Paylaş

2018 Nisan ayında aynı adlı kitabın yayınlanmasından sorumlu grup olan Kendi Vücutlarımız, Kendimiz kolektifi, çığır açan kitabın yeni baskılarının satışa çıkarılmasını durdurdu.

4 milyonu aşkın kopyası satılan ve 31 dile çevrilen “Kendi Vücutlarımız, Kendimiz”, kayda değer ölçüde başarılı oldu. 2011’de Time dergisi “Kendi Vücutlarımız, Kendimiz”e 1923’ten beri İngilizce dilinde yazılan en iyi 100 kurmaca olmayan kitap arasında yer verdi. 2012’de Kongre Kütüphanesi tarafından “Amerika’yı Yönlendiren Kitaplar” sergisine dahil edildi.

Kolektifle lisansüstü eğitimim sırasında ilgilenmeye başladım. Quarterly Journal of Speech’te yayınlanacak bir makalemde ise grubun retoriğine değiniyorum.

Grup üzerine çalıştığım yıllarda anladım ki kitap güncellenmemesine rağmen modern feminizm aktivizminin kullanışlı bir örneği niteliğinde. Ve günümüzde feminist hareketleri bulandırmaya yönelik fikir ayrılıklarını yatıştırabilir.

Feminist Kökler

“Kendi Vücutlarımız, Kendimiz”in ilk nüshasını yazan kadınlar 1969’da bir kadın özgürlüğü konferansında bir araya geldi.

Kadın ve kadın vücudu mevzularını tartışmak üzere bir araya geldiklerinde kadın sağlığı, cinselliği ve üremesi hakkında çok az bilgiye sahip olduklarını fark ettiler. Sonrasında bu konularda bilgi edinmek için harcadıkları çabalar ise başarısızlıkla sonuçlandı. Doktorlar dahi doğum ve doğum kontrolü hakkındaki sorularını cevaplamada isteksizdi.

Bir avuç kadın sorunlarını kendileri çözmek üzere harekete geçme kararı aldı. Tıp öğrencilerinden kütüphane kartı ödünç alan kadınlar, tıp kütüphanelerine girerek anatomi, fizyoloji, cinsellik, kürtaj, hamilelik ve doğumu ilgilendiren ve hayati önem taşıyan konular hakkında öğrendiklerini bir dizi kağıda yazdı.

Kağıtlarını birbiriyle paylaşan yazarlar, hayat tecrübeleriyle ilişkilendirildiğinde öğrendikleri bilgilerin çok daha önemli hale geldiğini fark etti. Örneğin adet döngüsü hakkında tartıştıkları sırada, okulda bu konu hakkında birçok temel bilgiyi edindiklerini fakat hiçbir zaman yeterli olmadığını söylediler. Konuyu kendi tecrübelerine değinerek tartıştıklarında ise bilginin çok daha faydalı hale geldiğini fark ettiler.

Kadınlar bu bilgileri başkalarıyla paylaşma konusunda hevesliydi. Bu sebeple kişisel fikirlerini de dahil ederek edindikleri bilgileri içeren yazıları bir kitap halinde yayınlamaya karar verdiler. 1971’de ilk olarak “Kadınlar ve Bedenleri” adını verdikleri kitabı daha sonra “Kendi Vücutlarımız, Kendimiz” adı altında yayınladılar. Her 4-6 yılda güncelledikleri kitabın dokuzuncu ve son baskısını 2011’de yayınladılar.

Zorluklarla Yüzleşmek

Kolektif, elde ettikleri başarıya rağmen bazı problemleri de paylaşmak zorunda kaldı. Basıldığı ilk yıllarda, her kadının tecrübesinin ve inancının farklı olabileceğini de kabullenerek kılavuzluk yapma ve önerilerde bulunma savaşı verdi.

Örneğin 1984 nüshasında “aralarında fikir birliğine varamadıkları ve önemli konularda sabit bir fikir geliştiremediklerinden” pornografi hakkında tartışmayacaklarını belirttiler. “Bazılarımızın erotika olarak nitelendireceğini diğerleri saldırgan bulabiliyor. Fakat bu bizi, kadınları alçaltıcı unsurlara karşı durmaktan alıkoymayacak.” dediler.

Bu tarz bir ayrılığın teşhis edilmesi, stratejiler ve hedefler üzerine yapılan münakaşalarla sonuçlandı.

Benzer ayrılıklar yüzünden sona eren birçok feminist grubun aksine kolektif 50 yıl boyunca başarılı oldu.

Feminist Aktivizmine Kapsamlı Bir Model

Grubun başarısı, kitapta sergiledikleri feminist aktivist tavıra atfediliyor.

Bilinçlendirmeye odaklı olan bu model, kadınları mevzuları kişisel deneyimleri, başkalarının deneyimleri ve gerçeğe dayanan bilgiler ışığında değerlendirmeye teşvik ediyor. Kolektif, kitabı yeniledikleri sırada daha da fazla kadının fikirlerini bir araya getirmenin yanı sıra okuyucuyu okudukları mevzuları kendi hayatları ışığında değerlendirmeye teşvik etti.

İlk sayılarda kadın sağlığı ve üremesine odaklanan kolektif, kitabı güncelleyerek yeniden kaleme aldıkça kapsamlarına vücut algısı, ziraat, gıda, ekolojik ve mesleki sağlık ve kadına şiddeti de dahil etti.

Yazarlar bu mevzuları feminist politik bir bağlamda ele alarak kendilerinin ve diğerlerinin ortaya çıkarılan bu problemlere nasıl bir tepki verdiğini açıkladı. 

Önemli olan nokta ise bu süreçte kolektifin okuyucuyu belli bir eyleme yöneltmemesiydi.

Kadınların tecrübelerinin farklılık gösterebileceğini kabullenerek okuyuculara ortak endişeler paylaşan başka kadınları bulmaları konusunda kılavuz oldular. Aynı zamanda kadınlara davranış biçimlerini belirlemelerine yardımcı olacak bir dizi soru sundular.

Örneğin 1996 sayısında okuyucularını “Kadınlar en çok çözüm yaratma sürecinin merkezindeyken mi etkilenirler? Eserimiz kadınlara güç verecek mi? Eserimiz halkı kadın sağlığını geliştirme konusunda bilgilendirecek ve motive edecek mi?” soruları üzerine düşünmeye yönelttiler.

En önemlisi kolektif, okuyucuları farklı geçmişlerden ve koşullardan gelen kadınları aramaya ve dinlemeye teşvik etti. Ve bu kadınların fikirlerine kitapta yer verdi.

Dünyayı Daha Güzel Bir Yere Çevirmek

“Kendi Vücutlarımız, Kendimiz” sürekli ve basit bir mesaj vermediği gibi yerleşik bir dogma olmaktan çok uzak.

İşin aslı şu ki, bir çok bölümde kolektif, profesyonel görüşlerin farklılık gösterebileceğini kabul ediyor. Kitapta yer alan ifadelerin çeşitliliği, kadınların kanser teşhisi ve iş yerindeki sağlık problemleri gibi benzer problemlere verdiği reaksiyonların çeşitliliğini yansıtıyor.

“Kendi Vücutlarımız, Kendimiz”, değişkenlik ve belirsizlik karşısında harekete geçiyor.

Günümüz feministleri, kendilerinden önce yaşamış feministlerin yüzleştiği sorunların benzerleriyle yüzleşiyor. #MeToo hareketi ile gün yüzüne çıkarılan cinsel taciz ve saldırının yaygınlığı veya kadın yürüyüşü kapsamında alınacak yeni kararlar, feministlerin stratejik açıdan verdiği çabalardan bazıları.

Bu çabalar ırk, yaş ve hatta coğrafi lokasyon farklılıklarını yansıtıyor.

Washington’daki Asıl Kadın Yürüyüşü’nün organizatörleri sosyal adalet protestolarına odaklanmış durumda. Kadın yürüyüşlerine katılmış başka bir aktivist grup ise sosyal adalet odaklı protestoların cumhuriyetçi eyaletlerde hoş karşılanmayacağı görüşünde. Kadın yürüyüşlerinin enerjisini seçim odaklı politikalara yöneltmek istiyorlar. 

“Kendi Vücutlarımız, Kendimiz”in öğrettiği ise tek bir eylem planının mümkün olamayacağı. Kadınlar arasında görülen farklılıklar, çeşitli tecrübelerin çeşitli öncelikler ve hedefler doğuruyor. Bu oldukça normal; hatta dünyayı daha iyi bir yere dönüştürmede tek umudumuz.

Yazan: Sara Hayden
Çeviren: Göksu Nur Kayacılar
Kaynak: theconversation

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. 


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com