Paylaş

Filozof Patrick Masterson, Tanrı olsun ya da olmasın evrende “akılcı bir düzen” olduğuna inanıyor. (Irish Times, Unthinkable)

Son 50 yılın en büyük felsefi trendi muhtemelen metafizikteki gerilemedir. “Meta-ne?” mi diyorsunuz. (bu da bu cümlemi kanıtlar).

Metafizik nedir?: Nihai gerçekliğin yarı-dini çalışması, bilimin ötesinde bir cüretkarlık, ya da İngiliz düşünür FH Bradley’in söylediği gibi, “içgüdüsel olarak inandığımız şeye kötü sebepler bulma.” İç yüzünü araştırmak çok güç fakat Dublin Üniversitesi, mantık ve politika bilimi departmanlarının yanı sıra bir zamanlar sadece bu konuyla ilgilenen bir bölüme sahipti, Üniversitenin eski rektörü Patrick Masterson, “buradaki metafizik şeyi anlatan en etkileyici parçaydı,” diyerek o dönemleri özlemle hatırlıyor.

Şimdilerde onursal din felsefesi profesörü olarak görevine devam eden Masterson, akademik hayatını Tanrı meselesini çözümüne adamış. Külliyatı kapsamlı bir özet yapılmasını engeller fakat kendisi, etkili çalışmaları arasından iki kavrama geri dönüp vurgu yapar:

Birincisi Asimetri: Hayatımızın asimetrik ilişkilerle dolu olduğu fikri (Örneğin, biz bilimsel bilgiye inanırız; fakat o bize inanmaz). Masterson aynı dinamiğin transandantal (trancendent) olana da uygulanıp uygulanamayacağını araştırır; “Ben Tanrıya tamamen inanabilirim fakat o bana inanmaz”.

Adem’in Yaradılışı, Michelangelo, Sistine Şapeli, Vatikan, Roma. ‘Şeylere özgü akılcı bir düzen olmasını ummak mantıklıdır’ diyor Patrick Masterson. Fotoğraf: Getty Images/Science Photo Library

İkincisi Oluş: Sevgi ve umut gibi şeyler nereden gelirler? Masterson yıllar boyunca bu konuya çok kafa yormuştur, fakat dönüm noktasına 2013 yılında 50 yıllık eşini kaybettiğinde ulaşır.

“Eşim gerçekten mükemmel ve çok güzel bir kadındı, dostum,” diye söze girmişti Masterson, Unthinkable*’daki yazım için evine kahveye davet edildiğimde; “O şu anda çalışma odamdaki bir kutunun içinde. Orada küllerinden daha fazlası olduğunu düşünüyorum.” “Bence güzellik, dürüstlük, iyilik, iyi bir mizah anlayışının bir torba küle indirgenemez. Bir şekilde hâlâ ordalar. Nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrim yok, ama inanıyorum; çünkü bir şekilde durum böyle ve olması gereken de bu,” diye devam eder profesör.

Önceleri Masterson ilk kanıtlarla Tanrının varlığını ispatlamak gibi kadim bir görevle meşgulken, şimdi doğru olduğunu bildiği yerden, “dünyevi aşk”dan “geriye doğru gidiyor”.

“Onun ölmesi ve benim ona aşkımın hala canlı olması da dahil, yaratıcı kaynağı olan sevgi dolu bir Tanrı olmaksızın tüm bu oluşların bir anlam ifade etmesi çok zor olurdu.”

Patrick Masterson, filozoflar ve diğer yazarların katkıda bulunduğu bir makale derlemesi ile onurlandırılmıştır. Ciphers of Transcendence, Irish Academic Press. Fotoğraf: Alan Betson/The Irish Times

Şimdi 84 yaşında olan Masterson halen bulaşıcı bir araştırma coşkusuna sahip ve yeni bir kitap üzerinde çalışıyor. Hayat boyu süren arayışını onurlandırmak üzere, Fran O’Rourke’nin editörlüğünü üstlendiği ve merhum başpiskopos Desmond Connell ve geçmişte yolu Masterson ile kesişen merhum Seamus Heaney’in yanı sıra Richard Kearney, Philip Pettit ve Alasdair MacIntyre ve birçok kişinin katkıda bulunduğu Ciphers of Transcendece, Irish Academic Press tarafından yayınlandı.

Kitapta ayrıca Masterson’ın metafiziği, “illüzyon olmamasına rağmen, insan varlığının değeri ve asıl anlamının ne olduğu sorusunu aydınlığa kavuşturan bir aktivite” diyerek savunduğu kendisine ait bir makale de yer alıyor.

Metafiziğin modası neden geçti?

Patrick Masterson: “Şeylerle ilgili genel metafizik yaklaşım, her ikisi de 17. Yüzyılda gerçekleşen iki gelişmeyle korkunç bir yola girdi: birincisi, modern bilimin gelişimi; ikincisi de Kartezyen şey.”

“Tüm bunlar büyük bir gürültüyle geldi. Tanrılarla ilgili tüm bu spekülatif şeyleri bırakıp, dünyayı olduğu gibi anlamaya çalışalım, deyiverdi. Derken Descartes’in sözlerine gidiyorum: …Şüphe edebileceğim her şeyden şüphe edeceğim; dünyadan, vücudumdan, fakat şüphe edemeyeceğim bir şey varsa o da ‘cogito ergo sum, düşünüyorum öyleyse varım.’ İşte bu nedenle sadece açık biçimde algılayabildiğim şeyleri kabul edeceğim.”

“Bu, şeylerin kendilerini değil, bize nasıl göründüklerini bildiğimiz oyunu başlatır. Bu da bir sorun yaratır çünkü Tanrıyı sadece bize göründüğü şekliyle biliriz.”

Metafiziğin problemlerinden biri de bu disiplin içinde ilerlemesinin nasıl ölçüleceğidir. Söyleyebildiklerimizde bir gelişme mevcut mu?

“Sanırım son büyük umut Hegel’di. Metafiziğin temel sorunlarından biri… Eğer bir Tanrı varsa, Tanrı ve insan arasındaki ilişkiyi nasıl anlıyorsunuz?

Hegel bu soruyu, insanların Tanrının kendisini tanıdığı bir mekanizma olduğu söyleyerek yanıtladı. Bir arada yaşama sorunu da merkezi bir fikir halini aldı.”

Emin olduğunuz şeyler neler?

“Düşüncelerim gelişti fakat inancımı hiçbir zaman bırakmadım. Varlığın analojisi adını verdiğim şeyin –farklı varlık, gerçek ve iyilik düzeyleri– nihayetinde tamamen tesadüfi olaylardan ziyade, manevi bir gerçeklikle açıklanması gerektiğini söyleyebilirim.

Şöyle açıklayayım, termodinamiğin ikinci yasası entropi kavramını içerir: yani düzensizlik artacak ve en sonunda, birkaç milyon yıl içerisinde, her şey mutlak bir kaos ve düzensizliğe dönüşmüş olacak ve yaptığımız her şey, tüm anlam ve değerler silinecek. Ben bu sonuca sadece bilimle ulaşılabileceğini düşünüyorum.

Bu nedenle de düzenin yıkılacağından ziyade kurulacağını savunan negatif entropi kavramı [mümkündür] üzerinde düşünüyorum. Sanırım, düzenin daha nihai bir gerçeklik olduğunu savunabilirim.

Bu, belki de şeylerin nasıl olduğuna ve nasıl olsa kesişeceklerine ikna olduğum içindir; evet bu kanıttan ziyade bir inanç.

Yakın zamanda, umut alanına doğru, her şeyin en sonunda bozulacağına inanmaktansa, şeylerin akılcı bir düzeni olduğuna inanmanın daha mantıklı olduğu düşüncesine doğru ilerlemeye başladım.

Peki bu, ölümden sonra bir hayat istemekle ilgili olabilir mi?

“Evet, ben de bunun üzerimde bir etkisi olup olmadığını merak ediyorum. Bunun etkili olmadığını söylemek imkânsız, ama bu zaman zaman tüm bunları merak etmediğim anlamına gelmiyor. Bazen, tüm bu teolojik yorumlar yanlış olsa dahi, İsa oldukça düzgün bir adamdı, kendisi sadece bir insan olsa dahi onun yaşadığı gibi yaşamak kötü bir yaşama şekli olmazdı diyorum.”

Bilgeye sorarlar:

Sosyal medya profilinizi ne sıklıkla güncellemeniz gerekir?
Aziz Anselmus cevap verir: “Bir hayal içinde yaşamaktansa, gerçek içinde yaşamayı tercih ederim.”
*Unthinkable: Makalenin yazarının Irish Times’daki köşesinin adı. (ç.n)

©® Düşünbil (2020)

Yazar: Joe Humphreys
Çeviren: Tuğba Ahçıoğlu
Çeviri Editörü: Elif Arslan
Kaynak: irishtimes.com


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com