Romalılar, Batı kültürü üzerinde büyük bir etkisi olan (ve olmaya devam eden) zengin bir mitolojiye sahipti. Özellikle tanrıları konu edinen çoğu Roma mitinin, Yunan mitolojisinde bir karşılığı vardır. Ancak Roma mitolojisi, başta Roma’nın kuruluşuna ilişkin mitler olmak üzere bu uygarlığa özgü hikâyeler de içeriyordu. Roma mitolojisi gerek antik yazarların işleriyle gerek Roma döneminden kalan sayısız sanat eserleriyle günümüze kadar varlığını sürdürmeyi başarmıştır.
Roma Mitolojisini Anlamada Ovidius’un “Metamorfozlar”ının Önemi
Ovidius’un Metamorfozlar’ı Roma mitolojisinin en önemli kaynaklarından biridir. Bu anlatı şiiri, Augustus’un hükümdarlığı döneminde oluşturulmuştur ve günümüzde Batı kültürü edebiyatının en etkili işlerinden biri olarak kabul görür. Ayrıca bu eserde yer alan ve sayıları 250’yi geçen mitler, Yunan mitolojisinin kanonik bir versiyonu olarak değerlendirilir. Barındırdığı tüm bu çeşitliliğe rağmen Ovidius’un Metamorfozlar’ındaki mitler, önemli bir tema etrafında toplanır: bir formdan başka bir forma geçiş. Bu da Ovidius’un yaşadığı dönemle, diğer bir deyişle Roma Cumhuriyeti’nin Roma İmparatorluğu’na geçişiyle bir hayli ilişkilidir.
Ovidius’un Metamorfozlar’ı dünyanın yaratılışından Julius Caesar dönemine kadar olan tarihi ele alır ve bünyesinde Yunan mitolojisini yansıtan sayısız mit barındırır. Örneğin, İlk Kitap’ta, Hesiodos’un da İşler ve Günler eserinde yer verdiği İnsanlık Çağları’nı yeniden anlatır. Bu mitin Yunan versiyonu bu çağların beş adet olduğunu savunurken Roma versiyonu dört adet olduğu kanısındadır: Altın Çağ, Gümüş Çağ, Bronz Çağ ve Demir Çağ.
Roma Hikâyelerinin Yunan Hikâyelerini Yansıtması
Ovidius’un Metamorfozlar’ında bulunan bir diğer önemli Yunan hikâyesi ise Homeros’un İlyada’sında da görebileceğimiz Truva Savaşı’nın hikâyesidir. Bu mitin Roma versiyonu, hikâyeyi Truva’dan sağ çıkmayı başaran ve Roma’nın kuruluş efsanesinde önemli bir figür olan Aeneas’ın yolcuğuyla sürdürür. Aeneas’ın bu hikâyesi, tarihî kaynak kabul edilen Titus Livius’un Ab urbe condita [Şehrin Kuruluşundan İtibaren] ve Cassius Dio’nun Roma Tarihi eserlerinin yanında Vergilius’un destansı şiiri Aeneis gibi başka birçok kaynakta da kendini gösterir.
Bahsi geçen mite göre Aeneas, Truva’nın düşüşünün ardından Yunanlardan kaçmayı başarabilen birkaç Truvalıdan biriydi. Aeneas ve beraberindekiler Akdeniz’den dolaşıp İtalya Yarımadası’na vardılar. Adaya henüz ayak basan Truvalılar ve yerli Latinler arasında savaş patlak verir. Truvalılar bu savaştan galip ayrılan taraf olur. Aeneas’ın birden ortadan kaybolması ve oğlu Ascanius’un hükümdar olarak onun yerine geçmesi, insanların Aeneas’ın bir tanrı olduğuna inanmalarına sebep olur. Romalılar, Alba Longa şehrini Ascanius’un kurduğuna inanır.
Roma’nın Kurucuları Kimdi?
Her ne kadar Roma’yı ne Aeneas ne de Ascanius kurmuş olsa da Romalılar onları, Roma’nın kuruluş mitinde diğer önemli iki figür olan Remus ve Romulus’un ataları olarak kabul etmişlerdir. Remus ve Romulus, bir Vesta bakiresi olan Rhea Silvia ile bir tanrı olan Mars’ın çocuklarıydı. Annelerinin amcası Amulius, o dönemin Alba Longa kralıydı ve bunu da erkek kardeşi, aynı zamanda da Rhea Silvia’nın babası olan eski kral Numitor’u devirerek yapmıştı. Amulius; Remus ve Romulus ikizlerini gücünü tehdit eden bir unsur olarak gördü ve onları Tiber Nehri kıyılarında ölüme terk etti.
Ne var ki Tiber Nehri’nin tanrısı Tiberinus onları ölmekten kurtardı ve bu ikizler bir dişi kurt tarafından emzirildi. Sonrasında Faustulus adında bir çoban Remus ve Romulus’u evlat edindi ve ikizler gerçekte kim olduklarını bilmeden büyüdüler. Er ya da geç kraliyet soyundan geldiklerini öğrendiklerinde, Alba Longa tahtını geri alabilmesi için dedelerine yardım ettiler. İkizler daha sonra yeni bir şehir kurma amacıyla yola düştüler. Fakat bu yeni şehrin nereye kurulacağı konusunda Remus ve Romulus arasında bir anlaşmazlık baş gösterdi. Romulus, üzerine kurulacak bu yerin Lupercal’ın aşağısında bulunan ve dişi kurt tarafından emzirildikleri bölge olan Palatino Tepesi olması taraftarıyken Remus bu yer için Aventine Tepesi’ni tercih etti.
Bu anlaşmazlığı çözmek adına ikizler, ilahi alamete başvurdular. İkizlerin her biri kendi tercih ettiği tepenin üzerinde durdu, kutsal bir alan hazırladı ve karşılarına akbaba ya da kartal formunda çıkacak işaretleri gözlemlediler. Remus altı, Romulus ise on iki adet kuş gördüğünü iddia ediyordu. Böylelikle Romulus galibiyetini ilan etti ve yeni kurulacak şehrin inşasına Palatino Tepesi’nde başlanmış oldu. Ama gelin görün ki Remus, kardeşinin başına bela açmakla yetinmeyip sonunda kendini öldürttü. [1]
Ardından gelen mitlerin çoğu, Romulus’un yerine geçen kralların yanı sıra krallığın devamı olan Roma Cumhuriyeti’nden figürleri de konu edinir. Bu mitlerin örnekleri arasında Sabine kadınlarına tecavüz ve Kibele’nin Roma’ya gelişi gibi olaylara ek olarak Numa Pompilius ve Gaius Marcius Coriolanus gibi figürler de yer almaktadır.
Dipnot:
- Remus’un, Romulus şehri kurarken yanına gelip Romulus’la alay edici ve küçümseyerek konuştuğu rivayet edilir. Bu sebeple de Romulus’un Remus’u öldürdüğü düşünülür. (ç.n.)
© Düşünbil® (2024)
Yazar: Wu Mingren
Çeviren: Nevin Kemikkıran
Çeviri Editörü: Selin Melikler
Kaynak: ancient-origins.net