• 31 Ocak 2021
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Heidegger’in felsefesi aşırı sağın bölgesel çevreciliği, halkçılığı ve kültürel ırkçılığına meşruluk kazandırmıştır.

28 Mayıs 2020 tarihinde Almanya’nın aşırı sağ partisi olan Almanya için Alternatif’in Thuringia (1) eyaletindeki lideri olan Björn Höcke, Facebook profilinde kendisinin gösterişli bir fotoğrafını paylaştı. Höcke, fotoğrafta bir parkta banka oturmuş Die Kehre (doğanın korunmasının tartışmaya açıldığı bir dergi) isimli ilk nüshası 2020 baharında yayımlanan yeni aşırı sağcı dergiyi okuyordu. Derginin kendi adı ve içeriği hakkındaki açıklamada, Heidegger’in İkinci Dünya Savaşı sonrası çalışmalarında “insanlığımız” için “en büyük tehlikenin teknoloji alanında ortaya çıktığını gözlemlediği” Teknik ve Dönüş (Die Technik und Die Kehre) kitabından “esinlenildiği” söyleniyor. Dergi, sözde Kimlikçi Hareket (2) üyelerinden biri tarafından, “kültürel peyzaj alanları, ritüeller ve gelenekler de dâhil olmak üzere çevrenin bütün öğretilerini” de içeren “iklim değişikliği konusunda çevreyle ilgili dar bir bakış açısının” üstesinden gelecek bir çevre koruma anlayışı belirlemek amacıyla yayına hazırlanmış.

Yazarlar arasında son yıllarda çağdaş totaliter Alman siyasi rejimine karşı yeni bir muhalefet ileri süren eski sosyalizm karşıtı ADC(Alman Demokratik Cumhuriyeti) muhalifleri de yer alıyor. Höcke gönderiye yaptığı yorumda, derginin ve Heidegger’in düşüncelerinin doğanın korunmasının aşırı sağ tarafından “vatan haini Yeşil Parti’nin” elinden nasıl kurtarılabileceğini gösterdiğini iddia ediyor.

Höcke’nin Heidegger’i anması ve söz konusu dergi, Almanya ve ötesinde aşırı sağın bu adı kötüye çıkmış filozofu nasıl göklere çıkardığının çok güzel bir örneğidir. Steve Bannon’ın Der Spiegel dergisi ile yaptığı bir röportajda Heidegger’e “adamım” demesinden, Aleksander Dugin’in dördüncü siyasi teori görüşüne kadar Heidegger aşırı sağı küreselleştiren filozofların merkezine yerleştirilmiştir.

Gerçi araştırmacılar Heidegger’in günümüz aşırı sağında ve ideolojisinde oynadığı rolü incelemeye ve anlamaya son zamanlarda başladılar.  Geçmişte, Oswald Spengler ya da Carl Schmitt gibi sözüm ona Muhafazakâr Devrim’in önde gelen simalarının aşırı sağ ideolojisini nasıl besledikleri üstünde duruluyordu. Pek çok kişinin Heidegger’in merkezi rolünü fark etmesine rağmen onun düşüncelerinin günümüz aşırı sağına etkisiyle ilgili kapsamlı bir araştırma ancak 2008 yılında, o da İtalya’da İngilizce çevirisi olmaksızın yayımlandı. Geçmiş yıllarda, Heideggerci düşüncenin günümüz siyaseti ve özellikle Amerikan sağcı hareketi ve Rusya beyaz milliyetçiliği üzerindeki rolünü anlama amacıyla yeni yayınlar ortaya kondu.

Almanya’da Heidegger’in aşırı sağ içindeki şöhreti, felsefesindeki aşırı sağın bölgesel çevreciliğini, popülizmini ve kültürel ırkçılığını haklı gören durumlarla bağlantılıdır. Heidegger’in ortak bir ruh, gelenek ve yerel bütünleşikliğe dayanan özel bir kolektif oluşum olan ulusal Dasein (3) görüşü, “sıradan insanlarla” “elitleri” beyaz kimliği üzerinden bir araya getiren, bunu da kültürel ve dini açılardan bayağı bir “öteki” yaratarak yapan günümüz Alman aşırı sağını oluşturuyor.

Heidegger’i temel almak, her şeyden önce anlamlı bir çevre koruma hareketinin vatanı ya da yerel doğa, kültür ve mirasın birleşmesi olan Heimat’ı (4) küreselleşmeye karşı korumanın bir parçası olduğu görüşünün entelektüel olarak yerleştirmesine olanak sağlar. Bu durum, yukarıda belirtilen Die Kehre dergisinde de belirtiliyor. Burada Heidegger’in bölgesel temelli düşünme görüşü gibi rasyonalizm ve teknokrasiye karşı ruhen oluşturduğu muhalefet de aşırı sağın çevrecilik konusunda hak beyan etme teşebbüsünün temelini oluşturuyor.

Bu stratejinin merkezi parçalarından bir tanesi de Yeşil Parti ve solcu çevre koruma hareketlerini, iklim değişikliğine odaklanmış dar bir bilimsel rasyonalizm ile hareket eden teknokratlar olarak etiketlemektir. Uzun zamandır süregelen Heimat koruma geleneğinden yararlanan aşırı sağ, kendini çevrenin değil; yerel gelenekler, miras ve beyaz milli benliğinin anlamlı ve olmazsa olmaz bir parçası olan doğanın savunucusu olarak göstererek karşılık vermeyi amaçlamıştır. Burada, küresel çevre koruma hareketleri Heidegger’in Gestell (5) olarak adlandırdığı; doğa ve dünyanın insanlar tarafından şekli değiştirilebilen şeyler gibi gözlemlendiği son derece rasyonel bir okuma olarak tasvir ediliyor.

Heidegger’den yaralanmak ikinci olarak aşırı sağ entelektüellerin popülizmi benimsemelerine ve kökleri “halka” dayanan ve “sıradan insanlarla” iletişim halinde olarak Heidegger’in modernliğin nihilist rasyonalizmini aşmak için gerekli olduğunu düşündüğü özgün varlık felsefesine yaklaşan ideal popülist entelektüeli geliştirmeye müsaade ediyor. Heidegger burada “halk” ile “elitler” arasındaki uzlaşmazlığı aşmaya çalışan ve aşırı sağ popülizm yazınının önerdiği şeylerin çoğunun aksine, aşırı sağdaki eğitimli burjuva entelektüalizmi ve popülizminin nasıl da son derece iç içe geçmiş olduğunu yansıtan bir popülizm felsefesi sunmaktadır.

Son olarak en önemlisi de Almanya’da halen ırkçılığın büyük bir ölçüde Nazizm ve biyolojik ırkçılıkla eş tutulduğu bir bağlamda Heidegger’in tarihe “dayanan” özelleştirilmiş kolektif varlık felsefesi, biyolojik ırkçılığın üstesinden gelmek isteyen kültürel ırkçılık felsefesine hareket alanı sağlıyor. Dolayısıyla, Heidegger’in Dasein kavramı nasyonal sosyalizm, ırkçı nasyonalizm ve Yahudi karşıtlığına yakınlığın toplumsal açıdan tartışmaya açık ve hukuken yasaklı olduğu liberal demokratik siyasi dil bağlamında beyaz milliyetin ayrıcalıklı, özelleştirilmiş olma fikrini yeniden geliştirmiştir.

Burada aşırı sağ Heidegger’in ilminden yararlanabilir. Akademik tartışmaların çoğu halen Heidegger’in Nazizm’in merkezi parçalarından birisi mi yoksa bu konudan sonradan uzaklaşan ilk sempatizanlardan mı olduğu üzerine odaklanır. İkinci görüşü destekleyenlerin iddia ettiği argümanların çoğunluğu Heidegger’in şimdiye dek modern rasyonalizmin bir başka ifadesi ve insanlığa karşı teknokratik bir tehdit olan Nazilerin biyolojik ırkçılığını sözde reddedişine dayanıyor. Bu görüş Heidegger’in modernliğin dışavurumu olarak Nazi soykırımı ve toplama kampları üzerine, hayli tartışmalı savaş sonrası çalışmasını da desteklemektedir.

Çoğu kez Sözde Muhafazakâr Devrim’e mal edilen bir düşünür olarak Heidegger, sözde Alman Yeni Sağı gibi kendini Nazizm’den uzaklaştırmaya ve temelde Nazizm’den farklı bir şekilde görülen Nazi öncesi bir muhafazakârlık geleneğine sokmaya çalışmıştır.

Heidegger ve sözde Yeni Sağ tarafından kullanılan bu kendini haklı çıkaran söylence, genellikle ırkçılıkta olduğu gibi Nazizm’in de hiçbir zaman sadece biyolojiyle ilgili olmadığını ortaya çıkarıyor. Muhafazakâr Devrim’i niteleyen halkçı düşüncenin derinlerine işlemiş olan Nazizm, günümüzde aşırı sağın İslam’ı ırkçılaştırmasıyla eşit görülebilecek dini ve kültürel farklılıkların ırkçılaştırması olan kültürel ırkçılıkla eşit ölçüde nitelendirilmiştir.

Heidegger’in felsefesi Nazizm’in, onun popülist politikası ve temel kültürel farklılıkları talep etmesi vasıtasıyla Yahudi sorunu üzerine Nazi politikalarının meşrulaştırılmasının merkezinde olan “ırk bahsinin” somut bir örneği olmuştur. Irk ve dinin ruh ve/veya kültürel özün muğlak kavramlarıyla birleşmesi eğitimli burjuvazinin büyük bir bölümüne hitap etti ve Alman Volk’una(6) Avrupa beyaz üstünlüğünde liderlik görevi atayan ham biyolojik ırkçılığı kültürel estetik sorularına dönüştürdü.

Heidegger’in felsefesi; yerel kimliği, mirası ve çevrecilik kavramlarını bir teknolojik küreselleşme eleştirisine, entelektüel otantiklik savlarını, popüler ve popülist söylemlere, kültür ile dinin ırkçılaştırması konularına bağlamasıyla günümüz aşırı sağı için zengin bir repertuar sunuyor. Bu felsefe, “sıradan beyaz insanların”, anavatanın ve beyaz ulus kültürünün küresel teknokratik sol liberal elitler ve ırkçılaştırılmış beyaz olmayanlar ile Müslüman “Ötekilerden” korunması iddiaları için akademik “sürdürülebilirlik” sağlıyor.

Dipnotlar:

(1). Almanya’nın merkezinde bir eyalet. (ç.n.)

(2) Kimlikçi Hareket veya Identitarianism, beyaz olmayanların ve Müslümanların Avrupa’ya göçlerinin “Avrupa kimliği” kavramına bir tehdit olduğu görüşünü benimseyen İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa aşırı sağ politik ideolojisidir. (ç.n.)

(3). Dasein, en yakın Türkçe karşılığı varoluş olan ve Martin Heidegger tarafından Varlık ve Zaman adlı eserinde kullanılan bir terimdir. (ç.n.)

(4). Almanca vatan, yurt.(ç.n.)

(5).  Gestell, yirminci yüzyıl Alman filozofu Martin Heidegger tarafından modern teknolojinin arkasında veya altında yatan şeyi tanımlamak için kullanılan Almanca bir kelimedir.

Heidegger’in Gestell veya “çerçeveleme” olarak adlandırdığı kavramın tarihsel ve kavramsal öncüsü “öznelcilik” kavramıdır.(ç.n.)

(6). Almanca halk. (ç.n.)

©® Düşünbil (2021)

Yazar: Julian Göpffarth
Çevirmen: Feyza Nur Okut
Çeviri Editörü: Onur Demir
Kaynak:opendemocracy.net


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com