Yunan düşüncesinde evren hakkında ortaya atılan iddialardan öne çıkanı, atom öğretisidir. Yunan düşünürlerinden Parmenides (MÖ 515-460)’in belirttiği varlık fikrinden yola çıkılarak, sonsuz sayıda maddenin var olduğu ve bunların sonsuz sayıda atomlara ayrılabileceği anlayışı yerleşmeye başlamıştır. Antik Yunan’da görülen bu düşünceler, beraberinde maddeyi önemseyen bir akımın gelişmesine zemin hazırlamıştır. Materyalizm olarak adlandırılan bu akım, dış dünyanın nesnel varlığını tanıyan ve maddeye öncelik veren bir felsefe akımıdır. (1) Sadece maddenin gerçek olduğunu benimseyen, maddenin değişimleri ve hareketini önemseyen materyalizm, ruhsal olan şeylerin anlamının, maddeye indirgenebileceğini söyleyerek, madde dışında olanlara ikincil gözüyle bakılmıştır. (2) Materyalizm, maddesel öğeleri bölünemeyen, değişmeyen atomlara indirgemekte ve varlıkların bu atomlardan meydana geldiğini ileri sürmektedir. Tek ve gerçek bilgi, atomlardan yapılmış olan duyularla algılanabilendir.
Materyalizm bir akım olarak öncelikle 16. yüzyılda dikkat çekmeye başlar; fakat temel olarak çok daha öncelere dayanmaktadır. Maddeci görüşün bütünlüklü olarak ilk savunucusu Demokritos (MÖ 460-371)’tur. Demokritos’un atom öğretisi, materyalizmin temelini oluşturmaktadır. Demokritos’un görüşlerinde yer verdiği varlık ve yokluk kavramlarından dolayı, Parmenides’in etkisi açıkça görülür. Demokritos, Parmenides’in varlığını sonsuz sayıda maddeye yani atomlara ayırır. (3) Onun, atom hakkında söylediklerinden en dikkat çekeni, atomun yer değiştirme hareketini yapmasıdır. Hareket eden atom, hareket ettirici yani boşluk ile birliktedir. Evrende tek tek var olanların ortaya çıkışı, bu boşluk sayesindedir. Atomlar boşlukta hareket ederler ve birbirleriyle çarpışarak, etkileşimde bulunurlar. Bu etkileşimin sonucu olarak da, çeşitli cisimler meydana gelmektedir. Atomların asıl özelliği, duyusal niteliklerinin (renk, tat, koku vs.) bulunmamasıdır. Atomlar sadece, niceliksel özellikleri (en, boy, hacim vs.) ile tanımlanmaktadır. (4)
Atomun yer değiştirmesi yani hareket etmesinin dışında, Demokritos’un belirttiği bir başka önemli mesele, zorunluluktur. (5) Hiçbir şey rastlantıyla meydana gelmez. Her şeyin bir nedeni ve zorunluluğu vardır. Hareket zorunlu olarak vardır. Yani evren, harekete zorunlu olarak bağlıdır. İşte bu nedenle de, zorunlu var oluş ve zorunlu yok oluş bizleri önce belirlenimcilik (6) yani determinizm, ardından mekanizm anlayışına götürür. (7) Her şey kendi başlarına hareket eden atomlardan oluşmuştur ve evren atomların mekanik bir bütünlüğünü göstermektedir. Örneğin ruh ince, düz, yuvarlak ve ateş atomlarına benzer atomlardan yapılmıştır. Bu atomlar, en hareketli atomlardır. Ve onların bütün bedene nüfuz eden hareketlerinden de, yaşam olayları doğmaktadır. (8) Demokritos’a göre nitelikler, duyusal yetiye sahip olan insanlar tarafından cisimlere yüklenir. Akıl ve duyu bilgisi ayrımı da bu noktada karşımıza çıkar (özellikle de Descartes, Locke ve Kant’ta karşımıza çıkan bu türden bir ayrımın kökeni, Demokritos’a dayanır). Demokritos’un birincil (niceliksel özellikler) ve ikincil (niteliksel özellikler) özelliklerin ayrımı, akıl ve duyu ayrımını ortaya koymuştur. (9) Bu ayrımı yapmış olması ve atomların bilgisini akla yüklemesi bakımından, Demokritos’un görüşleri önem taşır.
16. ve 17. yüzyıl materyalistlerinin üzerinde etkili olmuş diğer önemli maddeci düşünür de, Lucretius (MÖ 95-55)’tur. Lucretius’un özellikle atomcu görüşlerine yer verdiği eseri, “Evrenin Yapısı” (De Rerum Natura)’dır. Lucretius evrenin kendiliğindenlik yasasına dayanarak oluştuğunu düşünmüştür. Evrenin Yapısı eserinde bu düşüncesini şöyle açıklar:
“Elbet bir amaç güderek almadılar şu düzeni/ Sağduyularını kullanarak atomlar, ne de/ Tek tek, devinimlerine belli bir koşul koydular./ Ama o sonsuz boşlukta binlercesi/ Hiç durmamacasına koşuşturduklarından, binlerce/ Değişikliğe uğradıklarından çarpışmalar sonucu,/ Her devinimi, bağlantıyı denedikten sonradır ki/ Şu özel kalıba dökülmüşlerdir, dünyamızı yaratan.”(10)
Bu anlatıma göre Lucretius, cisimler ve boş uzay dışında başka bir şey olmadığını dile getirir. Var olan her şey, bu iki öğenin arasındaki olaylardan gerçekleşmektedir. Lucretius daha çok, her şeyin bir başlangıcı, bir yaşamı ve bir sonu olduğu şeklinde bir düşünceye sahiptir. Lucretius’a göre zaman kavramı, kendi başına bir şey ifade etmemektedir. Ona göre zaman sadece, belli bir anda olanın, olmuş olanın ve olacak olanın duyumunu temsil eder. Tarihsel olaylar da, cisimlerde meydana gelen veya uzayda gerçekleşen değişmeler olarak gelişir. Dolayısıyla zaman, boş uzay kadar bile bir gerçekliğe sahip değildir. (11)
Birçok meseleye değinen Lucretius, ruhun ölümsüz olduğu fikrini çürütmek için ruh meselesini incelemeye alır. Bunun için öncelikle can fikrini, ruhtan ayırmıştır. Can ve ruh, insan bedeninde bir arada bulunurlar ve birbirlerine bağlıdırlar. (12) Ruh; el, ayak ve göz gibi canlı varlığın bir organıdır. Bu açıdan ruh sadece, bedensel yaşamın bir uyumu değildir. Lucretius’a göre, ölüm anında insan vücudunu terk eden ılıklık ve yaşamsal nefes, en ince ve en derin parçasını ruhun oluşturduğu canı meydana getirir. Lucretius eserinde şöyle der:
“Diyorum ki, birbirine bağlıdır ruhla can;/ Tek bir töz oluştururlar birlikte./ Ama, kafa da diyebileceğim, asıl egemen gücü bedenin, / Ruh ya da zihin dediğimiz yol gösterici ilkedir./ Bu, göğsün ortasına sıkıca yerleşmiştir./ Korku ve ürkünün orada atar nabzı,/ Sevincin okşayan eli orada duyulur./ Demek burada zihinle ruhun barınağı./ Canın geri kalanıysa, bedene dağılmıştır.”(13)
Bu dizelerden anlaşılacağı üzere, ruhun merkezi göğüstür. Duyumları duyan, sadece ruhtur. Can ise, insan bedeninin tümüne ve her noktasına yayılmıştır. Can ve ruh, Lucretius’a göre, cisimsel niteliktedirler ve en küçük, en yuvarlak ve en hareketli atomlardan yapılmışlardır. Ruhun maddesel oluşunu Lucretius, dizelerinde şu şekilde anlatır:
“Ruh ve can da maddeden oluşmuşlardır/ Bu mantığa göre. Kolları uyarışlarını,/ Uykudan kaldırışlarını bedeni, anlamını/ Değiştirişlerini yüzün, bizi yönetişlerini;/ Üstlenişlerini dokunma gerektiren bu edimleri/ Görebiliyoruz; dokunmada da gerekliyse madde/ Maddeden oluştuklarını nasıl yadsırız? (…) Söyleyeyim ki çok incedir dokusu, olağanüstü/ Ufaklıkta tozanlardan oluşmuştur. (…) Ruhun bir olayı canlandırdığı,/ Tasarladığı hızla, asla boy ölçüşemez olayın hızı./ Demek ki, dokuları gözle görülür nesnelerden/ Çok daha tez çalışır ruh kendi kendine./ Yani olağanüstü ufaklıkta ve yuvarlıkta / Olmalı atomlar; öyle ki,/ Devinime geçsin en ufak dokunuşla.”(14)
Lucretius burada, canı ve ruhu birbirinden ayırması bakımından, önemli bir konuyu öne çıkarmış olmaktadır. Fakat yine de ruhu, atomlarla örmesi, onu diğer maddecilerden ayrı kılmamaktadır.
Kaynakça:
(1)Ivan Frolov Timofeevich, Dictionary of Philosophy, edited by Murad Saifulin, International Publishers, New York, 1984, sf: 252
(2)Hugh Elliot, Modern Science and Materialism, Longmans Green and Co., London, 1919, sf: 174
(3)Jacqueline Russ, Avrupa Düşüncesinin Serüveni, çev: Özcan Doğan, Doğubatı yayınları, Ankara, 2011, sf: 41
(4)Sara Çelik, İlkçağdan Yeniçağa Bilgi Felsefesi, Doruk yayınları, İstanbul, 2010, sf: 32
(5)Bertrand Russell, Batı Felsefesi Tarihi, çev: Muammer Sencer, Say yayınları, İstanbul, 1983, sf: 76-77
(6)George Thomson, İlk Filozoflar, çev: Mehmet H. Doğan, Payel yayınları, İstanbul, 1988, sf: 373
(7)Macit Gökberg, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990, sf: 38
(8)F. Albert Lange, Materyalizmin Tarihi, çev: Ahmet Arslan, Ege Üniversitesi yayınları, İzmir 1982, 1.cilt, sf: 14
(9)Sara Çelik, İlkçağdan Yeniçağa Bilgi Felsefesi, Doruk yayınları, İstanbul, 2010, sf: 33-34
(10)Lucretius,Evrenin Yapısı, çev: Tomris Uyar ve Turgut Uyar, Hürriyet yayınları, İstanbul, 1974, 1. kitap, (satır 1020-1028)
(11)Lucretius, a.g.e., önsöz
(12)Lucretius,a.e., 3. kitap (satır 137)
(13)Lucretius, a.e., 3. kitap (137-145)
(14)Lucretius, a.e., 3. kitap (165- 180)
Yazar: Ece Saraçoğlu
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.