Bizans İmparatorluğu’nun tarihinde büyük bir hasar yaratılmasına ön ayak olan İkonoklast dönem, yalnızca dini sebeplerce oluşmaktan çıkıp, siyasi ve sosyo-kültürel olarak da sebepleri olan bir dönemi yarattı.
Yaklaşık 120 yıllık bir dönemi kapsayan ve büyük tahribatlarla Bizans Tarihi’nin sanatsal gelişimini etkileyen İkonoklazma; kelime kökeni olarak “ikon” sözcüğünden geliyor. Grekçe “eikon” yani “imge” sözcüğünden türeyen ikon ve yine Grekçe “klao”, yani “kırmak, yok etmek” sözcüklerinin birleşmesiyle oluşuyor.
İkon; Doğu Kilisesi’nde İsa, Meryem, Azizler, Havariler ve kutsal kitaptaki dini hikayelerin duvara ya da ahşaba, boyalarla yapılan sembolik tasvirlerine verilen isim. İkonun, Hristiyan dünyasında oldukça önemli bir yeri var. Yapılan ikonlar, Tanrı ile bu dünya arasında aracılık eden tasvirler olarak görülüyor. İkonları resmeden sanatçılarsa, bu kutsal görevi üstlenmiş bir din adamı rolünde.
Bizans İmparatorluğu’nun özellikle 6. ve 7. yüzyıllarda yoğunlaşarak artan ikon ve dini tasvir kültü, devlet-kilise arasındaki işbirliği ile hızla yayılıp geliştikçe, bir yandan da bu hareketin olumsuz yönleri bazılarınca göze batmaya başladı. Bizans’ın 8. yüzyılda geçirdiği siyasi ve askeri bunalım sırasında tahta geçen III. Leon’un siyasi, hukuki, ekonomik ve dini alanda gerçekleştirdiği reformlar, ikonoklazma hareketine zemin hazırladı. Yaşanan sosyal ve siyasi sıkıntılar sırasında halkın kendini iyi hissetmek için sığındığı ikonlara, zaman içerisinde aracı işlevini kaybetmesiyle tapınılmaya başlandı. Bunu bir bakıma putperestlik olarak gören III. Leon, aynı zamanda ekonomik olarak devletin gücünü zayıflatan ikonaların var olan tüm tasvirlerine karşı çıktı.
I. Leon’un Kuzey Suriye bölgesinde yer alan Germenikeia’da (Maraş) doğduğu düşüncesiyle, bu bölgedeki insanlarca benimsenmiş heretik mezhebinin bir parçası olan dini tasvirlere karşıtlıktan etkilendiği düşünülmekte. Ayrıca ikonoklast döneme ait kaynaklarda, III. Leon, Kutsal Kitap’daki “On Emir”den ikincisi olan “Kendin için oyma put, yukarıda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin!” emrini baz alarak, dönem içerisinde meydana gelen tüm doğal afetler ve Bizans’ın siyasi ve askeri yenilgilerini ikona tasvirlerine bağladı.
Aynı zamanda birçok araştırmacı ikona kırıcı harekete zemin hazırlayan sebebin, Bizans’ta bir zamanlar imparatorun temsil ettiği Tanrı’nın ruhani ve manevi gücünü, zamanla ikonaların, dolayısı ile de din adamlarının kazanmasına bağlamakta. Dini ve siyasi iktidarı tekrar eline almak isteyerek imparatorluk kültürünü canlandırmaya çalışan III. Leon’un, ikona kırıcılığı dikte ettiği düşünülüyor.
I. İkonoklazma Hareketi
I. İkonoklazma hareketi, III. Leon’un 726 yıllarında başlattığı ve 787 yılları arasında İmparatoriçe Irene ile bitirildiği 61 yıllık bir döneme ait. 754 yılında V. Konstantin’in isteği ile İstanbul’da kararlaştırılan ve ikona kırıcılığı destekleyen Hieria Konsili düzenlendi. 338 piskoposun katıldığı bu toplantıda kayda geçilenler ise şöyle:
“Kutsal yazmalar ve Baba’nın desteği ile, biz açıklarız ki, kutsal üçlemenin adıyla, Hıristiyan kiliselerde bulunan ve ressamların şeytani sanatı ile yapılmış hangi malzemeden ve hangi renkten yapılmış olurlarsa olsunlar bütün nesneleri red ediyor, kaldırıyor ve lanetliyoruz…. Kim, kutsal Tanrı’nın İsa’da vücut bulmuş Dünya’sının imajını renkli malzemelerle temsil etmeye teşebbüs ederse, onu aforoz edeceğiz! …. Kim, kendisinde olan erdemlerini temsil etmek yerine, Azizleri değersiz renkli malzemelerle yapılmış uzun ömürlü formlarla temsil etmeye çabalarsa, bilsin ki çabası beyhude ve şeytanidir, onu aforoz edeceğiz!”
Toplantının ileri gelenleri, bu ikona karşıtlığını temsil eden kararların yanında kendini VII. Ekkümenik Konsil olarak adlandırsalar da, Hieria Konsili’nin tüm kararları önce İznik Konsili tarafından, sonra ise toplantının ekümenik özelliği Ortadoks ve Katolik kilisesi tarafından reddedildi.
VI. Konstantin’in yönetiminde olan Bizans İmparatorluğu, Konstantin’in annesi Irene’nin yönetim üzerindeki etkisi ile çalkalanıyordu. Irene’nin 787 yılında Nikeia’da(İznik) düzenlediği Ekümenik Konsil’inde ikona tahribi tartışıldı ve ikonoklast dönemi sona erdirdiler. Fakat yine de 61 yıl süren bu tahribat dönemine ait en önemli olay, Ayasofya tarafından imparatorluk sarayının girişi olan Halki Kapısı’nın üstünde duran Hristos Halkitis (İsa) tasvirinin yok edilip, yerine haç konulması.
Tarihte bilinen adıyla II. İznik Konsil’inde alınan karar ise şöyledir:
“… biz açıklarız ki, bize emanet edilmiş olan yazılı ya da yazılı olmayan tüm kilise geleneklerini yeniliklerden ayrı olarak savunuruz. Bunlardan biri de temsili sanatların üretimidir, bu konu gayet aşikardır ki Hristiyanlığın esaslarının yayılmasının tarihi ile uyumludur, bu bize Tanrının Dünyasında insan olmanın sadece hayal değil fakat gerçek olduğunun onayını sağlar. Birini resmeden eşyalar, aynı zamanda bir diğerinin şüphesiz mesajına sahiptir. … biz tam bir hassasiyetle karar verdik ve itina gösterdik ki onurlu ve hayat veren haç figürü gibi, boyanmış olsun, mozaikten yapılmış olsun ya da diğer uygun malzemelerden yapılmış olsun kutsal resimlere de saygı duyulmalı ve Tanrı’nın kutsal kiliselerinin mübarek araçlarında, elbiselerinde, duvarlarının üzerlerinde ve panellerinde, evlerde, kamuya açık yollarda gösterilmelidirler, bunlar Tanrımız, kurtarıcımız İsa Mesih, Lekesiz anamız, kutsal tanrı taşıyıcıları, saygı duyulan melekler ve aziz insanların resimleridir. Çok sıklıkla onlar temsili sanatlarda görülürler; birçoğumuza, bunlar hatırlamayı ve model olarak hizmet etmeyi sağlasınlar diye çizilmişlerdir, onlara gerekli selamı ve saygıyı göstermeliyiz. Kesinlikle, bu kutsal tabiatımıza inanan imanımıza göre bir tapınma değil, yalnızca onurlu ve hayat veren haç ve kutsal kitaplar ve diğer mübarek nesneleri gösteren figürleridirler.”
II. İkonoklazma hareketi
II. İkonoklazma hareketi, 815 yılında V. Leon’un , Patriğin, kendisinin taç giymesine engel olmasından korkması üzerine, ikona tahribini tekrar gündeme getirmesi ile başlamıştı. Ve altı kişilik kurduğu komite ile, 754 yılındaki ilk yasak sırasında söz konusu olan “ikonların erdem teorisi” tekrar gündeme gelmişti. Bu teoriye göre Azizlerin tasvirlerini yapmanın ve buna ibadet etmenin günahı affedilmezdi. Bir Azizin tasviri yapılacaksa, o tasvir ruhani bir tasvir olmalıydı; asla bir Aziz, madden tasvir edilmemeliydi. Çünkü zaten Azizler ruhani varlıklardır ve ruh gibi manevi şeyler tasvir edilemez. Bu nedenle de yapılan bu ikonlar, asla Azizlere ait olmayan tasvirlerdi. Bu nedenle ikona karşıtı hareket tekrar güçlenmeye başladı.
I. İkona hareketinden farklı olarak konsil artık ikonları put; ikon severleri de putperest olarak nitelendirmiyordu. Hatta V. Leon farklı entrikaları ile ikonların insanların önünde mum, tütsü yakıp, dua edemeyecekleri kadar yükseğe asılmasına izin vermişti. Fakat yine de konsil, ikonların kutsal görülmesini kabul edilemez buldu. Kendisinden iki imparatorluk sonra gelen, İmparator Theophilos ise tasvirlerin yükseklere asılmasını da kabul etmiyordu. İnsanların, Tanrı haricinde her türlü tasvire tapınmasına teşvik eden bu ikonların yapılmasına tahammül edemeyen Theophilos, II. İkonoklast dönemin en baskıcı imparatorlu olarak görülür.
II. İkonoklast dönem 843 yılında yine ikon sever başka bir imparatoriçe olan Theodora tarafından, bir daha gündeme gelmemek üzere son bulmuştu. İmparator Theophilos’un ölümünden sonra karısı Theodora’nın oğlu Mikail’in tahta geçmesiyle güç, bir anlamda annesi Theodora’daydı. Ortadoks inancının zaferini simgeleyen ikonoklast dönemin bitişi, Bizans’ın en önemli olayı olarak tarihe geçmiştir. En önemlisi de erkekler tarafından başlatılan tasvir karşıtı bu hareketlerin, ikona sever kadınlar tarafından son buldurulmasıdır.
Jung Hye Lee, Yüksek Lisans Tezi, Bizans Siyasi ve Sosyal Tarihinde Tasvir Kırıcılık: İkonoklazma Dönemi(787-843), 2010
Yazar: Pelin Şen
Bu yazı ilk olarak Arkeofili’nin internet sitesinde yayınlanmıştır ve oradan alınmıştır.