• 5 Haziran 2022
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Mill, her ne kadar kendisini özgürlüğe adamış olsa da despot babası onu özgürlüğünden mahrum etmeye çalışmıştı. Daha sonraki yaşamında, kendisine hiç kriket oynayıp oynamadığı sorulduğunda Mill; hiç çocuk olmadığını, kendi yaşında hiçbir arkadaşı olmadığını ve hiçbir zaman uçarı şeyler için kendisine zaman tanınmadığını söyledi. Bu yalnız çocuk, zamanla bir dâhiye dönüştü ve sonunda toplumu büyük ölçüde soyut terimlerle tanımlar hale geldi. Hayatında daha sonra yaşadığı olaylar, onu radikal bir sosyal değişimi savunur hâle getirdi.

Çocukluk ve Gençlik Yılları

 John Stuart Mill, 20 Mayıs 1806’da, Londra’nın kenar mahallesi olan Pentonville’de doğdu. James Mill ve Harriet (önceki soyadı ile Burrow)’in dokuz çocuğunun en büyüğüydü. Aslında İskoçya’da papaz olarak eğitim gören babası, gazeteci olmak için Londra’ya geldi ve faydacı (utilitaryan) filozof olan Jeremy Bentham (1748-1832) ile tanıştı. Böylece onun sadık destekçisi ve işbirlikçisi oldu. James Mill, bir yazar olarak geçimini sağlamak için mücadele ediyordu ki Hindistan Tarihi (1818) adlı kitabı Doğu Hindistan Şirketi’nin dikkatini çekmişti. Sonraki yıllarda yeteneği ve çalışkanlığı, şirketin Baş Denetçisi (tüm şirket işlemlerini inceleyen ve yetkilendiren Denetçi Ofisi’nin başkanı) olmasını sağladı. Bu, ona hem maddi güvence hem de büyük oğlunu bir dâhi yapmak için yeterli boş zamanı verdi. James Mill, çocuğun hayatı için büyük şeylere mal olmuş olsa da bu isteğinde beklenenin ötesinde başarılı oldu. John Stuart, üç yaşında Yunanca öğrenmeye başladı. On bir yaşında hem Yunanca hem de Latinceyi ileri düzeyde biliyordu. Geniş bir tarih araştırmasından sonra mantık, matematik ve ekonomi üzerine çalışmaya başladı. Bütün bu çalışmaları, babasının vesayeti ve Bentham’ın teşviki ile başarıya ulaştı. On beş yaşına geldiğinde Mill, çok yönlü başarılı bir akademisyen olmuş ve özgün çalışmalarına başlamıştı. Mill, çalışmalarına Bentham’ın faydacılık üzerine fragmanlardan oluşan anlatımını, tutarlı ve sistematik bir formda bir araya getirerek başladı. Böylece bu çalışmalarıyla bağımsız edebi ve felsefi kariyerini başlatmış oldu. 1823 yılında, Mill on yedi yaşındayken babası ona Doğu Hindistan Şirketi’nde bir pozisyon verdi. John’un muazzam yetenekleri ve çalışma kapasitesi, 1856 yılında Baş Denetçi olarak babasının yerini alana kadar şirket içinde istikrarlı bir şekilde yükselmesini sağladı. 1858’de Mill, şirketten iyi bir emekli maaşı elde ederek emekli oldu ve siyasetle ilgilenmeye başladı. 1865’te ise Westminster Milletvekili seçilip Avam Kamarası’na girdi.

1823 yılında Doğu Hindistan Şirketi ile çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra Mill, hayatının geri kalanında peşini bırakmayacak travmatik bir olay yaşadı. İşe giderken Londra’daki St James Parkı’nda yürüdüğü esnada, bir ağacın altında bir kıyafet yığını olduğunu fark etti. Bu yığının içinde, boğulmuş yenidoğan bir bebek cesedi buldu. Bu olayı yetkililere bildirdiğinde, o zamanlar sıradan bir olay olarak kabul edildiği için yetkililerin kayıtsız kalmaları karşısında dehşete düşmüştü. Mill, kısa sürede onu Viktorya dönemi kayıtsızlığı ve ikiyüzlülüğüne karşı savaşan biri haline getiren kampanyaların ilkini başlattı: Londra’nın işçi sınıfı bölgelerinde doğum kontrolünü anlatan ve savunan bir kitapçık dağıttı. Ne yazık ki kısa süre sonra tutuklanıp müstehcenlikle suçlandı ve hüküm giyip kısa bir dönem hapis yattı. İleriki yıllarda zamanının önde gelen halk entelektüellerinden biri olacak bu kişi, daha on yedi yaşında bir sabıka kaydı edinmişti. Bu olaydan elli yıl sonra The Times’ta kindar bir ölüm ilanı ile gündeme gelene kadar ailesi ve nüfuzlu arkadaşları kamuoyunda linç edilmesini engellemek için girişimlerde bulundu. Her ne kadar bu olayın masum bir şekilde genç yaşının getirdiği düşüncesizlikten başka bir şey olmadığı belirtilse de o zamanlarda bu olayın önemi tamamen gözden kaçırılmıştı. Mill, o anda tutkulu bir eylem insanıydı ve sonrasında da öyle kalacaktı.

Mill, ihtimamlı geçen çocukluğuna ve zor ergenliğine karşı kaçınılmaz olarak şiddetli bir tepki vermişti. Bunun sonucunda ise 1830 yılında derin bir depresyona girdi. Çalışmaya devam etmesine rağmen tüm hırsını ve ilgisini kaybetti. Ancak yavaş yavaş ve emin adımlarla fark etti ki bu duruma babası sebep olmuş olsa da her türlü çözüm kendi ellerinde olmalıydı. Ona çizilen yoldan çıkıp daha geniş çapta ve zevk için okumalar yapmaya başladı. Bentham ile olan bağlantısı, ona Londra’daki entelektüellerin büyük rağbet gösterdiği salonlara giriş imkânı sağladı ve bu salonların birinde hayatını değiştiren Harriet Taylor ile tanıştı. Taylor’ın kocası John; başarılı bir eczacı, Bentham’ın destekçisi ve Mill ailesinin eski bir komşusuydu. Taylor çifti, edebi ve felsefi etkinlikler için sık sık bir araya gelmelerine rağmen ayrı yaşıyorlardı. Mill, Harriet’i çok beğenmişti ve hızla entelektüel paylaşımlarından yakın, samimi bir ilişkiye doğru geçiş yaptılar. John Taylor, kendisinin platonik bir arkadaşlık ancak başkalarının skandal olarak gördüğü bu ilişkiye karşı son derece hoşgörülü davrandı. Özellikle Mill’in babası, şiddetle bu ilişkiye karşı çıktı ancak boşunaydı çünkü oğlu üzerindeki hakimiyetini çoktan yitirmişti. Harriet ve Mill sonraki yirmi yıl boyunca ilişkilerini sürdürdüler ve 1851 yılında, John Taylor’ın ölümünden iki yıl sonra evlendiler. Bu sırada Mill, ailesinden tamamen uzaklaşmıştı. Harriet, başlı başına zeki bir entelektüeldi ve Mill’in hem hayatını hem de dünya görüşünü değiştirmişti. Harriet, kadınlar ve erkekler ile toplumun tüm sınıfları için bireyselliğin ilerici gelişiminin yaşamda ana hedef olarak oluşturacağı olası değişiklikleri Mill’in anlamasında, ona yol gösterdi. Harriet; Mill’in düşünce yapısı, gelişen hümanizmi ve harekete geçme kararlılığı konusunda vazgeçilmezdi. 1858 yılında, yaptıkları bir Avrupa turu sırasında Harriet, Avignon’da hasta düşüp ölünce Mill büsbütün perişan olmuştu. Mill, Harriet’in gömüldüğü Avington’da bir ev satın aldı ve hayatının geri kalanında, onun mezarına yakın olmak için her yıl, aylarını orada geçirdi.

Felsefesi ve Politik Faaliyetleri 

Mill, deneyime dayalı bilgiyi sosyal ve ahlaki alanlara yaymaya çalışan bir ampiristti [1]. Politika, onun için felsefesini uygulamaya koyma yolunda tutkulu bir teşebbüstü. Bentham’ın felsefesini dinç bir şekilde sistematikleştirmesi nihayetinde 1863 yılında Faydacılık [Utilitaryanizm] olarak neşredildi. Mill’in faydacı argümanı basitçe şöyleydi: “Eylemler, mutluluğu teşvik ettikleri ölçüde doğrudur, tersini teşvik ettikleri ölçüde ise yanlıştır.” Bentham’ın ahlaki değerler için uygulanabilir bir nicel temel oluşturma girişimleri başarısız olmuş ve “mutluluk hesaplaması” bir alay konusu haline gelmişti. Mill’in daha incelikli yaklaşımı biraz daha iyi gitti. Mill’in diğer tüm büyük çalışmaları, onun politik savunuculuğu için birer adımdı. Bunların en iyisi ise o muhteşem On Liberty (1859) kitabı idi.

Özgürlük, bireyler ile içinde yaşadıkları toplum arasında yapılan bir anlaşmaya dayanır. Bu anlaşma, yapılması gereken şeyleri yani doğruları veya yapılmaması gerekenleri yani yanlışları belirleyerek tamamlayıcı bir şekilde oluşturulabilir. Isaiah Berlin’in İki Özgürlük Kavramı (1969) adlı ünlü makalesinde, bu iki yaklaşım kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Berlin, bu iki yaklaşımı pozitif ve negatif özgürlük biçimleri –ne yapabilirim ve nelerden korunabilirim– olarak adlandırmıştır. Mill, kararlı bir şekilde toplumun yasakladığı şeylerin listesini en aza indirmek gerektiğini savunuyordu. Kendi ifadesiyle: “İnsanlığın, bireysel veya toplu olarak içlerinden herhangi birinin eylem özgürlüğüne müdahale etmesinin haklı gösterilmesindeki yegâne amaç, kendini korumadır. Medeni bir topluluğun herhangi bir üyesi üzerinde, geri kalanların kendi iradeleri dışında, haklı olarak güç uygulamalarının yegâne amacı, başkalarına zarar gelmesini önlemektir. Birey, kendi üzerinde egemenlik sahibidir.” On Liberty adlı kitabı onun başyapıtıydı ve liberal görüşlerin ilham verici bir savunması olmaya da hâlâ devam ediyor. Evliliğinin yedi yılı boyunca Mill, üç büyük eser daha ortaya koydu: Parlamenter Reform Üzerine Düşünceler (1859), Faydacılık (1863) ve Kadınların Köleleştirilmesi (1869).

Mill, 1865 yılında milletvekili adayı olmayı kabul ettiğinde, bu, kesinlikle onun dar kapsamlı tasarlanmış ilkeleri ile uyumlu koşullardaydı. Propaganda yapmadı, temsilcilerin kendi adına propaganda yapmasına izin vermedi ve seçmenlerinin yerel işlerine karışmayı tamamen reddetti. Onu seçmen toplantılarına katılması için zor ikna ediyorlardı. Yine de halk onu seçti ancak geleneksel bir politik kariyer umudu kısa sürede ortadan kayboldu. Parlamentoda, tartışmalara girmeye istekli olmasına rağmen etkili bir konuşmacı olma yönündeki beklentileri karşılayamadı. Parlamentodaki başarısızlığı, bakanlık koltuğuna dair umutlarını yok etti ve 1868 seçimlerinde koltuğunu kaybetti. Bu başarısızlığına rağmen Mill’in politik etkisi, hayatının geri kalanında ve sonrasında yazıları aracılığıyla artmaya devam etti. Modern uzmanlar onun mantık, metafizik ve ekonomiye katkılarını uzun zaman önce geride bırakmış olsa da Mill, modern liberal demokrasinin zenginleştiği verimli bir zemin yaratmada çok önemli bir rol oynadı. Felsefenin veya politikanın en yüksek zirvelerine hiç ulaşmamış olsa da hiç kimse hem büyük hem de kalıcı bir etki oluşturmada Mill’den daha başarılı olmamıştır.

Son Günleri

Mill hayatının son dört yılını Monloisir’de, Avignon’daki evinde geçirdi. Gelecekteki biyografi yazarları konusundaki endişeleri yüzünden birçok kaydını ve eski yazışmalarının çoğunu yok etti. Kadın hakları konusundaki samimi savunuculuğunu sürdürdü ve Liberal Parti ile Gladstone’dan git gide daha fazla memnuniyetsizlik duyduğunu ifade etti. 1871 yılında, Westminster Abbey’deki eski bir Benthamlı meslektaşı George Grote’un cenazesinde isteksiz bir tabut taşıyıcısı olarak bir arkadaşına dönüp şöyle demişti: “Çok da uzun olmayan bir süre içinde, çok farklı bir şekilde toprağa gömüleceğim.” Bu karamsarlığa rağmen Mill, sonraki iki yıl boyunca enerjisinin çoğunu korudu. Ancak daha sonra, Mayıs 1873’ün başlarında, “yüzünde ve boynunda büyük bir şişlik” oluştu. Mill, zamanının tedavisi imkânsız bir bakteri enfeksiyonu olan erizipel [2] kapmıştı. 8 Mayıs 1873 tarihinde, 66 yaşında öldü ve karısının yanına gömüldü.

Son Söz

Mill, zorlu çocukluğundan kaynaklanan, felsefesindeki ve hayatındaki çelişkileri ve gerilimleri hiçbir zaman tam olarak çözemedi: sürekli olarak rasyonellik ve duygu; derin düşünce ve eylem; felsefe ve politika arasında kaldı. Bertrand Russell gibi o da halktan bir entelektüeldi ve politik bir kin odağıydı. Ancak Russell’ın aksine Mill’in politik mirası felsefi mirasından daha büyüktü. Mill, iki tamamlayıcı temelde bireysel özgürlüğün muhteşem bir savunmasını yapmıştı: bireylerin potansiyellerini, en iyi inandıkları şekilde gerçekleştirmelerini; yetenek, yaratıcılık ve hayal gücünü özgürleştirerek ahlaki ilerleme için bir temel oluşturmasını sağladı. Bunun için Mill’e sonsuza dek minnettar olmalıyız.

Dipnotlar:

  1. Amprizm, Yunanca “empeiria” (deneyim) kökeninden gelen ve deneycilik olarak da bilinen felsefi akım. (ç.n.)
  2. Yılancık hastalığı olarak da bilinen erizipel; deride ağrı, kızarıklık, şişlik ve ısı artışı ile ortaya çıkan bir deri enfeksiyonudur. (ç.n.)

©® Düşünbil (2022)

Yazar: Alistair MacFarlane
Çeviren: Öznur Uçan Ateş
Çeviri Editörü: Selin Melikler
Kaynak: philosophynow.org


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com