Paylaş

“Harikalar Diyarı’ndan bir hayal hikayesi yapmak için, Freudcu birinin ona söylemesi yeterliymiş gibi görünüyor.” William Empson

Psikanalitik Eleştiri Yaklaşımı Nedir?

Psikanalitik Kuram, Sigmund Freud’un (1856-1939) geliştirdiği psikanaliz üzerine kurulmuş edebi eleştiri dallarından biridir. Lois Tyson’ın belirttiği gibi, psikanalizin çeşitli yönleri kültürümüze o denli kök salmış hale geldi ki “kardeş çekişmesi, aşağılık kompleksleri ve savunma mekanizmaları böylesine yaygın bir kullanımda ve çoğumuz kendilerini tanımladıklarını duymadan ne demek istediklerini biliyoruz”. Freud‘un teorisinin temel kavramlarından bazıları şu şekildedir: İnsanların zihinlerinde acı verici deneyimler ve duyguların bastırıldığı bilinçsiz bir öz vardır ve günlük yaşamımız “id” in arzuları ile “ego” ve “süperego” taleplerimiz arasında moderatörlük yaparak geçiyor.

Bu edebi eleştiri okulu, hem edebi karakterlere hem de yazarlarına, çoğu kez aynı anda psikanaliz yöntemlerini uygulayarak, edebiyatı daha iyi anlayıp ve yorumlayabileceğimizi savunur. Bu çoğunlukla, eserin bir düş olarak değerlendirilmesi, dil ve sembolizmin yakından incelenmesiyle elde edilen gizli anlamı bulmak için yorumlanmasıyla yapılır.

Seksüel Sembolizm

Alice, pratik olarak psikanaliz çalışması için yalvarır; bir rüya olduğu için onu bir rüya gibi değerlendirmek kolaydır. William Empson’un yazdığı gibi, “‘Harikalar Diyarı’ndan bir hayal hikayesi yapmak için, Freudcu birinin ona söylemesi yeterliymiş gibi görünüyor”

Ve Freud, teorilerini yayınlamaya başladığından beri, eleştirmenler onları Alice’e uyguluyorlardı. Alice psikanalizinin ilk dalgası romanda, teoriye göre Carroll’un kendi bastırılmış cinselliğini açığa çıkartan cinsel sembolizme odaklanmış, örneğin, A. M. E. Goldschmidt, Alice’in 2. kapı koridorundaki Alice’in sıkıntısını şu şekilde yorumlar:

“Burada cinsel birleşmeyi temsil eden kilit ve anahtarın ortak sembolizmini buluruz; normal boyuttaki kapılar yetişkin kadınları temsil eder. Bunlar rüya gören kişi tarafından görmezden gelinir ve ilgi kız çocuğunu simgeleyen küçük kapıda odaklanır, önündeki perde çocuğun kıyafetlerini temsil eder.”

Goldschmidt, Alice’in tavşan kovuğunu delmesi, anahtarlar ve kilitler ve küçük kapı gibi belirli olayların, “Lewis Carroll’un bilinçaltında var olan, önemli bir gücün anormal bir duygusunun varlığı”nın kanıtı olarak yorumladığı cinsiyet hareketinin “renkli” sembolleri olduğunu kanıtlar. Schilder de birçok Harikalar Diyarı sakinlerinin aşırı şiddetini Carroll’un hayal kırıklığına uğramış cinsel dürtülerin temsilcisi olarak yorumlar. Psikanalistlerin çalışmaları ayrıca Carroll’un kurgusallığıyla ilişkisinin ek karmaşıklıklarını ortaya koyar. Sadece “sevgi nesnesi” değil, aynı zamanda anne ve kız kardeşini ve kendi bilinçaltının yetişkin erkeksiliğini reddetme, kendisi için küçük bir kız olma arzusunun da bir temsilcisidir.

İyi belgelenmiş bir tutku ile “en katı erdemli bekâr bir din adamı”nın “çocuk-arkadaşlar” yapmak için bilinçaltında bu gerginliği yazılarıyla çözmeye çalışmış olabileceğine inanmak için büyük bir yorumsal sıçramaya gerek yoktur. Bununla birlikte, Alice’in psikanalitik çözümlemesi, sadece çok cinselleştirilmiş bir okumadan fazlasını üretebilir. Gerçekten de psikanalistler Freud teorilerini daha da rafine etmeye başladığı için, Alice hakkındaki psikanalitik eleştiri gelişmeye başladı.

Çocuk ve KimlikDaha sonra psikanalistler daha çok, Alice’in Harikalar Diyarı’ndaki deneyimlerini, gelişmekte olan ego için bir alegori veya başka bir deyişle büyümek için kullandığına odaklandılar. Çünkü, orta yaşlı bir adam tarafından yazılmış olmasına rağmen, birçok eleştirmen Alice’in karakterini, dünyayı ve kendisini anlamayı öğrenmek için çalışan çocuk-zihin örneği olarak nitelendirmeye değer buldu.

Phyllis Stowell‘in yazdığı gibi: Alice, tüm çocuklar gibi kendini başkalarıyla tanımlamaktan ayrılmalı, bir ‘ben’ geliştirmeli, (kendinin ve başkalarının) saldırganlığın farkına varmalı ve kendine acımaya yenilmeden gerginliği tolere etmeyi öğrenmeli… Başka bir deyişle, Alice büyümek zorundadır.”

Wonderland‘daki deneyimleri sayesinde Alice, kendi kimliğini benimsemek için kademeli olarak iç görüsünü güçlendirmeyi ve kendi kimliğini anlamayı kazanır. Kimlik, Alice’te çok önemli bir temadır. Alice’in kendisini Harikalar Diyarı yaratıkları arasından tanımlaması istenir ve çoğunlukla cevap veremez. Genellikle kendini olamayacak kadar uzun boylu ya da çok küçük ya da tamamen başka bir kişi olduğunu hisseder (“Ben Mabel için değiştirilmiş olmalıyım!”) Ve sadece, “kim olduğunu ve kendini artık değişken ve kontrolsüz bilinmeyen” olarak gördüğünde çevresindeki saçmalıkla başa çıkabilmek için bir güç ölçüsü kazanabilir mi?

Phyllis Greenacre, sözlü dili, on beş ila otuz ay arasında bedensel aktiviteyi değiştirmeye başladığı zamana kadar, çocukluk dönemi alegorisini daha da geriye götürür. Greenacre “Alice, çocuğun ilkel mantıksız konumuyla doğup; sonuçları kavrama, düzen ve gerekçeye ulaşmasıyla, çocuğun dil alanındaki gelişiminde başarıyla gerçekleştirilmiş bir portredir” der. 

Ve Alice, aslında bir yüzyılı aşkın bir süredir çocuklar arasında popüler olan çocuklar için yapılmış bir kitap olduğundan, çocukların Alice’le ilgili olduğuna dair bazı kanıtlar var gibi gözükmektedir. Çünkü çocuklar evrene “makul” bir bakış açısı getirmekle ilgili aynı meydan okumalarla, sorunlarla ve kendi kimliğini oluşturmayla karşı karşıyadırlar.

Sonuç

Bazı eleştirmenler ayrıca Alice’teki diğer karakterleri de psikolojik olarak incelemek üzerine yoğunlaştılar. Örneğin, Roheim, Dormouse’un bir uzaklaşım semptomu olarak uykuya dalma eğilimini belirledi ve Empson, “Kontrolsuz hayvan tutkusunun sembolü olarak Kalpler Kraliçesi” ni vurguladı. Ve elbette Çılgın Şapkacı’nın ve Mart Tavşanı’nın deliliği, Özellikle Hatter’in zamana takıntılı olması psikanalitik bir oyun alanıdır.

Bugün, Alice hakkındaki psikanalitik eleştirilerin büyük bir kısmı tarihsiz görünüyor, bu şaşırtıcı değil çünkü çoğu elli yıl önce yazılmıştı. Bununla birlikte psikanaliz, Alice yorumunun kilometre taşlarından biri olmayı sürdürüyor; Alice ve Lewis Carroll üzerine yapılan çalışmaları kesinlikle etkilemiştir ve hala da etkiliyor.

Çeviren: Gözlem Küçük
Kaynak: www.carleton.edu

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com