Paylaş

(X) fizik ve matematiğin bilinmeyeni, aritmetiğin kerrat cetveli, kimyanın tehlikeli elementi, biyolojinin belirlenmiş cinsiyetidir. Sayısal dünyanın vazgeçilmesi olan (X), olasılıkları tanımlamak ve mevcut ihtimalleri bilinen bir gerçek haline getirmek için ispat yöntemleriyle aranan bir bilinmezlik olduğu kadar, bilineni katlayarak çoğaltıp artıran ve işlem önceliğini belirleyen bir terim olarak da kullanılabilir. Başka bir bilimin doğmamış çocuğunun baskın bir cinsiyet fenomenidir bazen, bazen de tehlike sinyali verircesine uyarıcı bir ikaz işaretidir.
Nihayetinde (X) bir şeydir. Tanımı ister bilinmez bir tekillik, isterse sonsuzluk gibi bir tümellik olsun, yerine geçecek olan her ne ise onu onunla anmayı başlatır. Kısaca (X)’in yerine ikame edilen kavram (X)’e her zaman bir anlam katar da diyebiliriz.

İsterseniz gelin (X)’e bu değerlerin dışında başka bir anlam yükleyelim ve bunu yaparken de yaratılmış olan ve ona yerleştirilmiş olan öz (cevher) kavramı ile onu ifade edelim. Tüm bu özün niteliğininde bir insanda bulunması gereken potansiyel yaşam enerjisi olduğunu ve hatta yitirilen veya unutulan bu öz’ün tekrar yeniden nasıl hatırlanıp işler hale gelmesi gerektiğini irdeleyelim.

Canlılığın hayat bulması ve bu hayata doğru bir amaç belirlenmesi için tüm bu canlılığın her birine bir öz verildiği hadisesi semavi dinlerin hepsinde anlatılmış ve bu kişiye özgü tamamlanan kuvvenin yitirilmemesi gerektiği defalarca tekrar edilmiştir. Zira tüm bu durumlarda anlatılmak istenen, verilmiş olanın kaybedilmesiyle emanetin hıyaneti söz konusudur.

(X)’in yaratılmış olduğunu ve yine iç benlikte diyebileceğimiz cevherinde bu yaratılmışlık dahilinde tanımlanmış olduğunu düşünürsek, birbiriyle ne kadar uyumlu, bu uyumla birlikte ne kadar mutlu olduğunu da anlamış oluruz.

(X) kendini mutlu ve huzurlu bulduğu ve kendini tam olarak gerçekleştirdiği bir mekânda onu kışkırtan ve merak duygusunu normalden fazlaca artıran nesnelleştirilmiş bir gururla karşılaştığında, çekimin cazibesine kapılarak kendi özüne ters düşen ve öznelmiş gibi rol yapan sahte aktörlere kapılabilir. Sonucunda potansiyelinin güç kontrolünü ve öz hakimiyetini kaybeden (X) yine mevcut asıl benliğini korumak için çeşitli mekanizmalara ihtiyaç duyar. Ve hatta kendi irade kuvvetiyle tüm bu mekanizmaları yine kendisi kurar. Böylece herhangi bir kötümser tutumla karşılaşılması durumunda setler oluşturulmuş, duvarlar örülmüş ve ikincil kazançlar veya öncelikli koruma bahaneleri oluşturulmuş olur. (X)’in zafer kazanması gibi görünen bu durum ya da durumlar gerçekte (X)’in kaybetmesi ve öz denilen iç benliği daha da içerilere bastırarak hatırlanmaz ve unutulmuş bir maziye dönüşmesine sebep olur. Burada (X) diye bahsedilen ve cennetten düşme nedeni olarak bilinen koparılan elma metaforuyla kastedilen kendi özüyle irtibatını kaybeden Adem’den başkası değildir. Gerçekte ilk yaratılmış kişi olduğuna inanılan Adem, insan olabilme kriterlerini bütünüyle üzerinde taşır. Bir prototip (ilk model) olan ve özellikleri bakımından saf, dürüst, akıllı, ahlaklı, çalışkan ve yaratılmış tüm insanlara örnek olabilecek diğer tüm değerleri de içinde, yani özünde barındıran bir modeldir. Ne zaman ki öz diye tabir ettiğimiz iç benliğinden uzaklaşıp dışsal uyaranlara meylettiğinde kendine yabancılaşmaya başlamış ve güvenli alanından çıkarılmak zorunda bırakılmıştır. Bunlardan sonra Adem’in çilesi başlamış ve kendini düştüğü anlamsızlık girdabından çıkarabilmeye çabalamış ve yine kaybettiği özü bulmak için uğraşmış, varoluş amacını tekrar hatırlayabilmek için arayışını sürdürmüştür.

Adem’in güvenli alanına dönüş hikayesi ise ona öğretilen ve emanet edilen kelimeleri hatırlayıp özünü tekrar keşfetmesi ile son bulmuştur.

Biz insanlar gündelik yaşamımızda kendimizi kaptırdığımız hayat koşturmacası içerisinde, çevremizi saran tüketme aldatmacası içerisinde, kutsanmış dışsal bedenler uğruna taktığımız maskelerin içerisinde kaybettiğimiz özümüzü bulmak için Adem gibi mücadele etmeli ve bunu başarmak için ise derinlere gömdüğümüz ya da unuttuğumuz cevheri yeniden hatırlamak zorundayız.

(X) bir bilinmezlik değildir. Aslında (X) tekrar bulunmayı bekleyen bilinenin zaman içerisinde bilinmezmiş gibi kabul görmesidir. (X) bir belirsizlik değildir. Gerçekte (X) belli bir olasılığın her an ortaya çıkma potansiyelidir.

Yazar: Ertan Yavuz

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.

 


Paylaş

Ertan Yavuz

Farklı alanlarda okumayı, düşünmeyi seven, psikolojiye, eğitime, felsefeye, antropolojiye, astronomiye ve dinler tarihine meraklı bir özel eğitim öğretmeniyim. Ondokuz Mayıs Üniversitesi ve Atatürk Üniversitesi'nin eğitim fakültelerinde öğrenim gördüm. Zihin engelli, otistik ve ögrenme güçlüğü çeken bireylere bilişsel, ruhsal, duygusal ve davranışsal alanlarda destek-eğitim hizmetleri vermekteyim.