• 29 Haziran 2021
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Unthinkable: John Cottingham, ruh fikrinin “insan olmanın ne demek olduğunu” anlamamıza yardımcı olduğunu söylüyor.

Hiç kimsenin aslında bu zamana kadar hiç görmediği insan ruhu oldukça dikkat çeker. “Ruhu olmayan” birine öyle ya da böyle eksik gözüyle bakılır. Çalışmak, can sıkıcı – “soul-destroying” – olabilir ve WB Yeats (William Butler Yeats) ruhun “el çırpıp sarkı söyleyebileceğine” inanır. Geçtiğimiz hafta, ABD ve İngiltere, koronavirüs Covid-19 hakkındaki politikalara ilişkin bir iç değerlendirme – “soul searching” – yaptılar.

Pek çok bilim insanı, bu boş konuşmaları, özellikle de maddi olmayan ruhun – ölümsüz olan ya da her neyse – bedenden bağımsız olarak var olduğu önermesini rahatsız edici buluyorlar. Peki, ruh tam olarak nerededir?

Filozof John Cottingham, “hayaletvari” ruhlar tartışmasından kaçınıyor ancak ruh fikrinde ısrar etmenin de anlam taşıdığına inanıyor; özellikle “insan olmanın ne demek olduğunu” kavramamıza yardımcı olması açısından.

Son kitabı, In Search of the Soul ‘da (Princeton Üniversitesi Yayını) Cottingham, bu iddiayı ömür boyu sürdürdüğü derin spiritüal ve felsefi değerlendirmelerinden yararlanarak geliştirmiş. Hatalı bir biçimde bir zihin-beden düalisti olarak nitelendirildiğine inandığı Descartes’ın tanınmış bir savunucusu olan Cottingham, bu haftanın Unthinkable konuğuydu ve – nihai amaç çalışması olan – teleolojiyi ayakta tutmak için gereken ruhsal konuşmayı tanımladı.

Ruhun diline bağlı kalmak, derin insan arzularını kabul etme ve beslemede bizi güçlendiren bir yoldur.

O, ruhtan vazgeçersek anlam arayışından da vazgeçeceğimizi iddia ediyor.

Maddi olmayan ruh gerekli bir kurmaca mıdır – en azından hayata anlamlı bir hikâye katmak için gerekli midir?

“Maddi olmayan ruh” kavramının sorunlu olduğunu düşünüyorum: Ruhun maddi olmayan bir cisim veya “makine içindeki” bir çeşit ürkütücü “hayalet” (1) olduğunu düşünmüyorum.

Bunun yerine, insanlara “ruh” terimi hatırlatıldığında onların zihninde oluşan değerli insan nitelikleri – biyolojik süreçlere bağlı olsalar da biyolojik doğamızı aşan bir anlam ve değer dünyasına girmemizi sağlayan biliş, duygu ve reflektif farkındalığın nitelikleri – ve etkinlikleri üzerine düşünmemiz gerekiyor.

Aslında bunlar, tam olarak anlamlı bir insan hayatı için gereklidir. Dahası, ruh fikri temel benlik kavramı ile – beni ben yapan bu “ben” ile ilintilidir. Bunu bir kurmaca olarak adlandırmak için bir neden görmüyorum: Her birimiz, hayatlarımızdaki tim değişimlere rağmen, bir deneyim öznesi, var olan bir özne olarak kendimizle ilgili net bir anlayışa sahibizdir. Her birimiz, bu benin gelişmesi ve zenginleşmesini desteklemeye ve yaşamlarımızın hikayesini değerli bir şekle sokmaya çalışıyoruz.

Dini ibadeti bir çeşit “ruhun bakımı” olarak tanımlarsınız. Bir ateistin ruhuna bakım yapması mümkün müdür?

“Ruh” dilini kullanmak, sadece şu anda bulunduğumuz yolu göstermez, aynı zamanda daha iyi benlere dönüşme gücüne sahip olduğumuzu da gösterir. Şüphesiz, bir ateist de bu arzulara sahip olabilir. İman edenin ruh bakımı üzerinde bir tekeli yoktur. Ancak dini bağlamda ruh hakkında konuşmak insanın aşkınlık özlemiyle ilgilidir.

Hakikat, güzellik ve iyiliğe duyduğumuz özlemde, kendimizi kendimizden öte bir şeyle aynı hizaya getirmeye can atıyoruz ve spiritüal dediğimiz dönüştürücü insan deneyimlerinde ve uygulamalarında bizi ileriye götüren, aşkın değer ve öneme sahip bir şey bir an için gözümüzde beliriyor.

Ruhun diline bağlı kalmak, doğamızın terkedilemez bir parçası olan bu derin insan özlemini kabul etme ve geliştirmede bizi güçlendiren bir yoldur.

Nihai amaç kavramına duyulan inançla birlikte ruh fikrine duyulan inanç da zayıflamış görünüyor. Teleolojiyi iyileştirmenin herhangi bir yolu var mı ya da Darwinizm onu tamamen itibarsızlaştırdı mı?

Bilimin teleolojiyi ortadan kaldırdığı fikri bence yanıltıcı. Modern bilimsel dünya görüşünden söz eden pek çok insanın “rastgele” ve “tesadüfi” gibi kelimeleri kullanması ilginçtir. Bu da bizim yalnızca kozmosun yüzündeki tesadüfi bir çarpma olduğumuz izlenimini bırakıyor. Elbette bu da tamamen doğru olamaz.

Galaksilerin oluşumunun son derece doğal olduğu ortaya çıktı. Bazı yıldızların patlamasıyla Süpernovalara dönüşmeleri ve daha ağır elementler üretmeleri doğaldır. Gezegenlerin oluşması doğaldır ve çoğu bilim insanı er ya da geç, doğru koşullar sağlandığında yaşamın ortaya çıkacağını ve sonrasında Darwin’in seçilim ilkeleri doğrultusunda zekanın yeğlenmesinin muhtemel olacağını söylüyor.

Elbette tüm bunlar, bazı nihai kozmik amaçların var olduğunu kanıtlamaz. Ancak zaten burada, bu gezegende, teleolojinin şüphesiz bir biçimde açığa çıktığı bir alan, yani biyolojik alem var. Hayvanların hedefleri vardır ve bunlara ulaşmak için çabalarlar. Eğer kendi belirli türlerimize odaklanacak olursak, insanlar tipik olarak niyet eder ve planlar kurar ve belirli sonuçlara da ulaşmaya çalışır. İnsan hayatı yalnızca teleolojik olarak anlaşılabilir.

O zaman soru, hedef güdümlü varlıklar olup olmadığımız değil – ki açıkça öyleyiz – olası pek çok şeyin arasından nesnel olarak doğru gidilebilecek yolu temsil eden bir yön olup olmadığı sorusu haline gelir.

İncil’de eski bir soru vardır: “Bir insanın tüm dünyayı kazanması ve ruhunu kaybetmesi ne sağlar?” Ruh fikri günümüzde pek çok insana sorunlu görünebilir ancak hepimiz bu sorunun altında yatan zorluğun hala farkındayız.

Biz, iyi ve doğru olanın ne kadar kolay bir biçimde kavrayışımızdan kaçabileceğini biliriz ki, bu da bir takım değersiz amaçlar uğruna elimizdeki değerli ve kısa zamanı boşa harcadığımızı gösterir. Bu bağlamda, teleolojik olarak yüklü olan ruh kavramı, her zaman olduğu gibi bugün de geçerliliğini korumaktadır. Darwinci veya başka bir bilim dalı tarafından ortadan kaldırılmış olmaktan çok uzakta, insan olmanın ne demek olduğu hakkında temel bir şeyden bahsetmektedir.

Dipnotlar

(1) “Makinedeki hayalet” (ghost in the machine), Gilbert Ryle’ın Kartezyen zihin-beden ayrımını reddederken yaptığı bir benzetmedir. (e.n.)

©® Düşünbil (2021)

Yazar : Joe Humphreys
Çeviren: İpek Çavuşoğlu
Çeviri Editörü: Onur Demir
Kaynak: irishtimes.com


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com