• 14 Ağustos 2018
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Bu film, kadınlarla ilgili değil, erkek egosu tarafından yönetilen bir adam hakkında.

Dangal, 2016’nın en iyi Bollywood filmi. Aamir Khan’ın hatırı sayılır kariyerindeki en iyi başarılardan biri. Film, tertemiz bir şekilde işlenmiş ve senaryodaki duygusal iniş çıkışlar, izleyiciyi tatmin eden bir sonuca ulaşıyor; filmin sonunda ağladım. Bollywood’un en iyi örneği olmasına rağmen, aynı zamanda aslında Bollywood‘un en kötüsünü de yansıtıyor. Amacım, filmin başarısına gölge düşürmek değil, zaten filmi izlediğinizde başarılarını görebiliyorsunuz. Fakat, Dangal’ı izlerken hatırladığım, Bollywood hakkında sevmediğim üç şey var.

Birincisi, Bollywood’un cinsiyetçi olması. Dangal, kadın güreşinin Hindistan’ın kadın düşmanlığının en yoğun olduğu eyaletinde nasıl ortaya çıktığına dair kayda değer bir hikâyeyi belgeliyor. Ve buna rağmen, bu film kadınlar hakkında değil, erkek egosu tarafından yönetilen bir adam hakkında. Mahavir Singh Phogat, filmde gösterildiği gibi, tamamen spor şöhretine ulaşma arzusuyla motive olmuştur ve kendisi bu zafere ulaşamadığından, çocukları ile dolaylı olarak ulaşmayı istemektedir. Filmdeki her şey, bu arayış ile ilgilidir. Filmin diğer karakterlerinin ortaya koyduğu içsel yaşamın çoğu, bu adamın egosu ile bağlantılıdır ve her biri onun istekleri doğrultusunda etkilenmiştir.

Zafer arayışı asil değildir. Hem biyolojik hem de kültürel nedenlerden ötürü, esasen eril bir arayıştır. Özellik değil, bir tutkudur; bir güç değil, üstesinden gelinmesi gereken bir zayıflıktır. Phogat, bu hikâyede bunun üstesinden gelemiyor ve filmin kendisi bu zayıflık tarafından tüketiliyor.

Dürüst olmak gerekirse, bu yazı, Dangal’a karşı bir başkaldırı değildir. Film yapımcılarını, yalnızca anlatmak istedikleri öykü ile yargılamalıyız. Eğer anlatılmak istenen Phogat’ın zafer arayışı çevresinde dönüyorsa, bu film kabul edilebilirdir. Fakat, özellikle filmin ilk yarısında, kızlarına, kendi hayalleri, arzuları ve hakları olan insanlar olarak değil de, kendi hırsı doğrultusunda sadece bir araçmışlar gibi davranmasını göz önünde bulundurunca, Dangal’ın Phogat’ı çirkin bir karaktere bürünüyor (bu anlamda film, ileri görüşlü değil, gericidir). Fakat Aamir, karakterini, filmin sonunda keyifli bir onaylanmışlığa mahal bırakacak şekilde sevimli ve takdire şayan bir kahraman olarak oynuyor.

Bu arada, bir konuyu açıklığa kavuşturmalıyım: Benim yorumumun, gerçek hayatta tanışmadığım Phogat ile ilgili değil, filmdeki Phogat’la ilgili. Şahsen kendisi çok farklı motivasyonlarla, çok daha karmaşık ve düşünceli olmalı. Ama Bollywood her zaman sadeleştirir ve Dangal, Phogat’ın karakterinin en kötü tarafını basitleştirmektedir. Bu da, aşağıda açıklayacağım diğer unsura yol açmaktadır.

Filmle ilgili ikinci sevmediğim nokta şu: Bollywood basittir. Bollywood’un her zaman tek görevi eğlendirmek olmuştur ve bunun için basitlik gereklidir. Dangal, Phogat’ın öyküsünü bu zafer arayışına sürüklüyor ve bu aslında filmin tek konusu. Aamir, oyunculuk yapabilen tek kişi olmasından dolayı süperstar meslektaşları arasında en iyisi olan harika bir aktör, ancak her aktör, senaryo kapsamında sınırlandırılmıştır. Phogat’ın tüm çocuklarının kız oluşunun, birçok yılın geçtiğini gösteren ve yalnızca bir duyguyu yansıtan montajda gösterdiği çaresizliği gibi hikayedeki her olaya tepkisi tekdüze ve neredeyse karikatürleşmiş gibidir. Bu sadeleştirme, anlatışın doğasından doğuyor belki evet, ama yine de filmi basitleştiriyor.

Kamera çok fazla hareket ediyor, çok fazla aldatıcı arka plan müziği var ve hiçbir sahnede, köy hayatının ritmini, Akhara’daki eğitimi veya karakterlerin konuşmadıkları anlarda neler yaptığını hissedemiyoruz.

Bollywood anlatılarının çoğuna hâkim olan bu yalın doğası, filmlerin sanat olmak yerine, “hayalperest” olarak kalmalarına sebep oluyor. Ve evet, realist tuzaklarla donatılmış olmasına rağmen Dangal, (mükemmel sayılabilecek) hayalperest bir filmidir. Bu ise bizi üçüncü unsura getiriyor.

Üçüncü olarak, Bollywood gerçekçilikten kaçınır. Görünürde Dangal gerçekçiliğe büyük önem veren bir film gibi olabilir. Film, güreşçilerin sahip olduğu kepçe kulakları ve Aamir’in kendi fiziksel görünüşü gibi çarpıcı bir şekilde detaylandırılmış. Güreş sahneleri mükemmel. Ancak bakışlar, aksanlar ve üslubun orijinalliği oldukça yüzeysel. Çok iyi oynanmış olsa da- oyunculuk tekdüze bir şekilde istisnai – filmdeki karakterler nihayetinde tek bir boyutu olup daha derin bir iç yaşamı olmayan çizgi film gibi. Bu sadece senaryonun basit doğasına bağlı olmamakla birlikte yapılış biçiminden de kaynaklanmaktadır.

Hükümetimizin filmleri sansürleyerek bize bebekmişiz gibi davranması gibi, Bollywood da film boyunca bizleri kaşıkla besliyor. Sahneler, asla izleyicilerin istediğince tepki göstermelerine izin verecek şekilde gözler önüne serilmiyor. Bunun yerine, daima sizi belirli bir şekilde hissetmeye zorlayan arka plan müziği, kameranın hareketi ve sahnenin kesilmesi ile altı çizilen bir manipülasyon mevcut. Ben bunu, izleyicileri küçümseyen ve saygısız bir yaklaşım olarak görüyorum. (Tüm ana akım filmler bunu yapıyor, bu yüzden aslında bu eleştiri yalnızca Bollywood’a karşı değil.)

Dangal şu kusurdan da muzdarip: Kamera çok fazla hareket ediyor, çok fazla aldatıcı arka plan müziği var ve hiçbir sahnede, köy hayatının ritmini, akharadaki eğitimi veya karakterlerin konuşmadıkları anlarda neler yaptığını hissedemiyoruz. Filmde ahenk yok; o halde, yüzeysel gerçekliğin ne amacı var?

Yukarıdaki eleştirim haksızlığa yol açabilir çünkü belki de Aamir bu filmde büyük bir ana akım hayalperest filmi yapmak için yola çıktı ve bu konuda muhteşem bir başarıya imza attı. Dangal, bir Shah Rukh veyahut Salman filminden beklediğimden çok daha iyi, çünkü onlar bunu daha iyi tasavvur edebilecek veya daha iyi performans gösterebilecek durumda değiller. Ama Aamir öyle, ve ben de işte bu yüzden hayal kırıklığına uğradım.

Aamir Han, endüstride, istediği hemen her filmi yapabilecek, büyük bir zekâ, zevk ve muazzam güç sahibi bir aktör. Ana akım Bollywood’u örneklendirmek yerine Bollywood’u aşacak şekilde anlatabilecek bir kişi varsa, o da Aamir Kahn’dır. Ve tam da bu yüzden, hem retorik bir hayıflanma hem de umut verici bir meydan okuma olarak şu şekilde sorarak bitiriyorum: Bu, yapabileceğinin en iyisi mi, Aamir Khan?

Bonus okuma:

Akhada: The Authorized Biography of Mahavir Singh Phogat – Saurabh Duggal tarafından hazırlanmış Mahavir Singh Phogat ‘ı konu alan yeni bir kitap ve hoş bir röportaj. Hint güreş dünyasının anlaşılması için önereceğim asıl kitap, Rudraneil Sengupta tarafından yazılmış Enter the Dangal: Travels through India’s Wrestling Landscape. Ayrıca, Sakshi Malik, The Girl from Haryana hakkında yazdığım, Phogat kardeşlerin de yardımcı rolleri oynadığı önceki hikayeme de göz atabilirsiniz.

Yazar: Amit Warma
Çevirmen: Melike Kalkan
Kaynak: huffingtonpost

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com