Paylaş

İnsanlık var olduğu günden bugüne kadar birçok şeyi deneme yanılma yaparak deneyimleme ve öğrendiği birçok bilgiyi sentezleyip hayata geçirme üzerine çok uzun bir yolculuk yaptı. Günümüz tıbbı da bu gelişmelerden yararlanıp ilk öğrenmenin anne karnında başladığını keşfetmiş bulunmakta. (1) İşitmeyi sağlayan ve insan vücudundaki küçük ve ilk oluşan kasın kulak içindeki stapedius kası olduğunu düşünürsek bu durumun pek de akıl almaz bir şey olmadığını anlarız. Öncelikle öğrenmenin birinci yolunun dinleme olduğunu bilen birisi için bu oluşan kasın ne derece önemli olduğu aşikardır sanırım.

Ortalama olarak söylememiz gerekirse bir bebeğin iki yaşına kadar konuşma olgunluğunu göstermesi gerekir. (Bu durum; fizyolojik, biyolojik, nörolojik ya da çevresel faktörlere göre değişiklik gösterebilir.) Peki, iki yaşına kadar bebek beyni ne ile meşguldür? Ya da konuşma merkezinde nasıl bir değişkenler silsilesi oluşur?

Öncelikli olarak bir bebeğin agulamalarının bitişi konuşma merkezindeki doygunluğu sağlamakla gerçekleşir. Konuşma için ilk aşama olan agulama ve anlamsız sesler dönemi herhangi bir sorun faktörü bulunmayan bebeğin çevreyi anlamlandırması, duyduğu sesleri uygun kategorilere ayırması ve yeni öğrendiği seslerin ağız ve dil yoluyla nasıl söyleneceğini modellemesiyle, bebek öğrenmenin ikinci aşamasına geçer. Bütün bu anlamlandırma, ayrıştırma ve uygulama dönemini doğru bir şekilde öğrenen bebek artık konuşmaya hazırdır.

Bir sonraki aşama beyindeki nöronların hızla çoğalması ve sinir bağlantılarının daha hızlı veri akışını gerçekleştirmesi sonucu; zamansız, mekânsız, akıl almaz soruların başladığı dönemdir.

Anne bu ne? Neden?
Baba bu ne? Neden?
Bunun adı ne? Neden?
Ne? Neden? Nasıl? Ne zaman? Nerede? Kim?

5 N 1 K dünyasına hoş geldiniz!

Ebeveynin ‘Çıldırmama az kaldı doktorum nerde?’ cümlesini defalarca tekrarlamasına yol açan bu sevimli küçük yaratıklar böylece merak dönemine geçiş yapmış olurlar. Bu dönemde dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar şöyle sıralanabilir:

Çocuğunuzun sorularına sabırla cevap verin ki; öğrendiği bilgileri hayatına adapte edip genelleyebilsin.

Verdiğiniz cevaplarda kullandığınız dile ve sözcüklere dikkat edin ki; öğrendiklerini anlamlandırmada zorluk çekmesin.

Merakını destekleyin ki; daha fazla bilgi edinme ihtiyacı hissetsin.

Şimdi olmaz, nereden çıktı bu soru, git başımdan, of artık bir sus gibi öğrenmesini engelleyici sözcük kalıplarından kaçının ki; başarma hissini doğru bir şekilde öğrensin.

Dikkat edin! Çocuğunuz sizi izliyor. Zira dikkat; bir bireyin belirli bir zamanda birçok uyarıcı arasından belirli bir uyarıcıya odaklanmasını sağlayan zihinsel bir işlemdir. İnsanoğlunun hayata ilk gözünü açtığında belirli bir sürede olsa alışmış ve deneyimlemiş olduğu bir yerden hiç tanımadığı ve öncelikli olarak anlamlandıramadığı başka bir yere geçiş yaptığı anda, kişinin aktif öğrenme süreci de başlamış oluyor.

Günümüzde yapılan araştırmalar ve uygulanan metotlar sayesinde bir bireyin nasıl ve ne şekilde öğrenebildiği artık net olarak saptanabilmekle birlikte, öğrenme stili belirlenen kişinin daha başarılı, özgüveni yüksek ve bilgiyi içselleştirebilen bireyler haline dönüştürülmesi de çok daha hızlı olmaktadır.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli şey her yerin bir eğitim ortamı, her şeyin bir eğitim materyali olabileceği fikrini benimsemek olsa gerek..

Örneğin; Önceden hazırlanmış ortamlar ve belli alanlarda yine önceden belirlenmiş bilgiyi belli bir gruba aktarma fikrinin, o grubun içinde kendi ahengi ve farklı öğrenme modelini benimsemiş bireyler olduğunu düşünürsek ne kadar zor olacağını tahmin edersiniz.  Zira her çocuk aynı anda, aynı şekilde ve aynı hızda öğrenememektedir. Yavaş öğrenmesi problemli, hızlı öğrenmesi de çok zeki anlamına gelmez.

Tam da işte bu noktada öğrenme stillerinden biraz bahsedelim isterseniz (2).

Günümüzde öğrenmenin birden fazla yolu olduğunu ve bireyci yaklaşımla bu kişilerin bilgiye daha doğru bir şekilde ulaştıkları ve kalıcı hale getirdikleri gün be gün daha da ortaya çıkmakta ve bu prensipleri benimseyen öğreticilerin kendilerini bu alanlarda geliştirerek daha fazla bireye ulaşabildiklerini görmekteyiz.

Kaba hatlarıyla görsel, işitsel, dokunsal diye ayrılan ama sıralı, eş zamanlı, mantıksal, sözel, etkileşimli, anlık deneyimli, dolaylı deneyimli ya da ritim duygulu öğrenme şekilleri, öğreticilerin birçok alanda bireyleri gözlemleyip uygun olan öğrenme stilini tespit ederek gerek grup gerekse bireysel formlarını oluşturmaları gerekmektedir.  Bir öğreticinin öğrenme modellerini tespit edebilmesi kendisinin nasıl öğrenebildiğini tespit edebilmesiyle başlar.

Öğrenmeyi öğrenebilen, öğretmeyi de öğrenir.

Eğitim belli bir disiplinle ve uygun metotlarla aktif bir şekilde beyinde ki hücrelerin değişimine ve gelişimine verilen isimdir. Bu anlamda vücudumuz da bulunan kasları fiziksel bir aktiviteyle nasıl geliştiriyorsak, zihnimizi de aynı şekilde modeli belirlenmiş öğrenme şeklimizle geliştirmeliyiz. Öğrenilen bilgilerin kalıcı olması için ise daha önce öğrenilmiş bilgilerle sistemli bir ilişki kurulması gerekir. Bilginin kalıcılığı acısından önemli olan bir diğer yöntem ise tekrarlı alıştırmalardır. Ancak gereksiz tekrardan kurtulmak için bilginin hayata katılması da bu konuda çok yararlı olacaktır.

Sonuç olarak; her öğrencinin farklı öğrendiği bu bilgi çağında, bilgiye ulaşmak kolay olurken o bilgiyi nasıl aktardığınız daha fazla önem kazanmıştır. Bu durumu değiştirmek için ise öğrenci odaklı yaklaşımın benimsenmesi ve uygun öğrenme yollarının keşfedilmesi gerekmektedir.

Albert Einstein’ın dediği gibi (3):
Aslında herkes bir dahidir… Ama siz kalkıp bir balığı ağaca çıkma yeteneğine göre yargılarsanız, balık tüm ömrünü bir aptal olduğuna inanarak geçirecektir.

Dipnotlar:

(1)http://www.bbc.com/turkce/dergi/vert_earth/2016/07/160705_vert_ear_anne_karninda_ogrenme
(2) Etkili Öğretim Yöntemleri – Araştırma Temelli Uygulama/Gray D Borich
(3) https://dusunbil.com/einsteinin-ders-niteligindeki-12-sozu/

Yazar: Ertan Yavuz

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş

Ertan Yavuz

Farklı alanlarda okumayı, düşünmeyi seven, psikolojiye, eğitime, felsefeye, antropolojiye, astronomiye ve dinler tarihine meraklı bir özel eğitim öğretmeniyim. Ondokuz Mayıs Üniversitesi ve Atatürk Üniversitesi'nin eğitim fakültelerinde öğrenim gördüm. Zihin engelli, otistik ve ögrenme güçlüğü çeken bireylere bilişsel, ruhsal, duygusal ve davranışsal alanlarda destek-eğitim hizmetleri vermekteyim.