Yüzlerce sene öncesine, girişinde “bilim bizi tanrıların gazabından kurtarır” yazan bir mekâna gidiyoruz. Kabaca bir yokluyoruz ortamı, kimi ararsak orada..
Öklid (Eukleídēs) bir köşede eseri “Elementler” üzerinde çalışıyor. Başımızı çeviriyoruz, diğer köşede Arşimet oturmuş kim bilir ne düşünüyor, neyi hesaplamaya uğraşıyor! Azıcık yürüyoruz içlere doğru. Sütunun oradan kafamızı uzatınca biraz ürküyoruz. Adamın teki bir kafatasını yarmış beyni inceliyor; Herofilos. Ve daha kimler kimler…
Tarihin en gizemli, en eşsiz kütüphanesinde çalışıyordu bu saydığımız isimler ve daha fazlası. Matematiğin, fiziğin, tıbbın, astronominin ilk adımlarına şahit oldu, buraya o dönemde ayak basabilenler.
Ama vandalizmi günümüzde de devam eden “din kültürü”, kutsal kitapların değinmeye gerek bile görmediği “gizemleri” açıklayan on binlerce eseri sağ bırakamazdı. Bırakmadı da, gözünü kırpmadan yaktı… Bize de sadece adı ve “Yakılmasaydı şu an kim bilir nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk!?!” merakı kaldı.
“Kitap” derler bana. “Sami” dillerde.
Doğum yerim: Doğa.
Anam: Doğa.
Babam: İnsan. Bir anlamda.
Bir başka anlamdaysa, onu ben yarattım.
Bir maymunsuydu daha, ben olmasaydım.
O da beni yarattı. Yazdı. Ama, yaktı da.Turan Dursun
Antik Çağ’ın bilim feneri
Kütüphane, Büyük İskender’in M.Ö. 332 yılında kurduğu Mısır’daki İskenderiye şehrindedir. Büyük İskender’in ölümünden sonra, kumandan Logus’un savaşlardan pek haz etmeyen oğlu Ptolemaios tarafından kuruldu ve 300 yıl boyunca dünyanın en büyük arşivi olma özelliğini korudu. Mısır’da krallığını ilan eden Ptolemaios’un hiçbir zaman ülke sınırlarını genişletmek gibi bir hedefi olmadı. Mısır geleneklerine ve dinlerine sadık kalarak halkın sevgisini kazandı.
Bir müze düşünün ki…
Dünyanın en gizemli, en değerli kitaplığına sahip, oldukça kompleks yapıda bir müze de diyebiliriz İskenderiye Kütüphanesi için. Kütüphane; İskenderiye’nin merkezinde, saray yakınında kuruldu. Müzede bütün ülkelerden hayvan ve bitki örneklerinin olduğu botanik bahçesi ve rasathane bulunuyordu. İnsan vücudunu incelemek üzere bir anatomi salonu bile vardı. Fizik, kimya, tıp, fizyoloji, matematik, edebiyat, felsefe gibi ayrı ayrı bölümleri vardı.
Aradığınız herkes burada
Matematik bilgini Öklid, mekanik bilimci Arşimet, tıp bilimci Herofilos, gökbilimci Eratosthenes, Batlamyus gibi isimler bu kütüphanede çalıştılar. Yaklaşık 150 bin cilt el yazması eser ve geniş bir çalışan kadrosuna sahipti kütüphane. Eserler papirüslere yazılarak rulo şeklinde saklanırdı.
Yunan, Akdeniz, Ortadoğu, İran gibi medeniyetlere ait el yazması eserlerin Yunanca çeviri ve kopyaları burada hazırlanıyor, kütüphane aynı zamanda yayınevi görevi de görüyordu. Mısır’a giren her eser kütüphaneye getirilip bir kopyası alınmadan sahibine verilmezdi. Öte yandan yurtdışına gönderilen çalışanlar başka ülkelerden kitaplar getirir, böylece kaybolma riski olan bütün bilimsel kitaplar güvenli bir yerde toplanmış olurdu.
Evreka! Evreka!
Arşimet, suyun kaldırma kuvvetini keşfeden adam. İskenderiye’de mekanik okulunu kurdu. Hidrometre, kaldıraç, tulumba gibi buluşlara imzasını attı. Bir rivayete göre de gök cisimlerini resmetmek için gök küreler ve bir tür planetaryum (gezegenevi) inşa ettiği söylenir, mekanik dâhisinin.
Tarihe tanıklık etmiş hekimler
Pratisyen hekim ve hoca olarak ün kazanan Herofilos, İskenderiye’de yaptığı kadavra, beyin ve sinir sistemi incelemeleriyle tıp bilimine ışık tuttu. Erasistratos da, Herofilos’tan sonra şüpheli ölümlerde otopsi yapılması gerektiğini öne süren, solunum üzerine araştırmalar yapan bir diğer önemli isim oldu.
Hypetia: Antik Çağ’ın bilge, onurlu ve güzel kadını
Dünya’nın Güneş merkezli elips şeklinde bir yörüngede döndüğüne dair ilk çalışmaları yapan bilim insanı olduğunu, Agora filminde de görebilirsiniz. Bilimle arasında milyonlarca ışık yılı olan bir güruh tarafından da katledildi.“Düşünme hakkınızı saklı tutun, yanlış düşünmek bile hiç düşünmemekten iyidir” demiş tarihte bilinen ilk kadın matematikçi, filozof, astronom. Atina’da eğitimini tamamladıktan sonra İskenderiye’de kendisi gibi filozof olan babasının okulunun başına geçti. Hypetia, Platon’un öğretilerini benimsedi, halka açık dersler verdi. Gök cisimlerinin sınıflandırılması ve hidrometrenin geliştirilmesine katkıda bulundu.
Alejandro Amenábar’ın yönetmenliğini yaptığı, Rachel Weisz’ın da başrolünde oynadığı bu film, İskenderiye’nin efsane kadını Hypetia’yı anlatıyor.
Bilim yuvasının dramatik sonu
Sorgulamayan, katı kuralların arkasına sığınan cahil topluluğun, tehdit olarak algıladığı gelişmelerle mücadele edebileceği tek bir yöntem var; yok etmek. (O tarihten günümüze pek bir şey de değişmemiş zaten.)
Sorumlusu hangi medeniyet ya da kim olursa olsun, kütüphanede damla damla biriken kıymetli bilgiler, bilime ışık tutacak buluşlar kül olmuş, İskenderiye’nin şahsına münhasır yapısı yerle bir edilmiş. Kurtarılabilen sınırlı bilgiler de, ezoterik bir biçimde kuşaktan kuşağa aktarılagelmiş.
Yakılmasına dair rivayetler muhtelif
Kütüphanenin üç kez yakıldığı rivayet edilir. Her medeniyet, suçu bir diğerinin üzerine atadursun, kimin yaktığı konusundaki tartışmalar hâlâ devam ediyor. “Eğer zamanda geriye gidebilseydik, ilk geleceğim yer burası olurdu” diyor Carl Sagan, İskenderiye Kütüphanesi için. Zamanı geriye alıp bu yıkıma engel olma şansımız olsaydı keşke.
İskenderiye’ye indirilen ilk darbe
Çeşitli eserlerde ilk büyük yıkımın, İskenderiye’yi kuşattığı sıralarda Sezar tarafından gerçekleştirildiği anlatılır. Bunun bilinçli bir yıkım değil, yangın olduğu iddiası da var. M.Ö. 47 yılında Jül Sezar’ın Mısır’ı kuşatmasıyla kütüphane zarar görmüş, kurtarılan kaynaklar Hıristiyan inancına geçildikten sonra Paganizm’i yayar nitelikte görüldüğü için yok edilmiş.
Kalan eserlerin, şehrin hamamlarında bir hafta boyunca yandığı söylenir. Yakılması konusundaki genel kanı, antik pagan tapınaklarının ve yapılarının imhası esnasında Hıristiyanlar tarafından yakıldığı yönündedir.
Müslümanlar mı yaktı?
İddiaya göre Halife Ömer’in İskenderiye için “Bu kitaplardaki bilgiler Kur’an’a aykırı ise haramdır, Kur’an’da yazanlarla aynıysa gereksizdir” dediği, yine onun emriyle de Mısır Fatihi (!) Amr Bin As tarafından 639 senesinde yakılarak tahrip edildiği ileri sürülür. Fakat bu iddia Batılı bazı bilimadamları tarafından reddedilir.
Hıristiyan tarihçilerin iddiası
Hıristiyan tarihçilere göre ise kütüphanedeki külliyatın tahribatından Selahaddin Eyyubi sorumludur. Kur’an’da bulunan bilgilerin başka bir kitapta bulunamayacağını savunan Eyyubi’nin, İskenderiye’de birçok konu hakkında daha geniş tefsirlerin yer aldığını görünce şaşkına döndüğü ve kütüphaneyi yaktırdığı söylenir.
Yerle yeksan olmasaydı
Kaç buluş, tarihin külleri arasında savruldu kim bilir! Yüzyıllar sonra tekrar bulunmak zorunda kalınan, kim bilir kaç bilimsel devrim, İskenderiye’de kül oldu! Yıkımın bizi yüzlerce yıl geriye savurduğunu düşünmememiz için hiçbir neden yok.
Yakılmasaydı belki de o sürekli dillendirilen “Mars’ta yaşam projesi” yüzlerce yıl önce hayata geçirilmiş olacaktı, belki de sıradan bir yurtdışı yolculuğu yapar gibi gezegenler arasında uçuyor olacaktık. Kim bilir!
Yeni İskenderiye Kütüphanesi yapıldı ama…
Yakılan kütüphanenin bulunduğu yere, 2002’de Yeni İskenderiye Kütüphanesi yapıldı. Eski kütüphaneye benzer büyüklükte inşa edilse de bilimin ve bilginin dünyaya yayılımına hizmet eden bu kültürel miras, yok olan el yazmaları nedeniyle maalesef hiçbir zaman eski İskenderiye Kütüphanesi’nin yerini alamayacak.
Carl Sagan’ın Cosmos’undan İskenderiye Kütüphanesi
Bu yazı ListeList sitesinden alınmıştır.