• 17 Ocak 2018
  • Elif Erdoğan
  • 0
Paylaş

Bir önceki yazıda listelemeye başladığımız mantıksal yanlışlara (logical fallacies) (1)  devam ediyoruz. Kısaca özetlemek gerekirse, mantıksal hataları formel ve enformel olarak ikiye ayırmış ve gündelik yaşamda sıklıkla karşılaştıklarımızı ikinci kategoriye tabi tutmuştuk. Siyasiler arasında ya da medyada ileri sürülen argümanların dikkate değer bir kısmının mantık yokluğundan muzdarip olduğunu, içlerinde bir sürü safsata barındırdığı öne sürmüştük. Bu mantıksal yanlışları aşabilmek için, öncelikle tartışmayı mantık platformuna taşımak gerektiğini, bu sebeple de tartışma sırasında kullanılan ifadelerin netliğine ve dayanak noktalarının nesnelliğine odaklanarak argümanlarımızı yeniden biçimlendirilmemizin (reformulation) faydalı olacağını iddia etmiştik.

Şimdi, bahsi geçen enformel mantık yanlışlarına birkaç örnek daha verelim.

İlgiyi başka bir yere çekmek için öne sürülen argüman (Red Herring)

Bu mantıksal yanlış İngilizce’deki adını tilki avı sporundan alır. Bir tilkiyi yakalamak isteyen avcı, tütsülenmiş ringa balığı ile tilkinin dikkatini dağıtıp sürüsünden ayırmaya çalışır. Özellikle dinleyicilerin olduğu tartışmalarda tercih edilen bu mantıksal yanlışlarda amaç, karşı tarafı çürütmekten ziyade, tartışmayla ilgisiz önermeleri ortaya sürerek kamuoyunun ilgisini başka bir yere çekmektir.

Bu mantıksal yanlışlardan Ad hominem argümanı insanların düştüğü en yaygın yanılgılardan biridir. Adam karalamaca olarak da bilinen bu argümanlarda önermeler yerine, önermeyi geliştiren kişi tartışma konusu edilerek, karalama yapılmaya çalışılır. Karşıdaki kişinin sözlerine önem verilmeden onun kişiliğine yapılan bu saldırıda aslında amaçlanan, tartışmayı toptan yok saymaktır. Bu tarz argümanlar tartışmaya hiçbir şey eklemedikleri gibi tanım gereği meşruiyetleri de yoktur ve bu nedenle mantıklı sonuçlar çıkarmak için kullanılamazlar.

-A:“Dünya yuvarlaktır.”
-B:“Nerden biliyorsun, sen coğrafya öğretmeni misin?” (Aslında, argümanı oluşturan kişinin otoritesi sorgulanabilir. Ancak bu otoritenin sorgulanabilir olması durumu, karalanan kişinin argümanının bir kenara konulması anlamına gelmez.)

-A:“Vergi borçlandırması konusunun üzerine düşülmeli.”
-B: (Dinleyiciye yönelerek) “Bu adamın şimdiye kadar söyledikleri hep yalandı. Şimdi doğruyu söylediği ne malum?”

Ad hominemin alt başlıklarından olan birini saman adam yerine koyma (Straw Man) yönteminde ise, karşıdakinin argümanının bilinçli olarak karikatürize edilerek çürütülmesi durumu söz konusudur. İleri sürülen önermeyi yanlış yorumlayarak, yanlış alıntılayarak, yanlış kurgulayarak ya da aşırı basitleştirerek dinleyicinin ilgisi başka bir yere çekilir ve neticede konunun özü kaçırılmış olur.

-A:“Bence din öğretimi okullarda mecburi olmamalı.”
-B:“Ne yani herkes dinsiz mi olsun?”

-A:“Bence okullarda isteyen seçmeli din dersi alabilmeli.”
-B:“Ne yani şeriat gelsin mi demek istiyorsun?”

Bir başka örnek ise şu şekilde verilebilir: Bir kişi evrim üzerine “Darwinci teoriyi dayanak noktası alan evrimsel biyoloji, insanlar ile şempanzelerin ortak atadan evrilmiş olduklarını söylemektedir” şeklinde bir önermede bulunuyor. Bu önermeyi çürütmek için karşı taraf şöyle bir yanıt geliştiriyor:

-“Düşünsenize, adam maymundan geldiğimizi söylüyor. Hani o ağaçtan ağaca sallanıp muz yiyerek günlerini geçiren hayvanlar var ya, onlar ile insan türünün aynı olduğunu savunuyor. Darwinci teori, adı üzerinde bir teoridir yani kanıtlanmamıştır. Bunu sanki yasaymış, bu böyleymiş gibi sunmak saçmadır.”

Sıklıkla karşılaştığımız bir diğer mantıksal hata ise tu quaque’dir. Eleştiriyi, suçlayan tarafa geri döndürerek yani bir başkasını, kendisine yöneltilen eleştirinin konusu haline getirerek, kendi argümanını doğrulamaya çalışma isteğinden ileri gelir. Eleştiriyi getiren kişinin aynı hatayı gerçekleştirip gerçekleştirmemiş olması asıl konu değilken, konu buraya kaydırılır ve dinleyicinin ilgisi dağıtılmaya çalışılır. “E sen de yaptıncılık” olarak da özetlenebilecek bu tutum, eleştiriyi getiren kişiyi kendini savunma durumuna soktuğu için oldukça etkili bir metottur.

Örneğin bir anne çocuklarına yere çöp atmama konusunda uyarıyordur ve çocuk o esnada bir başkasını göstererek “Ama anne bak o da atıyor” ya da “Ama sen de geçen gün yere çöp atmıştın” şeklinde bir karşı önerme sunabilir.

Bu mantık hatasına başka bir örnek ise şu şekilde verilebilir:

-“Neden daha fazla yakıt tüketen araçlar satın almayalım ki? Amerikalılara bakın, onlar petrol tüketiminde ilk sırada yer alıyorlar ve yükselen petrol fiyatlarına rağmen halen fazla yakıt tüketen arabalar satın almaktadırlar. Bizim de bu tarz arabalar almamızda bir sakınca yoktur.”

Bunların dışında dinleyicide bir takım duyguları uyandırma yoluyla dinleyicinin etki altına alınmasının hedeflendiği argümanlar da söz konusu olabilir. Kuşkusuz retorik anlamda duygulara seslenmek mantık yanlışı değildir ancak aşırı korku uyandırma gibi güçlü duygulara hitap edildiğinde çoğu zaman mantıksal yanlışlığa da düşülmüş olur: “Benden ayrılırsan, asla mutlu olmayacaksın ve yalnız öleceksin”.

Bir kişinin veya grubun düşüncelerini/eylemlerini, toplumun genelinde huzursuzluk uyandıran başkaca düşüncelere çağrışım yapılması yoluyla karşı tarafın düşüncesinin itibarsızlaştırıldığı argümanlar öne sürülerek, izleyici etki altına almak istenebilir. Bu tarz argümanlarda, bağlam ilişkisi dolayısıyla birine hak verilmemesi (guilt by association) durumu söz konusudur.

-“Hitler vejeteryandı. Dolayısıyla vejeteryanlık kötüdür.”

-“Katolik kilisesinde bazı rahipler, erkek çocuklarını taciz etmekte ve onlar ile birlikte olmaktadır. Bu adamlar hem pedofil hem de eşcinseldir. Çocuk tacizi kötüdür, dolayısıyla bütün eşcinseller kötüdür.”

Tartışmalarda öne sürülen savların kuvvetlendirilmesi için kimi zaman otorite olan birine atıfta bulunulabilir. Otorite olan kişinin (profesör, araştırmacı, bilirkişi…) deneyimleri dolayısıyla belli bir ünvana sahip olduğu düşünülür ve bu sebeple haklı olması beklenir. Ne var ki otoriteye başvurularak kurulan kimi argümanlarda otoritenin güvenirliğinin sorgulanması gibi bir durum söz konusu olabilir. Bu bağlamda argümanın meşruiyetinin sağlanabilmesi için bahsi geçen otoritenin, kendi uzmanlık alanından bahsediyor olması gerekir. Otorite olarak öne sürülen kişinin bahsi geçen konuda yeterince tecrübeli olması, alanındaki diğer uzmanların da öne sürülen savda hemfikir olması (kuşkusuz alan içi ayrışma olabilir), dış etkenlere bağımlılığı yani çıkar çatışması gibi bir durumun içinde olmaması, uzmanlık alanının meşruiyetinin olması (birinin kehanetleri olmaması) beklenir. Bununla birlikte, tüm bu koşullar sağlanmış olsa bile, ‘uzman’ kelimesi yine de önermedeki hata payını gidermeye yeterli olmayabilir. Bu noktada yanıltıcı otoriteye başvuru sorunu (appeal to misleading authority) devreye girer.

-“A diyeti kansere karşı çok etkili bir diyettir. X diyetisyen doktor tarafından hazırlanmıştır. O zaman bu diyet kesin kansere karşı etkilidir.”

Alakasız bir otoriteye başvuruda bulunmak, şeklinde de özetlenebilecek bu minvaldeki argümanlarda izleyicinin ikna edilmesindense otorite konumundaki kişilerin söylediklerine izleyicinin itibar göstermesi fikri ağır basar. Aslında başvuru noktası olarak mantıklı gözükse de -şayet bu otoritenin bilgisi sorgulanıyorsa yahut bu otoritenin bahsi geçen konuyla ilgili olmama gibi bir durumu söz konusuysa- otoritenin o konuda otorite oluşu sorgulanabilir.

-“Bence psikoloji çok saçma bir disiplindir. Gerçeklerle uğraşmıyor. X (jeoloji profesörü) de psikolojiye sahte bilim demiştir. O yüzden psikolojiye bu kadar önem vermememiz gerekir.”

Çoğunluğa başvurma tartışmayı kazanmak için kullanılan bir diğer metottur. Burada bir önermenin doğruluğunun, birçok insanın aynı önermeye inanmasına dayandırılması söz konusudur. Bu tür akıl yürütmeler, toplu hareket etme içgüdümüz dolayısıyla oldukça inandırıcı olabilirler. Ancak çok sayıda insanın aynı düşünceye sahip olması, o önermenin doğru olduğu anlamına gelmez.

-“Herkes A ürününü kullanıyor bu nedenle A ürünü piyasanın en iyisidir.”

-“Bu kadar insan güveniyorsa bir sebebi vardır.”

-“A’ya herkes yanlış diyorsa, A kesin yanlıştır.”

Anlam karmaşası yaratma yoluyla karşı tarafın argümanını çürütmek ise yine izleyicinin ilgisini başka bir yöne kaydırmanın türlerinden biridir. Anlam kayması, eşanlamlı ya da eşsesli sözcüklerle oluşturulabilir. Örneğin, kadın ve erkeğin eşit hak ve özgürlüklere sahip olması gerektiğini savunan bir insan “Kadın ve erkek eşittir” diye bir önerme kurduğunda bir başkası “Olur mu hiç, kadın ile erkek eşit olamaz. İkisi birbirlerinden oldukça farklıdır. Biri çocuk doğurur, biri doğuramaz.” şeklinde karşılık verebilir. Burada bahsi geçen eşitlik (ikna çabası dolayısıyla) matematiksel anlamda “a=a” önermesinden ileri gelmektedir. Bu minvalde kurulan eşitliklerde a’nın a olması beklenir. Yani erkek=erkek. Ancak eşitlik, her zaman aynılığı ifade etmemektedir. Kadın ve erkek iki farklı cinstir, ancak aynı türdendir, her iki cins de insandır. Bu noktada ileri sürülen “Kadın ve erkek eşittir” önermesi, aslında her iki cinsin de insan türüne ait olmaları dolayısıyla eşit hak ve özgürlüklere sahip olmaları gerekliliğini savunmaktadır.

Özellikle siyasetçilerin ve medya yazarlarının sıklıkla kullandığı bu mantıksal yanlışların başka çeşitleri de vardır. Burada bahsi geçen argümanlar, enformel mantıksal yanlışların sadece birkaçıdır. Eğer bir tartışmada, mantıksal yanlışlar saptanırsa, aslında bir tür aldatmaca olan bu argümanlar daha kolay çürütülebilir. Böylelikle daha akılcı sonuçların elde edilebileceği tartışma ortamları oluşturulabilir.

Dipnot:

(1) Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Sözlüğü’nde bilerek ve isteyerek yapılan bu mantık yanlışlarına sophism (yanıltmaca, mugalata), bilmeyerek ve istemeyerek yapılan mantık yanlışlarına ise paralogism (bozuk mantık) tanımını getirir. (s.247)

Kaynakça:

Dowden, Bradley. Fallacies, Internet Encylopedia of Philosophy <http://www.iep.utm.edu/fallacy/>
Hansen, Hans. Fallacies, Stanford Encylopedia of Philosophy. 2015.  <https://plato.stanford.edu/entries/fallacies/>

Yazar: Elif Erdoğan

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.


Paylaş

Elif Erdoğan

Saint Joseph Fransız Lisesi ve Bilkent Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde eğitim gördü. Grafik-tasarım, çeviri, sanat felsefesi, teorisi ve eleştirisi alanlarıyla ilgilenmektedir. Plastik sanatlar alanında çalışmalarda bulunmaktadır