• 6 Kasım 2018
  • Ayşe Bilge Demir
  • 0
Paylaş

Nietzsche, nihilizmi; yaşamın alçaldığı, insanların tür olarak yetkinsizliğe ve geriye doğru gittiği bir hâl olarak açıklar. Böyle bir hâl içerisinde ne mevcut değerler işlemekte ne de yerine yenileri gelmektedir. Her şey anlamsızdır. Dünya can sıkıcı bir yerdir. Gözlerimiz bakar ama görmez, kulaklarımız duyar ama işitmez; bir boşvermişlik hâli söz konusudur. Tanrı ölmüş, insanlar tekil yalnızlıkları içerisinde kaybolmuştur. Alışkanlıklarına hapsolmuştur. Modern insan böyle bir insan, modern çağ böyle bir çağdır. Fakat nihilizm aynı zamanda “aşılması gereken” bir uğraktır.

Bize Tanrı’nın ölümünü haber veren Nietzsche’dir. Bu yüzden nihilizmin gelişini hızlandıran da o’dur. Fakat “ancak mezar olan yerde görülür, yeniden dirilmeler” (1). Fakat Nietzsche’nin nihilizmini onun etkin ve edilgin nihilizm arasında yaptığı ayrıma göre değerlendirmek gerekir. Etkin nihilizmde Nietzsche mükemmel nihilisti görür (2). Mükemmel nihilist düşen şeylerin düşmesine izin verir. Onları hâlâ yaşatmaya, ölü olanı yeniden diriltmeye çalışmaz. Onun bu yıkma faaliyeti aynı zamanda yeniden değerlendirmedir. Çünkü yeniden değerlendirme yalnızca yeni değerler yaratmak değil, mevcut (ve artık işlemeyen) değerlere karşı bir savaş da demektir (3). Filozof tam da bu nedenle çağına aykırı düşüncelerin insanıdır. Hıristiyanlık’ın ortaya çıkışı, Antik değerlerin yeniden değerlendirilmesidir. Fakat Hıristiyanlık’ın değerleri artık iş görmemekte, yaşama hizmet etmemektedir. Nietzsche, “Tanrı diye bir şeye inanıyorsunuz, ama öyle bir şey yok” demez, bunun yerine “Tanrı öldü” (4) der. Yeni anlamların, yeni değerlerin, insanın kendi üzerine yükselmesinin zamanı gelmiştir.

Bunun için insanın olduğu hâlinden çıkması gereklidir. Yani sürekli bir sıkıntıyı, tembelliği, yorgunluğu, acınası rahatlığını üzerinden atması ve öngörülemeyen bir hayatın içerisine atılması, “kendi küllerinden daha parlak bir alev yaratması” gereklidir. Köle ve soylu olarak iki insan tipinden söz eden Nietzsche, soylu insanın yaşama güdüsünü köle insanın yaşama güdüsünden daha üstün görür. Köle insan stabilliğin, durağanlığın insanıdır. Nitekim Hıristiyanlık gibi tembel bir dini yaratmıştır. Soylu insanın yaşam güdüleri ise zengindir, bu yüzden yaşamdan korkmaz, çatışmalardan beslenir. Başka türlü olanı yapabileceği için başka türlü olanı ister (5). Bu yüzden o alışkanlıklarına hapsolmaz. Alışkanlıklar bizi biz yapan şeylerdir. Bu yüzden alışkanlıkların alt-üst edilmesi, bizi biz olmaktan çıkaracak yıkıcı zemini sağlayacak, bu sayede olduğumuzdan bir adım öteye gitmemiz adına bir yenilik yaratılmasına yol açacaktır.

“İnsan aşılması gereken bir şeydir” (6) der Nietzsche. Yani insan, akıllıdır-aptaldır-bencildir-diğerkâmdır vs. şeklinde ifade ettiğimiz ne varsa üzerine yükselmeye yazgılıdır. Bu, insanın olduğu konumdan sürekli ve sürekli taşınması anlamına gelir. Ancak bu şekilde modern insan olduğu yerde sayan ve memnuniyetsiz hâlini aşacaktır. Nietzsche, bir şey düşüyorsa bir de bizim itmemiz gerektiğini söyler. Etkin bir nihilist olmanın anlamı budur. Eğer mevcut durumdan şikâyetçi isek, bunlar artık çalışmıyorsa, anlamlar boşalmışsa bunların ortadan kalkmasına izin vermek gerekir. Bunun için çabalamak gerekir. Alışkanlıkların ortadan kaldırılması için ilkin bunların neler olduğunun tespit edilmesi gereklidir. Kişisel yaşantımız içerisinde yaşamı körelttiğini düşündüğümüz ne varsa üzerine tekrar ve tekrar düşünülmelidir. Edilgin nihilistin tutumunu aşmak gerekir. Yaşamın anlamsız görünmesi bizi güçsüz kılmamalı aksine üzerinde güç kazanacağımız koşulu oluşturmalıdır.

Nietzsche, ahlakta köle başkaldırısının nedeninin soylu insana duyulan korku olduğunu söyler. Bu başkaldırı ile soylu insanın gücü ve savaş oyunları sindirilmiştir. Onun oyunlarına oyuncak olmaktan korkmaya gerek kalmamıştır. Fakat insana duyulan korkunun yitirilmesi ile insana duyulan hürmeti, umudu, istenci de yitirmişizdir. Nietzsche bu durumu şöyle özetler: İnsan yorgunuyuz (7). Korkunun bir tehlikeden doğması insanın bu tehlikeye karşı tetikte olmasını, yani dinç olmasını gerektirir. Tehlikeyi göz önünden kaldırmak uğruna kendi yaşam dinamiğimizi de yitirmişizdir.

Nietzsche devinimin filozofudur. İnsanların eşitliğe sığınarak olduğundan öteye gitmek için uğraşmaması bayağı bir durumdur. Böyle ruhların bağırsaklarını koklamak zorunda kalmaktan rahatsızdır. Çünkü böyle ruhlar eylem kudretinden yoksun, sindirim sistemleri hastalanmış olanlardır. Nietzsche, okumayı bir sanat edimi olarak gerçekleştirebilmenin koşulunun, modern insanın yapamayacağı bir şeyi yapmak olduğunu söyler: Geviş getirmek (8). Yani ruhsal sindirim bir defada olan bir şey değildir. Sürekli yorumlamaya devam etmek gerekir. Bu, okumayı sanat olarak gerçekleştirebilmek için gerekliyse, yaşamı sanat eseri gibi yaşayabilmek için neden geçerli olmasın? Dolayısıyla sağlam bir sindirim sistemi, dinamik ve canlı bir yaşam için sürekli çalışmalıdır. Sahip olduğumuz alışkanlıklar, bizi canlılıktan yoksun kılar. Bu yüzden bu alışkanlıkların aşılması ve rahatlık hapishanesinden kaçılması gerekir.

“Bizim ‘insan’a karşı tiksinmemize yol açan ne bugün? İnsan bize acı veriyor çünkü, buna şüphe yok. Korku değil; insanda korkulacak hiçbir şeyin kalmamış olması daha çok; ön planda ‘insan’ denen solucanların kaynıyor olması; iflah olmaz vasatlıktaki, yürek daraltıcı ‘evcil insan’ın, kendisini şimdiden varılacak hedef ve doruk noktası olarak, tarihin anlamı olarak, daha ‘üstün insan’ olarak duyumsamayı öğrenmiş olması- pis kokuları bugün Avrupa’yı sarmak üzere olan o kusurlular, hastalıklılar, bitkinler, içi geçmişler yığınından ayrıldığını hissettiği ölçüde, bu yüzden de en azından görece kusursuz olduğu, hiç değilse hala bir yaşam becerisine sahip olduğu, hiç değilse yaşamı evetlediği ölçüde kuşkusuz bir hakkının olması böyle duyumsamaya…” (9).

Dipnotlar:
(1) Nietzsche, Friedrich, Böyle Buyurdu Zerdüşt, Say Yay., s.135.
(2) Nietzsche, Friedrich, Güç İstenci, Say Yay., s.37
(3) Kauffman, Walter, Nietzsche, Princeton Universty Press, Fourth Edition, s.111
(4) Nietzsche, Friedrich, Böyle Buyurdu Zerdüşt, Say Yay., s.102.
(5) a.g.e. s.206
(6) a.g.e. s36
(7) Nietzsche, Friedrich, Ahlakın Soykütüğü, Kabalcı Yay., s.37.
(8) a.g.e. s.15
(9) a.g.e. s.36

Kaynakça:
KAUFFMAN, Walter, Nietzsche, Princeton Universty Press, Fourth Edition.
NIETZSCHE, Friedrich, Böyle Buyurdu Zerdüşt, Say Yay., İstanbul, 2016.
NIETZSCHE, Friedrich, Ahlakın Soykütüğü, Kabalcı Yay., İstanbul, 2011.
NIETZSCHE, Friedrich, Güç İstenci, Say Yay., İstanbul, 2017.

Yazar: Ayşe Bilge Demir

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. 


Paylaş

Ayşe Bilge Demir

1993 yılında Gaziantep’te doğdu. 2016 yılında Ege Üniversitesi Felsefe bölümünde lisans eğitimini tamamladı. 2017’den bu yana Ankara Üniversitesi Sistematik Felsefe ve Mantık Anabilim dalında yüksek lisans eğitimi alıyor. Nietzsche’de şiddet üzerine yazacağı tezle ilgileniyor. Bu dönem toplumsal cinsiyet, insan hakları, etik- estetik devinimler hakkında okuyor. Her dönem Philip K. Dick okuyor. Başlıca ilgi alanları fizyoloji, psikoloji, politika, sanat tarihi, astronomi.