• 22 Ocak 2018
  • Ergin Aldemir
  • 0
Paylaş

Antik Grek’ten on dokuzuncu yüzyıla kadar “mutluluk” ile “erdem” arasındaki ilişkide, mutluluk, erdemin bir sonucu, bir ödülü olarak tasarlanmıştır. Başta Platon ve Aristoteles gibi Antik Grek filozofları olmak üzere, Antik Grek felsefesinde yaygın olan “mutluluk etiği”ne göre, mutluluk (eudaimonia*) nihaî ve yüksek bir amaçtır. Mutluluk nihayetine erişmenin yolu ise, erdemli bir insan olmaktan, erdemli eylemekten geçmektedir. Mutluluk amacına hizmet eden, insanı mutlu kılacak her türden eylem bir “erdem” iken, bireyin ya da toplumun mutsuzluğuna yol açacak ya da belki mutluluğa ulaşamaya fayda sağlamayacak her türden eylem bir “erdemsizlik” olarak düşünülmelidir. Bu kavrayış, Antik Grek sonrasında da uzun zaman hâkim bir etik görüş olarak varlığını sürdürür. Aynı zamanda bu görüşün teolojik ve ahlakî bir misyonu da vardır: Emir verme terminolojisinde bu argümanın özel bir konumu bulunur. Her türden dinî ya da ahlakî kurum bu argümanı referans ederek şöyle der: “Şöyle şöyle yapmalısın ki, şuna şuna erebilesin. Şu türden eylemlerden uzak durmalısın ki, şundan şundan mahrum kalmayasın”

Her ne kadar, on yedinci yüzyılda Baruch Spinoza, mutluluğun, erdemin bir ödülü değil; erdemin ta kendisi olduğu yönünde bir itiraz geliştirmişse de, hâkim görüş içerisinde bu itiraz pek önemsenmemiş görünür. Mutluluğun nihaî amaç olduğuna ve erdemin bu amaç için bir araç olduğuna yönelik argüman, on dokuzuncu yüzyılda Friedrich Nietzsche’nin “nedenlerin ve sonuçların birbirine karıştırılması” argümanıyla ilk kez ciddi anlamda bir saldırıya maruz kalır. Putların Alacakaranlığı’nda Nietzsche şöyle demektedir:

“…‘mutlu’ bir insan belirli eylemleri yapmalıdır ve başka bazı eylemlerden de içgüdüsel olarak kaçınır; fizyolojik açıdan oluşturduğu düzeni, insanlarla ve nesnelerle olan ilişkilerine aktarır. Formüle edersek: erdemi, mutluluğunun sonucudur… Uzun bir yaşam , zengin bir döl, erdemin ödülü değildir, metabolizmanın yavaşlatılması erdemin kendisidir ve başka şeylerin yanı sıra uzun bir yaşamla ve zengin bir dölle, kısacası Cornarizmle sonuçlanır” (Nietzsche, Putların Alacakaranlığı, ss. 34).

Nietzsche, erdem ve mutluluk arasındaki ilişkiyi teryüz ederek, mutluluğu, erdemin bir sonucu olarak değil; erdemi, mutluluğun bir sonucu olarak kavrar. Değerlerin yeniden değerlendirilmesinin ilk adımı olarak, nedenlerin ve sonuçların yer değiştirmesi gerektiğini söyleyen Nietzsche için, diğer tüm yanılgıların nedeni de bu yanlış nedensellik kurumudur. Antik Grek felsefesine geri dönecek olursak, Platon ya da Aristoteles’e göre, insan erdemli olmalıdır, çünkü erdemli insan mutluluğa ulaşacaktır. Aynı argüman toplum için de geçerlidir; mutlu bir toplumun yolu, ancak erdemli bir toplumdan geçer. Nietzsche’ye göre ise, bu kurgu tam tersine işler. İnsan mutlu olmalıdır ki, bu yolla erdeme de ulaşabilsin. Mutsuz bir insan, hiçbir zaman erdemli bir insan olamaz; mutluluk erdem yoluyla ulaşılacak bir hedef değil, erdeme ulaşmak için bir araçtır.

Nietzsche’nin tüm itirazına rağmen, bugün için Antik Grek’e geri dönülmüş görünür. Bugünkü kavrayışa göre de, mutluluk, erdemin bir sonucu olarak bilinir. Erdemli eylemlerde bulunarak mutluluk idealine ulaşılacağı, erdemsiz eylemin eninde sonunda mutsuzluğa yol açacağı düşüncesi bugünün toplumlarının ahlakî kurulumunda önemli bir yere sahiptir. Bu algının yıkılması, toplumları bir arada tutan “uzlaşı”yı yok etmek olacağından, Nietzsche’nin tersyüz ettiği biçimiyle “erdem” ve “mutluluk” ilişkisi pratikte karşılık bulmaz. Fakat doğru bir düşünce, pratik karşılığı olmasa da doğru bir düşüncedir…

Dipnotlar:
*Eudaimonia, Nikomakhos’a Etik’te “mutluluk” anlamında kullanılır. Fakat bu mutluluktan kasıt, gelip geçici hazlar ya da keyifler değil, sonsuz bir mutluluktur.

Kaynaklar:
ARISTOTELES, Nikomakhos’a Etik, Çev: Saffet Babür, Bilgesu Yayıncılık: 2007.
PLATON, Devlet, Çev: Sabahattin Eyüboğlu, İş Bankası Kültür Yayınları: 2006.
NIETZSCHE, F. W., Putların Alacakaranlığı, Çev: Mustafa Tüzel, İş Bankası Kültür Yayınları: 2010.

Yazar: Ergin Aldemir

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.


Paylaş

Ergin Aldemir

1995 yılında Ankara'da doğdum. Ortaöğrenimimi elektronik ve bilgisayar üzerine tamamladıktan sonra 2013'te Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde Felsefe eğitimine başladım. Teknoloji ve Felsefe üzerine çalışmalar yürütüyorum.