaşan Batılı işçi sınıfı ve orta gelirli insanlar neden diğer kıtalardaki fakir insanların bu çabasına ortak oldular?

Slavoj Žižek: Çok önemli ve ucu açık bir soru sordun. Bunu çoğu solcu yapmaya çekinir. Bilirsiniz, mülteci akınından korkan sıradan insanların kendilerine göre bazı haklı yönleri var. Çünkü Avrupa kapılarını mülteciler için ardına kadar açarsa, elbette işsiz kalacak, daha az maaş alacak olan kişiler zenginler olmayacak… Bence bu konudaki tek çözüm yöntemi ortak bir çaba sayesinde mümkün olacaktır. Olaya sadece insani yönden bakmak sorunu çözmez. Mülteciler gelecek mi yoksa gelmeyecek mi… Buradaki asıl sorun Avrupa’da belirli bir öfke patlaması yaşanması… Ülkelerin refah seviyeleri düşüyor. Avrupa’daki insanlar bu durumdan hoşnut değil. Bu insanları rahatsız eden asıl kriz, küresel sermayenin eşitsizlik ortaya çıkarması… Kendi çabalarımızın onların çabalarıyla bağlantılı olması burada kesinlikle çok önemli bir mevzu… Bu durumu kabul etmezsek, mülteciler gelmeye devam ederse ve onları ekonomiye bir yük olarak kabul edersek kaybeden biz oluruz. Güçlü kararlar verebilmemiz için, uluslar ötesi bir mekanizmaya ihtiyacımız var.

euronews: Yasal yaptırımlarla mı?

Slavoj Žižek: Kesinlikle… Bana göre bu konuda bir sorun yok.

euronews: Ancak Avrupa Birliği bunu reddetti.

Slavoj Žižek: Bu beni üzüyor. Evet reddedildi ama buna alternatif nedir? Başka bir seçenek olduğunu sanmıyorum. Çünkü bundan vazgeçip güçlü ülkelerin oyununu oynamak ne işe yarar? Bu İngiltere’nin yaptığı bir şey…

euronews: Ancak sorun Brüksel değil. Asıl sorun küreselleşme…

Slavoj Žižek: Bu sizin düşünceniz.

euronews: Ekonomik kriz Brüksel ile ilgili değil. Uyum süreciyle alakalı…

Slavoj Žižek: Brüksel’i eleştirenler, Brüksel’in uluslararası bürokraside ne kadar kötü olduğunu unutuyor. Brüksel’in yaptığı şey, asgari şartlar altında azami çalışma saatleri dayatmak… İşte bu savaşın hala Avrupa Birliği içerisinde sürdürülmesini düşünmemin sebebi bu…

euronews: Donald Trump… Amerika devrimsel bir süreçten mi geçiyor sizce?

Slavoj Žižek: Elbette… Trump kişisel olarak iğrenç, adi, ırkçı ve saldırgan bir tip… Aynı zamanda onun İsrail ve Filistin konusunda söyledikleri çok doğru. Filistin konusuna ilgi duyduğunu ve bu konuya daha doğal açıdan yaklaşılması gerektiğini söylemişti. Sadece Rusya’ya karşı gelinmemesi, bir diyalog süreci içerisine girilmesini ve asgari ücretin artırılması gerektiğini açıkladı. Obama’nın evrensel sağlık sistemini iptal etmekten de hoşnut olmadığını belirtti.

euronews: O merkez liberal…

Slavoj Žižek: Evet. Benim tezim bu yönde… Bu saçmalığı bir kenara bırakalım. Bu tehlikeli bir durum, bunu kabul ediyorum. Kendisi çok daha fırsatçı ve tam bir politikacı… Belki de düşündüğümüz kadar kötü değildir.

euronews: Sizce Rusya ve Çin farklı bir ekonomik model ortaya koyuyor mu? Batılı devletlerin modelinden farklı, bunlara alternatif, ekonomik ve siyasi bir yapı…

Slavoj Žižek: Ben ılımlı olarak bu konuda tamamıyla Batı’dan yanayım. Çünkü bu bir alternatif olarak duruyor. Faşist, otoriter ve kapitalist bir alternatif. Bunu çok iyi biliyorum. Geçenlerde Çin’deydim. Oranın insanlarıyla bu konuyu müzakere ettim. Onların bakış açıları tamamen komünist bir rejimi kurnazca ve Konfüçyüsçü bir yaklaşımla temize çıkarmak… Duruma her zaman şu şekilde bakıyorlar. Biz demokrasi vaat edemeyiz. Buna gücümüz yok. Sosyal bir patlama gibi bir şey bekliyorlar. Farkında değiller ancak faşist söylemlerde bulunuyorlar. ‘Herkesin kendi evinde yaşadığı ortak bir istikrara ihtiyaç var. Birlik ve beraberlik için, verilen emirlere uymak zorundayız’ gibi söylemler… Yani bu insanlar modern muhafazakarlık istiyor. Ancak maalesef kapitalizm bu yöne doğru ilerliyor.

euronews: Size son bir sorum var. Biraz kişisel olacak ama…

Slavoj Žižek: Aman yarabbi. Sanırım ben insan değil bir canavarım.

euronews: Siz kendinize, felsefenin Elvis’i demiştiniz, değil mi?

Slavoj Žižek: Hayır demedim. Bundan nefret ediyorum. Şu anda düşmanım gibi konuşuyorsun. İnsanlar gücü eline geçirirse, beş yıl boyunca Rus çalışma kampları Gulag’lara atar bizi… Bana doğrudan saldırı yerine bunu zekice yapan insanlar hep böyle konuşur. “Ben Stalin’in çılgın bir hayranıyım” lafı kafa karıştırıyor. Benim popüler biri olduğumu kabul ediyorlar. Ancak buradaki mesajım şu. Ben Elvis’im demek; sadece ‘bu adam bizi eğlendiriyor, onu gidip dinleyebilirsin’ anlamına gelir. Bu pop müzik felsefesinin bir şakası. Bunu ciddiye almayın.

Kaynak: euronews


Paylaş
Exit mobile version