• 13 Eylül 2020
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Bir yerde yolunu oldukça kolay bulan biri olsam da yolumu bulduğum yerin gerçekçi bir haritasını çıkarmak konusunda oldukça yeteneksizimdir. Bu yer bir bina, bir mahalle, bir şehir veya anayollarla ulaşılabilen uzak bir yer olabilir. Her koşulda yolumu bulmamı sağlayan şey, bir yerden bir yere giderken, bulunduğum çeşitli konumlarda ne yapabileceğimin bilgisidir. Örneğin süpermarkete gitmek için benzin istasyonundan sola dön; bölüm ofisine ulaşmak için tuvaletleri geç ve sağdaki merdivenlerden çık; 53A’dan çıkmak için eyaletler arası yoldan güney istikametine devam et, ardından köprünün üzerinden anayolu takip et ve sahile ulaşmak için ilk soldan dön.

Bu, her defasında hayal gücümün sınırlarını zorlayıp bir önceki adımımı takip eden noktayı hatırlamamı gerektirir. Ben de yine bu tip şeyleri hatırlamakta o kadar da iyi değilimdir. Buna rağmen konuma dayalı hamleler üzerindeki uzmanlığım, yolunu bildiğim yerlerde nereden nereye gidileceğine dair doğru yönergeler verebildiğim anlamına gelir. Ezberlemiş olduğum güzergahta bir noktanın konumunu hatırlayabildiğim veya bu konumun bana hatırlatıldığı her an, aslında çoktan bildiğim bir şeyi hatırlamış olurum. Örneğin mahalleden dışarı çıkan yolun, süpermarkete gitmek için sola dönülmesi gereken bir benzin istasyonundan geçtiğini hatırlarım.

Haritalardaysa olaylar farklıdır. Bir yerde yolumu bulmak konusunda son derece becerikli olsam bile, çoğu zaman içinde bulunduğum yerin, o yerin sahip olduğu düzeni gösteren bir haritadaki düzene sahip olup olmadığına dair hiçbir fikrim olmaz. Öyle ki, aralarında gidip gelmeyi bildiğim noktaların haritalarda gösterildiği üzere birbirine kıyasla nasıl konumlandıklarını anlayamam. Yolumu nasıl bulacağımı anladığımdaysa aslında tek bildiğim, bir nirengi noktası belirledikten sonra belirli bir yere doğru yola devam etmek için ne yapmam gerektiğidir. Ve tüm bunları, gidebildiğim yerin uzamsal yapısı veya aralarında gidip gelirken yolumu bulabildiğim konum noktaları arasındaki uzamsal ilişkiler hakkında bilgi sahibi olmadan bilirim.

Bu konu özelinde başkalarıyla yaptığım sohbetlerden yola çıkarak, bir yerde yolumu bulmaya dair sahip olduğum bilgileri o yerin harita şeklindeki temsiliyle aynı düzleme sokmakta özellikle başarısız bir insan olduğum sonucuna varıyorum. Yine de nirengi noktalarını esas alan yer yön bulma yöntemlerinin, belirli bir alanda yol bulmak için verili bir insan stratejisi olduğunu gösteren bazı deneysel kanıtlar var. Lakin ben şu an bu sorularla değil, bu durumun yalnızca bir örnek teşkil ettiği ve yine bu durum sayesinde kendisine felsefi düşünce arayışında ortak bir itiş gücü bulan çok daha geniş bir olgu ile ilgileniyorum.

**

Dünya hakkında bildiğimiz ve kelimelerle öyle kolay kolay ifade edemeyeceğimiz pek çok şey var. “Dünya” derken yalnızca insanın yaşamakta olduğu alanları veya bu alanları kapsayan, daha da geniş sayılabilecek fiziksel dünyayı kastetmiyorum. “Dünya” ifadesiyle aynı zamanda kendimizi, içinde bulunduğumuz toplumları ve insanlık olarak bizim için iyi ve kötü olana dair çokça şeyi de içeren insan doğasını kastediyorum. Burada benim asıl dikkatimi çekenler, zaten felsefenin alışılagelmiş meselelerini ilgilendiren sıraladığım şu son birkaç başlık.

Filozof Elizabeth Anscombe’a atıfta bulunarak vereceğim basit bir örnekle başlayacağım. Bir arkadaşınızın size bir sınavda başarısız olacağını söylediğini düşünün. Onun söylediklerine şaşırarak siz de “Bu konuda o kadar da kötü değilsin!” diye cevap verdiniz diyelim. Bu noktada arkadaşınız gerçekten bu konuda o kadar da kötü olmadığını ama bunun sınavdan kalma sebebi olmadığını söyledi. Aslında arkadaşınız, ebeveynlerinin kendisine yaptığı baskıdan ötürü onlardan intikam almak istiyordu.

Eğer arkadaşınız asıl amacını size ifade edebildiyse, sizin onun cevabından yola çıkarak bir şeyin ayırdına varmanız gerekir. Arkadaşınızın “Bu sınavda başarısız olacağım” derken, aslında size bunu yapmaya dair niyetini aktardığını fark etmelisiniz. Eğer arkadaşınız sınavda gerçekten başarısız olacaksa buna çoktan niyetlenmiştir ve kendi isteği doğrultusunda başarısız olacaktır.  Siz, bunu fark etmiş olarak ona düzgün bir yanıt vermenizi gerektiren bir konuma düşersiniz. Örneğin ona birkaç anahtar formülü ezberlemesinde yardımcı olmak yerine arkadaşınızı bunun ailesinden intikam almak için gerçekten iyi bir yol olmadığına ikna etmeye çalışırsınız. Arkadaşınıza sınavdan geçmesi için yardım etmek yerine onu sınavdan geçmeye ikna etmeye çabalarsınız. Zira ilki, arkadaşınızın yardımınıza muhtaç olduğu bir şey bile değildir.

Yukarıda anlatılan her şey, sadece insan toplumunda büyümüş olmanıza bağlı olarak, arkadaşınızın durumu hakkında bilgi sahibi olmanızı ve buna yanıt verebilmenizi sağlayan türden şeylerdir. Buna karşın bir plan veya niyet ifade etmenin yahut belli amaçlar doğrultusunda kasıtlı bir şey yapmanın ne olduğunu bildiğinizde, o bildiğiniz şeyin ne olduğunu söylemek daha zordur. Belirli bir şeye niyetlenmek veya o şeyi tasarlamakla bunun biri tarafından yapılacağını düşünmek arasında ne fark var? Bir şeye niyetlenerek, o şeyi hedefleyip yapmakla; bunun biri tarafından bir anda gerçekleştirilmesi arasındaki fark ne?

Eğer bu soruları ciddiye alıp onları cevaplamaya çalışırsanız felsefe yapıyorsunuz demektir. Ve bu durum özelindeyse, niyet ve eylemin doğasına dair felsefi düşünceler edinmeye başlamışsınızdır. Bununla beraber bu düşünme şekli, yönünü zaten bilgisine sahip olduğu bir yerden yola çıkarak bulur: bir şeye niyetlenmek ve bu niyet üzerine harekete geçmek. Neticede eğer bunu bilmeseydiniz, arkadaşınız size ailesinden intikam almak istediğini söylediğinde onun aslında ne demeye çalıştığını anlayamazdınız. Buradan hareketle, eğer bir sınavda başarısız olmaya niyetlenmiş olmanın ne demek olduğunu bilmeseydiniz, arkadaşınızın anlatmaya çalıştığı şeyin bu olduğunu (yani ailesinden intikam almak istediğini) anlayamazdınız. Eğer bunu bilmeseydiniz, arkadaşınıza ailesine karşı hissettiği duygulara rağmen sınavda başarılı olacak kadar konuyu iyi bildiğini söyleyerek karşılık verirdiniz.

Ancak böyle bir konuma düşseniz tabii ki böyle bir şey söylemezdiniz, çünkü arkadaşınızın size ne söylemeye çalıştığını bal gibi bilirdiniz. Bilmediğiniz şey, öylece bildiğiniz şeyin ne olduğudur. Bildiğinizi açıkça belli edemez veya harita şeklinde gösteremezdiniz. Bunu yapmaya çalıştığınız anda felsefe yapmış olurdunuz: gerçek hayatta uygulayabileceğiniz bir bilgiyi açıkça ifade edebilmek umuduyla, yeterince iyi bildiğiniz bir şey üzerine düşünmek.

**

Felsefenin çoktan bildiğimiz şeyleri açıkça ifade edebilmek şeklindeki tanımı, felsefenin ne olduğuna dair yapılmış pek çok tanımdan yalnızca bir tanesidir. Aşağıda bu konu üzerine birkaç soruya değineceğim.

(1) Bu tasarı, eleştirel olmayan muhafazakâr bir yapıya mı sahiptir? Açıklamış olduğum üzere, felsefi bilginin tabanı, kendimize ve dünyamıza dair zaten sahip olduğumuz bilgiden meydana gelir. Bu, felsefenin dünya hakkında olağan düşünme biçimlerimizi basitçe varsaydığını ve felsefenin, felsefe öncesi inançlarımızın eleştirel incelemesiyle ilgilenmediğini gösterir ki bu hiç de felsefi olmayan bir tutummuş gibi gözüküyor!

Lakin bu şikâyet pek yerinde değil. Dünya hakkında zaten bildiklerimizi gün yüzüne kavuştururken, bilgimizde boşluklar olabileceğinden veya felsefe öncesinde bağlı olduğumuz düşüncelerin bazıları arasında gerilimler ya da çelişkiler olabileceğinden; düşündüğümüzden çok daha az şey bildiğimizi fark etmemiz gayet mümkün. Dünyayı bildiğimiz haliyle tanımlamak ve başka bir şekilde bilindiği haliyle (örneğin bazı bilimsel araştırma perspektifleriyle tanımlanan dünyayla) karıştırıldığında iki tanımın birbirini tutmadığını fark etmek de pekâlâ mümkün. Son olarak, dışardan edinmiş olduğumuz bilgeliğin çeşitli parçalarını, yani gerçekte olanla çatışmasına rağmen ortak aklın ürünü olarak saydığımız şeyleri eleştirmek için felsefi düşünceden yola çıkarak edindiğimiz dünya fikrini kullanmak da mümkün olabilir.

(2) Bu tasarı bize yeni bir bilgi kazandırır mı? Felsefe bir tür anlayış ve bilgelik arayışı olmalıdır. Ancak ben felsefeyi zaten bildiğimiz bir şeyi açıkça ifade etme yolu olarak tanımlamış bulunmaktayım. Eğer felsefe bize halihazırda sahip olduğumuz bilginin ötesine geçmekte yardımcı olmuyorsa felsefe yapmanın ne önemi var?

Harita analojisi bize burada yardımcı olacaktır. Eğer mekanlar arasında yolunuzu normalde benim bulduğum gibi buluyorsanız, A noktası ile B noktası arasındaki bir yolu veya B noktasından C noktasına giden bir yolu biliyor olsanız bile, A’dan C’ye giderken ara bir durak olan B noktasından geçmeyen yollardan bir tanesini bile bilmiyor olabilirsiniz. Eğer durumunuz buysa, A, B ve C noktalarının hepsini bir arada gösteren bir haritada gördüğünüz zaman daha önce bilmediğiniz kıymetli bir bilgi edinmiş olacaksınız. Benzer bir şekilde, felsefe öncesinde sahip olduğumuz bilgileri felsefi cinsten açıkça ifade edebilmek, felsefe yapmadan önce bizim için bariz olmayan bağlantı ve ilişkileri görmemizde bize yardımcı olacaktır.

(3) Bu yaklaşım bizim, kendi kavramlarımız hakkında mı yoksa şeylerin kendisi hakkında mı bir şeyler öğrenmemizi sağlar? Felsefenin, günlük yaşam anlayışımızın içerdiği şeylerin çok daha açıkça ifade edilebilmesi için bir şeyler üstüne düşünme meselesi olduğunu açıklamaya çalıştım. Pek çok önemli filozofun da söyleyegeldiği üzere bu, felsefe yaparak öğrendiğimiz (“tek”) şeyin dünyadaki kavramlarımızın doğası olduğu fikrini ortaya koyar. Bununla birlikte, kavramı oldukları şeyler hakkında hiçbir şey öğrenemeyiz.

Bu yargı, bütün yazı boyunca reddettiğim bir şeyi öne sürmekte. Eğer asıl örneğimdeki yolumu bulma yeteneğimi alıp bir haritaya dönüştürseydim ve bunu yaparken iyi bir iş çıkarsaydım, haritam mekânın bendeki öznel temsillerini göstermek yerine yolumu bulmama yarayan yerin uzamsal düzenini gösterirdi. Aynı şekilde, arkadaşınızın sınavda başarısız olmaya dair niyetini bildiğinizde, bildiğiniz şeyi açıkça ifade ederken, niyet kavramının sizdeki öznel temsilini değil; niyetin kendisinin ne olduğunu ifade etmiş olursunuz.

Tabii ki bunu yaparken başarısız olma ihtimalimiz var. Felsefe yaparken kimi zaman şeyleri oldukları gibi açıkça ifade ettiğimizi düşünürüz ama özünde bunu yaparken görüşümüz yanlış veya hatalı bir düşünme biçimiyle çarpıtılır. Bu felsefenin dikkate alması gereken bir ihtimaldir. Önümüzdeki yazıda bu meseleye dönüş yapacağım.

* “Açıkça ifade etme” deyimi “articulate” kelimesine karşılık olarak kullanılmıştır. (ç.n.)

 ©® Düşünbil (2020)

Yazar: John Schwenkler
Çeviren: Narod Dabanyan
Çeviri Editörü: Onur Demir
Kaynak: www.3quarksdaily.com


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com