• 7 Ağustos 2016
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

UNESCO 2016 yılını Aristoteles yılı ilan ederek, 2400 yaşına giren ve kör inancın karşısına aklı koyan bu felsefeciyi onurlandırdı. Selanik Aristoteles Üniversitesi öncülüğünde yapılacak etkinliklerde dünya halkları Aristoteles felsefesini/ öğretisini yeniden yorumlama olanağı bulacak ve günümüzde yaşanmakta olan akıl tutulması/kör inanç kaynaklı karanlığın az da olsa aydınlanması sağlanacaktır.

aristoteles-6-300x402

2400 yaşındaki Aristoteles’in yolundan giderek belki karanlığa bir mum da bizler yakabiliriz. Koşulsuz biat etmenin, sorgulamamanın, inanç sisteminin dayatması sonucunda yapılan ritüellerin Aristoteles öğretisinde yeri olmadı. Tanrı inancı Aristoteles’e göre “Düşünmenin düşünmesidir” Bir başka anlatımla, “kendi kendisini düşünen, düşüncedir” Düşünce, zihnin özü olduğuna göre, gerçek olan salt zihindir. Böylelikle akıl, düşünce, zihin, ruh ve Tanrı özdeşleşmiş olmaktadır.

Platon öğretisini, insanın görünene bakışı (Doğa); insanın kendisine bakışı (İnsan); “idealar” öğretisi ile bunlara bir de diyalektik bakış açısını eklemiş, “insanın görünmeyene bakışı” (doğa üstü, metafizik) olarak tespit etmişti. Aristoteles, yöntemsel aletler bularak, bu “ilkel bakışı”, doğru bakış açısına dönüştürdü. Görünmezden görünene bakma (tümdengelim/doğrulama) ve görünenden görünmeyene bakma (tümevarım, araştırma) ismini verdiği “doğru bakış” olgusunu gerçekleştirmek için, düşünmenin bilimden yararlanması, bir başka deyişle, düşünce – doğa bilim diyalektiği gerektiğini de fark eder.

Aristoteles, var olma ideasının kendiliğinden veya doğuştan mevcut olamayacağını, insanların pek çok var olanı gördükten sonra oluşturdukları bir kavram olduğunu öne sürmekteydi. Aristoteles, varlık kavramını da, varlık türünün, tüm varlıklardaki ortak özelliklerin toplamı olarak tanımlamaktaydı. Doğanın dışında herhangi başka bir yerde, ana kalıplar deposu olamaz diyordu. Biçimler nesnelerin içindedir. Ayırt edici özellik, biçimlerdedir. Bir başka deyişle, var olan ideasının, var olmadan önce var olduğu görüşüne ve doğuştan edinilen bilgiler kavramına, şiddetle karşı çıkmaktaydı.

Dünyevileşme, birbirlerini oluşturan sebepler zincirinin başından beri vardır. Ama dünyevileşme olgusunun başlama zamanından önce, dünyevileşme ereğinin var bulunduğu anlamına gelmez. Zira erek, ya da biçim, tümeldir. Tümeller ise, zaman ve uzay dışıdırlar. Zaman ve uzay içerisinde, yokturlar. O halde, zaman ve uzay içerisinde bulunmayan, yok demektir. Tümeller, “var bulunmayan” varlıklardır. Gerçek olanlar da bunlar olduğuna göre, asıl gerçek, var olan değil, var olmayandır. Var olan görünüşlerin gerçek dışılıkları ve sahtelikleri de, bu düşüncenin mantıksal çıkarımıdır. Diğer yandan, zaman ve uzay dışı olan mutlaktır. Asıl gerçek varlık bu mutlaklıktır.

Düşünce yapımızı görünenden kendimize yöneltip, sonrasında görünmeyenin sırrını çözme yolunda gireceğimiz yol ne kadar tehlikeli de olsa, karanlığı yenme uğruna aydınlanmanın gerçekleşmesi felsefenin varabileceği son kaledir. Çünkü, karanlığın zaman ve uzay içinde bulunması yok demektir. Aydınlık var olabilendir. Aydınlığın, içinde bulunduğumuz düzlem içerisinde bulunmaması, onun aslında var olduğunun kesinliği değil midir?

Yazar: Bayram Sarı
Bu yazı Dünyalılar’ın internet sitesinden alınmıştır.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com