Semerkant (ya da Semerkand), günümüzde Özbekistan sınırları içinde, Orta Asya’nın tarihî bir bölgesi olan Mâverâünnehir’de bulunuyor. Şehir, doğal kaynaklarının bolluğunu, bulunduğu bölgedeki Zerefşan Nehri Vadisi’ne borçlu. Bunun yanı sıra Semerkant, Akdeniz Bölgesi’yle Doğu’yu birbirine bağlayan İpek Yolu üzerinde yer alıyor. Bu durum Semerkant’ın gelişmesindeki ve Orta Asya’nın büyük şehirlerinden biri olmasındaki en önemli etkenlerden.
Antik Semerkant
Arkeolojik bulgular, Semerkant’ta MÖ 14. yüzyıldan beri insanların yaşadığını gösteriyor. MÖ 6. yüzyılda Büyük Kyros tarafından fethedildikten sonra bu şehir, Ahameniş Pers İmparatorluğu’nun bir parçası oldu. Büyük Darius’un (I. Darius) yönetiminde şehir, Soğdya satraplığının [1] başkenti olarak tayin edildi. İsminin kaynağı olan Soğdakça dilinde Semerkant “Taş Kale” anlamına geliyor. Bölgede yapılan kazılarda, antik bir Soğdak tapınağının kalıntıları da gün yüzüne çıkarıldı. Bahsedilen dönemde Semerkant hakkında bilgilerimiz bunlarla sınırlı. Yine de Babil, Asur ve Pers İmparatorluğu’ndan gelerek Çin’e seyahat eden gezginler tarafından şehrin sıklıkla ziyaret edildiği tahmin ediliyor.
Semerkant: Büyük İskender’in Fethi
MÖ 4. yüzyılda, Büyük İskender tarafından Pers İmparatorluğu’na yapılan sefer sırasında Semerkant fethedildi. Yunan belgelerinde Semerkant’tan Marakanda olarak bahsedilmekte. Şehir, Büyük İskender’in bölgedeki diğer askerî keşifleri sırasında, askerî bir üs olarak kullanıldı. Semerkant, Büyük İskender’in hayatının en kötü şöhretli zamanlarına tanık oldu. Büyük İskender’in hayatının anlatıldığı antik metinlerde, Granikos Savaşı’nda kralın hayatını kurtaran Makedonya ordusu subayı Kleitos’un, sarhoşken yaşanan bir tartışma sırasında, Makedon hükümdarı tarafından Semerkant’ta öldürüldüğü yazmaktadır.
Büyük İskender’in ölümünden sonra Semerkant, Seleukos İmparatorluğu’nun Baktriya satraplığının bir parçası oldu. Milattan önce 3. yüzyılın ikinci yarısında Seleukos İmparatorluğu, batıda Ptolemaios Hanedanı ile savaşıyordu.
Baktriya satraplığı bunu bir fırsat bilerek bağımsızlığını kazandı ve Grek-Baktriya Krallığı kuruldu. Semerkant da bu yeni oluşan devlete tabi oldu. Grek-Baktriya Krallığı’nın sonunun Kuşan İmparatorluğu tarafından getirilmesiyle Semerkant bir kez daha el değiştirdi.
Kuşan İmparatorluğu’ndan Sonra
Semerkant, Kuşan İmparatorluğu tarafında yönetilirken geriledi. Yeniden gelişmesi ve büyümesi için yüzyıllar geçmesi gerekecekti. MS 7. yüzyılda İpek Yolu, Çin’deki Tang Hanedanlığı tarafından yeniden açıldı. İpek Yolu’nun büyük bir refah getirdiği Semerkant, ev sahipliği yaptığı ticaret sayesinde zenginleşti. Semerkant’ta yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan, MS 6. ve 8. yüzyıllar arasında inşa edildikleri belirlenen soyluların evleri, şehrin bu dönemde zenginleştiğinin kanıtlarındandır.
Semerkant’ın Diğer Fatihleri
MS 8. yüzyılın başında Semerkant önce Türklerin, sonra da Arapların eline geçecekti. Bu fetihlerin sonucunda İslam, burada yaşayan nüfus içindeki yaygın din hâline geldi.
MS 1220 yılında Semerkant, Cengiz Han’ın emrindeki Moğol ordusu tarafından korkunç bir yıkım ile fethedildi. Moğol yıkımından sonra geride Semerkant nüfusunun yalnızca dörtte birinin hatta daha da azının kaldığı iddia ediliyor. Dahası şehirdeki pek çok zanaatkârın da Moğolistan’a götürüldüğü söylenmektedir.
Semerkant, 1371 yılında şehri başkent yapmaya karar veren bir diğer acımasız hükümdar Timur (Topal Timur ya da Timurlenk) sayesinde ayakta kaldı. Şehir yeni duvarlarla güçlendirildi ve şehre bir kale inşa edildi. Timur’un fethettiği bölgelerdeki zanaatkârlar, Semerkant’a yeni binalar inşa etmeleri için getirildiler.
Bibi Hanım Cami, Registan Cami, Timur’un türbesi olan Gur-i Amir (“Hükümdarın Mezarı” anlamına gelir) ve Uluğ Bey Rasathanesi gibi Semerkant’taki bilinen yapıların çoğu, Timur İmparatorluğu döneminde inşa edildi.
Araştırmacıların büyük çoğunluğu, Semerkant’ın altın çağını Timur İmparatorluğu döneminde yaşadığını iddia ediyor. MS 16. yüzyılın başında Timur Devleti’nin yıkılmasından sonra Semerkant, Özbek göçebeler tarafından fethedildi. Bölgenin yeni hükümdarları olan Şeybanîler, başkenti Semerkant’tan Buhara’ya taşıdılar. Yine de şehir, yeni hükümdarları tarafından bezenmeye devam etti. 1660 yılında Registan Meydanı’na üç yeni medrese inşa edildi ve şehir bugünkü hâlini aldı. Buna rağmen şehrin ışıltılı günleri çoktan geride kalmıştı.
Dipnot:
- Satraplık, Pers İmparatorluğu’nda ülke topraklarının idari birimlere (eyaletlere) ayrılmasına verilen addır. (ç.n.)
© Düşünbil® (2024)
Yazar: Wu Mingren
Çeviren: Ece İldem
Çeviri Editörü: Selin Melikler
Kaynak: ancient-origins.net